Kararın ardından sosyal medya adeta alev alırken, yorumlar toplumdaki ekonomik sıkışmayı ve enerji maliyetlerinin yarattığı gerginliği bir kez daha görünür kıldı. Yurttaşlar “Artık iliğimiz kemiğimiz kurudu” diyerek tepki gösterirken, kaçak kullanımı engellemek yerine faturayı düzenli ödeyen kesime yüklenmenin adaletsizlik olduğunu savundu.

“AVRUPA’DA DEVLET DESTEK VERİYOR, BİZDE İSE ENGELLENİYOR”

Sosyal Medyadan Tepkiler ardı ardına gelirken “Elektrikli araç satışına güle güle” diyen yurttaşlar, “Sorun petrol değil; suyla çalışan araba olsa suya zam yapılır. Ucuza arabaya binmeyi hayal etmeyin. Benzin ve dizelden alınan vergiden muaf yaşayacağınızı mı sandınız? Bu vergi kaybına ses çıkarmayacaklar mı? Evime güneş enerjisi sistemi kurdum, 1 yıldır elektrik idaresinden onay alamıyorum. Avrupa’da devlet destek veriyor, bizde ise engelleniyor. LPG popüler olduğunda da, dizel popüler olduğunda da aynı şeyi yaptılar. Yarın hidrojen popüler olunca havaya da vergi gelecek.

Elektrikli araç evden şarj ile yine uygun olacak. Şu an 2,5 TL kWh, 5 TL olsa bile istasyondan ucuz. Güneşten şarj ediyorum, 4 yılda amorti eder. Sıradan bir vatandaş fırında yemek yapsa, haftada ütü yapsa zaten bu baremi geçiyor. Ne zaman vatandaşa ucuz gelen bir şey varsa, sonunda ona da zam gelir” ifadelerini kullandı.

“EVDE SADECE ELEKTRİKLİ ARABA ŞARJ EDİLMİYOR”

“Emekli 16 bin TL ile ne yapsın? Elektrikli aracı olan 1 bin 500 TL daha verir ama olmayan ne yapacak?” diyen yurttaş, “Antalya ve Adana gibi sıcak şehirlerde 1+1 dairede klima kullanan insan bu kotayı geçiyor. Devletin ofislerinde klimasız oturmayı kabul ederler mi? Evde hastamız olduğu için 400 kWh tüketim oldu. İlk tarife 2,02 TL, ikinci 3,10 TL. Ama sınır geçtiği için hepsini 5,05 TL’den ödedik. 2 bin 330 TL fatura geldi. Sadece otomobil mi şarj ediliyor evde? Ya her dakika bir makineye bağlı yaşamak zorunda olanlar ne yapsın? Bir çocuklu aileyiz, klima ile ısınıyoruz. Günlük 11 kWh tüketimimiz var. Eve güneş enerjisi kurarım, daha da ödemem. İşin asıl acı tarafı, elektrikli aracı olmayan ama klima kullanan vatandaşların da bu kotayı geçecek olması” ifadelerine yer verdi.

Geride bıraktığımız yaz aylarında Antalya’da binlerce turist dünyaca ünlü Konyaaltı Plajı’na akın etmişti. Pek çok kez gündeme gelen Konyaaltı Plajı’ndaki kalabalığın yerini sessizlik aldı. Kış aylarının gelmesiyle birlikte sakinleşen plajda, yurttaşların kullanması için bırakılan kıyafet değiştirme kabinleri ve duşluklar kaldırıldı. Bunun yanı sıra plajda kış havası esmeye başladı.

Konyaaltı’nda vakit geçiren vatandaşlar ise kabinlerin kaldırılmasıyla birlikte şu ifadeleri kullandı:

“Evet, Antalya’da kış gelmiş olabilir ama aslında biz yaz havasını yaşıyoruz. Kabinlerin kaldırılmasıyla birlikte kışın geldiğini anlıyoruz sanırım. Ancak insanlar hâlâ denize giriyor. Kabinler kaldırılmış olabilir ama biz denize girmekten vazgeçmeyeceğiz. Varyanttan limana kadar kabinler kaldırılmış olabilir ama bu keyif bitmez. Soğuk bile olsa denize girmekten vazgeçmeyiz. Yani Antalya’da kış gelmiş olabilir ama hâlâ yazı yaşıyoruz. Kabinler olmasa bile evde değiştirip yine denize girebiliyoruz.”

KIŞIN İSE DAHA ÇOK YEREL HALKIN SAHİLİ KULLANIYOR

Plaj çevresindeki işletmeler de kışın daha sakin bir döneme girdiklerini ifade etti. Yaz aylarında yoğunluk nedeniyle hizmet vermekte zorlandıklarını ifade eden esnaf, kışın ise daha çok yerel halkın sahili kullandığını söyledi. Esnaf, “Yaz bitti ama kışın sahil yine de kullanılıyor. Özellikle kışın plajı Antalyalı yurttaşlar daha çok kullanıyor. Bunun nedeni ise daha sakin olması” ifadelerini kullandı.

Çevre Mühendisleri Odası Antalya Şubesi eski başkanı Cem Arüv, bölgeyi kurtarmak için su kaynaklarının yeniden yönlendirilmesi ve teknik çözümlerle doğal ekosistemin canlandırılması gerektiğini vurguladı. Arı, söz konusu Yamansaz’ın bu yöntemlerle yeniden kurtarılabileceğini ifade etti.

“SAZLIKLAR KURUDU EKOSİSTEM DARALDI”

20-30 yıl önce Yamansaz, nilüferlerle dolu bir sucul ekosisteme sahip olduğunu söyleyen Arüv, “Altıntaş Mahallesi’nin yanından geçen yolda, bu zengin doğa alanının sazlıklarını, kuşlarını, ördeklerini görürdük. Ancak bölgede artan yapılaşma, yeraltı sularının aşırı çekilmesi ve su kaynaklarının başka amaçlarla kullanılması sonucu bu ekosistem yok olma noktasına geldi. Sazlıklar kurudu, ekosistem daraldı ve bugünkü küçük bir varlık alanına sıkıştı” dedi.

YAMANSAZ’I KURTARMAK MÜMKÜN MÜ?

Yamansaz’ı kurtarmak için bölgeyi besleyen su kaynakları geri kazandırılması gerektiğini ifade eden Arüv, konuşmasında şu sözlere yer verdi:

"Hidrolojik analizlerle bu sular kontrol altına alınarak bölgeye yeniden yönlendirilmelidir. Eğer bu mümkün değilse, öğrencilerin geliştirdiği yaratıcı bir proje dikkate alınabilir: Lara’daki arıtma tesisinden çıkan arıtılmış suyun, ileri düzeyde arıtılarak Yamansaz’a verilmesi öneriliyor. Bu sayede su seviyesi artırılabilir ve doğal yapı yeniden canlandırılabilir. Teknik olarak mümkün olan bu yaklaşımda, azot ve fosfor dengesi ayarlanmış arıtılmış su doğayı destekleyecek şekilde bölgeye yönlendirilebilir.”

“YAMANSAZ’I KURTARMAK İÇİN ÇALIŞILMALI”

Yamansaz’ın tekrar nilüferlerle dolu, canlı bir ekosistem hâline gelmesi hem çevre hem de Antalya için önemli bir kazanım olacağını savuna Arüv, “Dünya genelinde böylesi doğal alanlar çok azaldı; oysa biz bu alanı koruyarak turistik anlamda da değerlendirebiliriz. Eğer harekete geçilmezse, bataklık hâline gelen zeminde yapılaşma nedeniyle ileride ciddi problemler oluşacak. Bu yüzden kamu kurumları, belediyeler ve halk bir araya gelerek Yamansaz’ı kurtarmak için çalışmalı. Böylece gelecek nesillere şehir merkezinde eşsiz bir doğal alan bırakabiliriz. Bu alan, talanla değil güzelliğiyle anılan bir miras olacaktır. Yamansaz’ın korunması yalnızca Antalya’nın değil, çevrenin geleceği açısından da kritik öneme sahip” diyerek sözlerine yer verdi.

Antalya’da vatandaşlar sık sık gıda kaynaklı rahatsızlıklarla karşılaşıyor ancak çoğu kişi şikayetlerini önemsemiyor. Gıda Mühendisleri Odası Antalya Şube Başkanı Ali Manavoğlu, sağlık sisteminde gıda zehirlenmesi teşhisinin net olarak konulmadığını, bu nedenle verilen tedavilerin yetersiz kaldığını söyledi. Manavoğlu, hijyen eksikliği, merdiven altı üretim ve kayıt dışılığın hem tüketici hem de üretici açısından ciddi sorunlar doğurduğunu vurguladı. Ayrıca Tarım ve Orman Bakanlığı ile yerel yönetimlerin denetimleri artırması gerektiğini belirtti.

“VÜCUDUMUZ CİDDİ BİR GIDA ZEHİRLENMESİYLE KARŞI KARŞIYA KALIYOR”

“Aslında çok defa gıda zehirlenmesi yaşıyoruz” diyen GMO Antalya Şube Başkanı Ali Manavoğlu, “Karnımız ağrıyor diyoruz, karnımızda kramplar oluyor. ‘Üşüttük mü acaba, aç mı yattık, klima mı çarptı, terli su mu içtik, çok mu koşturduk?’ diye hep farklı bahanelere sığınıyoruz. Ancak vücudumuz ciddi bir gıda zehirlenmesiyle karşı karşıya kalıyor. Ne yazık ki biz bunun adını koymuyoruz. Doktora gitmiyoruz. Gittiğimizde ise sağlık sistemimizde ‘gıda zehirlenmesi’ teşhisi genelde konulmuyor, söylenmiyor. ‘Gıdadan dolayı bir zehirlenme yaşamış olabilir’ deniyor ancak bu konuda veri istediğimizde çok rahat bir şekilde elde etmemiz gerekirken, ne yazık ki sağlık sistemimizde böyle net verilere ulaşmak mümkün olmuyor.

Bu durum hijyen eksikliği, merdiven altı üretim ve kayıt dışılık nedeniyle üretim ve satıcılar açısından ciddi bir sıkıntı oluşturuyor. Tarım ve Orman Bakanlığı ve yerel yönetimler noktasında da denetim sayılarının artırılması gerekiyor” ifadelerini kullandı.

"BİR KÖPRÜ GÖRÜNÜMÜNDE OLDUĞUNDAN DOLAYI DA ‘ŞEYTAN KÖPRÜSÜ' İSMİNİ VERMİŞLER"

Köprünün tarihi hakkında bilgi veren Selçuklu Belediyesi Sille Müze Sorumlusu Uzman Arkeolog Sercan Yayla, "Sille volkanik bir arazi üzerinde yer alıyor. Bu volkanik arazinin içerisinde, kayaçlarının içinde tuz minerali çok fazla. Bundan dolayı kullanılabilir su kaynakları çok kıt olduğu için Tatköy'de buldukları suları künklerle Sille'ye getirmek istiyorlar tabii ama Sille'ye gelirken bir dere var, bu dereyi aşmaları gerekiyor. Bundan dolayı bu su kemerini yapıyorlar ve üzerinden künkleri geçirip Sille'deki tatlı su çeşmelerinden temiz su ihtiyacını karşılıyorlar. Yıllar geçtikçe de tabii künkler kırılıyor. Bu gördüğünüz su kemerinin üzerinden insanlar karşıdan karşıya geçmeye başlıyor ve su kemeri, bir köprü görünümünde olduğundan dolayı da ‘Şeytan Köprüsü' ismini vermişler" dedi.

"BİR TANESİ VAN'DA, BİR TANESİ BURADA SİLLE'DE"

Uzman Arkeolog Sercan Yayla, "Şu anda Türkiye'de 2 tane şeytan köprüsü var. Biri Van'da, biri burada Sille'de. Sille Müzemizde de maketi var. İnsanlar görmek, hikayesini duymak istiyor. Biz ziyaretçilerimizi Zaman Müzemize yönlendiriyoruz. Zaman Müzemizin terasından Şeytan Köprüsü çok net bir şekilde görülmekte ve Zaman Müzesi'nde bulunan rehber arkadaşlarımızdan dilerlerse bunun hikayesini de dinleyebiliyorlar" şeklinde konuştu.

KÖPRÜNÜN RİVAYETİ: MİMARIN ANLAŞMASI

Köprü hakkındaki rivayeti de anlatan Uzman Arkeolog Yayla, "Efsaneye göre yıllar öncesinde, bu bölgenin sultanı bir mimara buraya bir köprü yapmasını daha doğrusu bir su kemeri yapmasını emrediyor. Göreve başlıyor, belli bir gün tayin ediyor, ‘bu gün içerisinde bitireceksin' diyor sultan. Mimar, başlıyor yapmaya ve günler geçiyor artık mimar bitiremeyeceğini anlayınca kendi kendine, ‘bu köprüyü bir şeytan bile yapamaz' diyor. Daha sonrasında kendisine bir şeytan görünüyor. Diyor ki ‘ben sana bunun yapımında yardım ederim ama benim söylediklerimi bundan sonrasında yapacaksın' diyor. Mimar ölümden korktuğu için şeytanın söylediklerine kulak veriyor ve birlikte bu köprünün yapımında çalışıyorlar. Daha sonrasında köprü bitiyor. Sultana teslim ediyorlar ama mimar dönüp bakıyor diyor ‘keşke şeytana uymasaydım da kelleden olsaydık.' Şeytanla birlikte yapıldığından dolayı Şeytan Köprüsü isminin verildiği rivayet ediliyor. Tabii bunların hepsi bir rivayet. Bu bir köprü değil, bir su kemeri. Ne zaman yapıldığına dair elimizde bir veri yok ama su kemerinin altında bulunan taşlardaki izlerden yola çıkarak izlerinden biz bu su kemerinin Bizans döneminden günümüze kaldığını düşünmekteyiz" diye konuştu.

"Ben kitap atmam. Ama yere atılan bu kitaplar tam 14 bin 670 kişiye dağıtıldı. Bedeli nedir biliyor musunuz? Toplam 8 milyon 230 bin lira. Bu kitaplara harcanan parayla binlerce delegemizi uçakla buraya getirebilirdik. Ben kitap atmam. Ama web sitesinde zaten yayınlanmış, basılmasına hiç gerek olmayan bu kitaplar açık bir israf projesidir. Konuşmamda da söyledim, yine söylüyorum. Bu kitapların içinde alnınızın teri, çocuklarınızın rızkı var.

BİZ BU TABLOYU HAK ETMİYORUZ

Ay sonunu getiremeyen acentelerin kaygısı, korkusu var. TÜRSAB'dan hizmet bekleyen Anadolu'nun dört bir yanındaki acentelerin umudu var. Web sitesinden 'Çevre sertifika aldık' diye övünen 30 yıllık yapı tarafından 49 tondan fazla kâğıt kullanıldı. Bu da 800'den fazla ağacın kesilmesi demek. Bu kitapta, o kesilen ağaçların gözyaşı var. Biz bu tabloyu hak etmiyoruz. Sektörümüzün emeği, parası, umudu bu şekilde heba edilemez. 2028'de aynı manzarayla karşılaşmamak için üyelerimizi Aylin Hanımla birlikte oluşturduğumuz Beyaz Liste'de buluşmaya davet ediyorum. Beyaz Liste, israfın değil aklın; gösterişin değil hizmetin listesidir."

Akdeniz Kaymakamı ve Belediye Başkan Vekili Zeyit Şener, kadınların üretimlerini ekonomik değere dönüştürebilmeleri için destek vermeye devam ettiklerini belirterek, Kültür ve Sanat Evlerinin sosyal belediyeciliğin önemli bir örneğini sunduğunu kaydetti.

Akdeniz Belediyesi tarafından ücretsiz verilen kurslar kadınlara mesleki beceri kazandırırken, ekonomik hayata katılımlarını da güçlendiriyor. Ürün satışlarının özellikle özel günlerde arttığını ifade eden kadın kursiyerler, bu tür organizasyonların motivasyonlarını artırdığını dile getirdi.

Satış stantlarının 24 Kasım Pazartesi gününe kadar açık kalacağı belirtilirken, vatandaşlar öğretmenler için hazırlanan özel ürünleri görmek ve kadın emeğine destek olmak için stantlara davet edildi.

Ziyaret kapsamında Özdemirci, tamamen geri dönüşüm malzemeleri kullanılarak oluşturulan yeni kütüphane ile 'Akıl ve Zeka Oyunları Atölyesi’nin açılışını da gerçekleştirdi. Kütüphanenin çocuklarda hem okuma sevgisi hem de çevre bilinci oluşturacağını belirten Özdemirci, emeği geçenlere teşekkür etti.

Akıl ve Zeka Oyunları Atölyesinde öğrencilerle bir süre oyun oynayan Özdemirci, atölyenin çocukların problem çözme, mantık yürütme ve stratejik düşünme becerilerine önemli katkı sağlayacağını ifade etti.

"TÜM TÜRKİYE KIŞI YAŞARKEN ANTALYA HÂLÂ YAZI YAŞIYOR"

Emekli öğretmen Mehmet Bayraktar, "Ben son 3 yıldır Antalya'da yaşıyorum. Buraya Tokat'tan geldim. Antalya'ya taşınma sebebim çocuklarım oldu. Onlar buraya yerleşince biz de gelmek zorunda kaldık. Antalya iklim yönünden çok şanslı bir ilimiz. Tokat'taki arkadaşlarımla hâlâ görüşüyorum; bana orada havanın gece saatlerinde 3 dereceye kadar düştüğünü söylüyorlar. Biz ise burada henüz soba ya da kalorifer yakmadık, ama Tokat'ta şimdiden yakmaya başlamışlar. Antalya'nın bambaşka bir iklimi var. Konyaaltı'nın dünyaca ünlü olmasının sebebi ise turizm açısından çok zengin bir bölge olması, denizinin ve kumsalının çok güzel olması. Şu anda kış mevsimindeyiz ama sahil yaz ayları gibi dopdolu. Önümüzdeki ay hemen ilerde bulunan Saklıkent Kayak Merkezi açılacak ve orada kayak yapacağız. Aynı gün içinde hem sahilde güneşlenmek hem de kayak yapmak dünyada birçok ülkede olmayan bir imkân. Tüm Türkiye kışı yaşarken Antalya hâlâ yazı yaşıyor. Buraya bakarsanız insanlar hâlâ plajdalar. Bu açıdan Antalya gerçekten çok şanslı" dedi.

"KIŞI GÜZEL GEÇİRMEK İSTEYEN HERKES ANTALYA'YA GELSİN"

Sıcak havanın keyfini çıkarmaya geldiğini dile getiren Paraşütçü Mehmet Sadık Örler ise, "Ben aslen Van Ercişliyim. Antalya'da yaşıyorum çünkü Antalya'nın doğası bana hitap ediyor. Aynı zamanda yamaç paraşütü pilotuyum. Havanın güzel olduğu zamanlarda buraya gelip paraşütle uçuyoruz. Karşımızda Konyaaltı plajı var ve inanılmaz bir manzara eşliğinde uçuş yapıyoruz. İnsanlar burada hâlâ denize giriyor. Ben de sabahları denize giriyorum, öğleden sonra da paraşütle uçuşa çıkıyorum. Misafirlerimizi uçurarak ağırlıyoruz. Benim yaşadığım bölgede havalar çoktan soğudu, insanlar donma derecesine geldi; ama burada hava inanılmaz güzel. Sabahları yüzüyorum. Elbette önümüzdeki günlerde biraz soğuklar olacaktır ama şimdilik güzel havanın tadını çıkarıyoruz. Antalya'ya henüz kış gelmedi. Tüm Türkiye halkını buraya davet ediyorum. Kışı güzel geçirmek isteyen herkes Antalya'ya gelsin.

"UÇUŞ YASAĞI PİLOTLARI ZORLUYOR"

Paraşüt pilotlarının tek sorunu, bu bölgede uçuşların yasaklanmış olması olduğunu ifade eden Örler, "Burada sadece izin alarak uçabiliyoruz. Diğer günlerde ise manzarayı izlemekle yetiniyoruz. Bu yasağın bir an önce kaldırılması gerektiğini düşünüyorum. Kontrollü bir şekilde, hiçbir olumsuzluğa yol açmadan uçuşların yapılabileceğine inanıyorum" ifadelerini kullandı.

KEPEZ’İN GELECEĞİ KADIN GÜCÜYLE DAHA DA GÜZELLEŞECEK

Başkan Kocagöz, “Bugün burada, el emeğini, yaratıcılığını ve alın terini üretime dönüştüren kadınlarımızla bir arada olmaktan büyük bir gurur duyuyoruz” dedi. Kadınlarımızın emeği; evine, kentine, ekonomiye ve geleceğimize değer katıyor” diyerek sözlerini sürdüren Başkan Kocagöz, “Biz de Kepez Belediyesi olarak, bu değerin çoğalması için tüm gücümüzle destek vermeye devam ediyoruz. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi: ‘Dünyada her şey kadının eseridir.’ Bu söz, kadınlarımızın toplumdaki gerçek yerini ve üretimdeki rolünü en güzel şekilde anlatıyor. Bugün burada sergilenen her ürün; azmin, becerinin ve ilhamın birer göstergesi. Kepez’in geleceğini hep birlikte, kadınlarımızın üretim gücüyle daha da güzelleştireceğiz. Kadınlar üretecek, biz destekleyeceğiz. Emeğiyle, hayalleriyle ve özgüveniyle bu güzel buluşmaya katkı sunan tüm kadınlarımıza yürekten teşekkür ediyorum” dedi.

Üreten Kadınlar Buluşması, 23 Kasım Pazar günü saat 20.00’a kadar devam edecek.

YAPAY ZEKA

Söyleşisinde yapay zekaya da değinen Cem Seymen, şunları söyledi: “Yapay zeka önümüzdeki süreçte hem büyük bir problem hem de avantaj. Bilgiye ulaşmamızı kolaylaştırıyor, teknolojiyi şekillendirebilir, toplumlara şekil verebilir. Ancak kendi bilinci yok. Bilinci olan tek varlık insan. Biz düşünebilen, sorgulayabilen ve vicdanı olan canlılarız. İşte bu bize okumayı, bilimi ve var olmayı getiriyor” dedi.

OKUYAN ŞEHİR, KAZANAN ŞEHİR

Seymen, sevgi, dayanışma ve sohbetin önemine de dikkat çekerek, toplumların bilinçlenmeden robot gibi mutlu olamayacağını belirtti. “Okuyan şehir, kazanan şehirdir. Çocukların ve gençlerin okuduğu, esnafın gazete ile güne başladığı bir şehirde kavgalar azalır, çözümler çoğalır. İnsan savaş istemez, kavga istemez; barış ve refah ister” diye konuştu.

BİR KİTAPLA DEĞİŞEN DÜNYA

Ekonomiye de değinen Seymen, insan sermayesinin gücünün okumaya dayandığını vurguladı: “Ekonomiyi kitap okuma seferberliğiyle bambaşka bir seviyeye taşıyabiliriz. Bir kitapla dünyayı keşfetmek mümkün. Ekonominin temeli okumaktır” dedi.

KEPEZ’DE BU ÇALIŞTAY BENİ GURURLANDIRDI

Cem Seymen, Kepez Belediyesi’nin kültür, edebiyat ve okumaya yönelik vizyonunu ortaya koyan bu çalıştaydan duyduğu memnuniyeti ifade ederek, “Bu beni çok gururlandırdı” dedi.

Söyleşinin ardından Kepez Belediye Başkanı Mesut Kocagöz, Cem Seymen’e Antalya’ya gelenlerin Kepez girişinde karşılandığı Atatürk Maskı tablosunu hediye ederek katılımlarından dolayı teşekkür etti.

Kursta üniversite sınavına ücretsiz olarak hazırlanan öğrenciler, yaklaşan 24 Kasım Öğretmenler Günü dolayısıyla emekli öğretmen Kemer Belediye Başkanı Necati Topaloğlu’na bir sürpriz yaptı. Karşılıklı tek sıra olan öğrenciler, Başkan Topaloğlu’na karanfil vererek, Öğretmenler Günü ile ilgili tek tek anlamlı sözler söyledi ve Öğretmenler Gününü kutladı. Kurs Müdürü Suat Göv ise “Bir kentin hem belediye başkanı olmak hem de öğretmeni olmak büyük bir sorumluluk gerektiriyor. Başkanımızın emek verdiği her genç ve dokunduğu her hayat ülkemize ışık olmaktadır. Sözlerimi Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün sözleriyle bitirmek istiyorum. ‘Geleceğin güvencesi sağlam temellere dayalı bir eğitime, eğitim ise öğretmene dayalıdır.’ Öğretmenler gününüz kutlu olsun.” ifadelerini kullandı.

Suat Göv daha sonra çiçekler yerine Başkan Topaloğlu adına UNICEF’e yaptıkları bağışın belgesini Başkan Topaloğlu’na takdim etti. Başkan Topaloğlu daha sonra öğrencilerle tek tek selamlaşarak sohbet etti. Öğrencilerin bir ihtiyacı olup olmadığını soran Başkan Topaloğlu, mangalın başına geçerek öğrencilere köfte ve sucuk pişirerek, ikramda bulundu. Başkan Topaloğlu, 1975 yılında öğretmenlik yaptığı Rize Güneysu Kıbledağı Köyü’nde ilk mezun öğrencilerinden Mustafa Büyük ve ailesini öğrencilerle tanıştırdı.

Başkan Topaloğlu, etkinlikte yaptığı konuşmada, “Çocuklarımızla mangalda bir araya geldik. 1975 yılında Rize Güneysu Kıbledağı’nda öğretmenlik yaptım ve ilk mezun öğrencilerimden Mustafa Büyük ve ailesi burada. Mustafa sınıfın en çalışkan öğrencilerinden biriydi. Son olarak Rize Güneysu Kaymakamlığı Yazı İşleri Müdürü olarak emekli oldu. Bugün de bizi ziyarete geldi. Biz görüşmemizi hiç kesmedik. 50 yıl oldu ama hala görüşüyoruz. İki ay önce ben kendisini ziyaret etmiştim. Kendisine çok teşekkür ediyorum. İşte öğretmenlik budur. 50 yıllık öğrencimiz yanımızda.” dedi.

Mustafa Büyük ise “Ben Necati Hocamın ilk öğrencilerinden biriyim. Birbirimizden hiç kopmadık ve aramızı sıcak tuttuk. Fırsat buldukça da yüz yüze görüşüyoruz. Kendisini yakından takip ediyoruz. Eğitim camiasından geldiği için öğrencilere çok büyük destek sağlıyor. En büyük yatırımın da bu olduğunu düşünüyorum.” diye konuştu.

Başkan Topaloğlu daha sonra öğrencisi Büyük ve ailesini Mustafa Ertuğrul Aker Parkı’nda yer alan Kemer Belediyesi Deniz Kafe’de ağırladı. Başkan Topaloğlu, yaptığı açıklamada, “İlk öğretmenlik yaptığım yer Rize Güneysu Kıbledağı Köyü’ydü. Mustafa Büyük benim ilk öğrencilerimden. Mustafa’nın sıra numarası 19’du. Mustafa çok uyumlu, çalışkan ve tertipli biriydi. Kendisi en son Güneysu Kaymakamlığı Yazı İşleri Müdürü olarak emekli oldu. Biz 50 yıldır Mustafa ve üç öğrencimle hala görüşüyoruz. Öğretmenliğin en mutlu tarafı da budur. Kendilerine çok teşekkür ediyorum.” dedi.

Başkan Topaloğlu’nun öğrencisi 60 yaşındaki Mustafa Büyük ise “Necati Hocamın ilk öğrencilerindenim. Kendisiyle 1975 yılından bugüne çok iyi bir iletişimimiz var. Bu kendiliğinden oluşan bir durum değil. Onun bizim üzerimizde bıraktığı etki. Bize kattıklarıyla bugüne kadar geldik. Kendisine teşekkür ediyorum. Biz telefon olmadan önce de kendisiyle mektupla görüşüyorduk ve diyaloğumuzu devam ettiriyorduk. Daha sonra telefonla görüşmeye başladık. Fırsat buldukça da yüz yüze görüşüyoruz. İnsanların hayatında öğretmenleri, amirleri ve memurları oluyor ve hepsinin bir izi oluyor. Fakat Necati Hocamın yeri bizde çok farklı. Kendisi bizim gördüğümüz başkandan daha öte bir öğretmen, ailemizin bir parçası. Aile sohbetlerimizde de kendisinden zaman zaman bahsederiz. Kemer bu konuda çok şanslı. Kemer’in bu kıymeti bilmesi çok güzel.” diye konuştu.

"TARIM, ÜLKELERİN YUMUŞAK GÜCÜDÜR"

Tarımın yalnızca üretimle sınırlanamayacağını belirten TTDG Başkanı Melisa Tokgöz Mutlu, tarım sektörünün stratejik, ekonomik, jeopolitik ve uluslararası ilişkileri de kapsayan 'yumuşak güç' olduğunu vurguladı.

Dünyada 8 milyar insanın yaşadığını ve her 9 kişiden birinin yetersiz beslendiğini vurgulayan Mutlu, "Nüfus artıyor; fakat globalde yaşanan iklim değişikliği ve su kıtlığı gibi nedenlerle tarımsal üretim azalıyor. Uluslararası verilere göre küresel su kullanımı son yüzyılda 6 kat arttı. Tarım sektörü ise tatlı suyun yüzde 72'sini kullanıyor. İklim değişikliği en önemli sorunlardan biri. Gıda ve su yalnızca ekonomik değil artık jeopolitik varlıklar haline geldi. Bunların korunması için tarım diplomasisinin önemi daha da büyük. Bu konuda uluslararası arenada, politika yapıcıları, devletler, STK'lar ve firmalar tarımsal sürdürülebilirlik ve su kaynaklarının korunması konusunda geleceğin nasıl kurgulanabileceğini de konuşmalı. Ülkeler kapsamlı birer strateji geliştirmeli. Uluslararası tarım diplomasisiyle bu süreçlerin sürdürülebilir hale getirilmesi gerekiyor" diye konuştu.

"TARIM DİPLOMASİSİ ÇİFTÇİLER İÇİN ÖNEMLİ"

Dünya Çiftçiler Birliği (WFO) Başkanı Arnold Puech d’Alissac da, "WFO, 80 birliğin birleşmesiyle meydana gelen küresel bir organizasyon. Yaklaşık 1 milyar çiftçiyi temsil ediyoruz. Her kıtada lider ülke bulunuyor; şu anda Asya'nın temsilcisi Nepal mesela. Belki de önümüzdeki yıllarda Türkiye, yeni temsilci olur. Dünyada çiftçiler adına hem iyi hem de kötü gelişmeler aynı anda yaşanıyor. Enerji ve gübre fiyatları son dönemde çok arttı. Tahıl fiyatlarında düşüş yaşanıyor. Öte yandan gübre fiyatları da düşmeye başladı. Canlı hayvan üretimi de arttı. Et, hala günlük beslenmenin önemli bir parçası. Dünyada tarım ihracatı yapan ülke sayısı dünyanın 4'te biri. Yani 4'te 3'ü tarımsal ürün ithal ediyor. Türkiye de hem ürün çeşitliliği hem de tarım alanlarının genişliğiyle birlikte önemli bir tarım ülkesi. Dünya tarımında ise önemli aktörlerden birisi. Tarımsal diplomasi ise özellikle ithalat, ihracat ve lojistik süreçlerinde belirleyici bir unsur. Üreticiler alıcılarla sözleşmeler imzalıyor. Bu süreçlerin sözleşmelerle kayıt altında olması sürdürülebilirlik açısından da çok önemli. Çiftçilerin gelir elde etmesi için de önemli bir araç" ifadesini kullandı.

Growtech Antalya’yı ilk defa ziyaret ettiğini ve çok etkilendiğini dile getiren WFO Başkanı d’Alissac, şunları söyledi: "Türkiye’ye ilk kez geliyorum ve Growtech fuarına da ilk kez katılıyorum. Fuarı keşfetmekten büyük mutluluk duyuyorum. Growtech, benim gözümde dünyanın en profesyonel tarım fuarlarından biri. Buraya gelmeden önce net bir fikrim yoktu; ama şimdi bu fuarın ne kadar yüksek kaliteye sahip olduğunu görüyorum. Çok ciddi firmalar, nitelikli ziyaretçiler ve olağanüstü bir organizasyon var. 725’ten fazla katılımcı, 136’dan fazla ülke ve dört gün boyunca 40 binden fazla ziyaretçi sayısı gerçekten etkileyici. Henüz Türkiye üyemiz değil, ancak bu ziyaretin ardından bunun değişmesini gerçekten umuyorum. Bugün dünya, tarıma her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyuyor. Türkiye bana göre çok önemli bir noktada. Avrupa, Slav ülkeleri, Orta Doğu ve Afrika ile iletişim kurabilen bir köprü konumunda. Tarım açısından da küresel üretimin merkezinde olabilecek jeostratejik bir ülke. Growtech’e tekrar gelmeyi çok isterim. Bu ilk gelişimde fuar hakkında genel bir izlenim edindim, bir sonraki gelişimde randevularımı ve ziyaretlerimi planlayarak geleceğim."

"KALİTELİ GIDAYI, İNSANLARLA BULUŞTURMALIYIZ"

Tohumun tarımın vazgeçilmezi olduğunu dile getiren Dünya Tohumculuk Federasyonu (ISF) Başkanı Arthur Santosh Attavar ise şu bilgileri verdi: "Tüm dünyada 90 ülkeden üyemiz var. Hem ulusal hem de bölgesel tohum federasyonlarıyla çalışıyoruz. Türkiye tohum federasyonu ile de İstanbul'da güzel bir buluşma yaptık, 101. yılımızı da kutladık. Öte yandan sektöre baktığımızda iklim değişikliği bizler için de önemli bir sorun. Hem tohum üretimini, hem de gıda üretimini kısıtlıyor. En önemli amacımız üretilen tohumların ülkelerden zamanında ve sorunsuzca geçebilmesi. Bu konuda ülkeler arasında çeşitli bürokratik sorunlar yaşanıyor. Gıda ve tohum nakliyesi için bir çok politika ve farklı kanun var. Kaliteli tohum üretimi için de bir çok prosedür var. Devletler tarımsal diplomasiyi daha iyi anlamalı. Bu konferans da tarım diplomasisi adına atılan önemli adımlardan biri. İnsanlar gıdaya ulaşmada zorluklar yaşıyor ve yüz milyonlarca kişi her gün açlıkla karşı karşıya kalıyor. Bunu önlemek adına bir araya gelerek çalışabilir, devletlere sesimizi daha iyi duyurabiliriz. İnsanlara daha iyi kaliteli ve hızlı şekilde gıda ürünlerine ulaşması konusunda yardımcı olabiliriz."

İklim değişikliği ve su krizinin artık bir realite haline geldiğini de kaydeden Attavar, "Aşırı kuraklık kadar aşırı yağmurlar ve seller de ekili arazilere zarar veriyor. Üyeler olarak bir araya gelerek farklı iklim şartlarına dayanan özellikteki en iyi tohumları kullanmaya ve yaymaya çalışıyoruz. Tohum ıslahı alanında en iyi genetiği elde etmeye çalışıyoruz" ifadelerini kullandı.

"HEDEFİMİZE BİR ADIM DAHA YAKLAŞMIŞ OLDUK"

Türkiye’nin tarım, gıda ve ormancılıkta sahip olduğu potansiyelin dünyaya açılması ve tanıtılması için yola çıktıklarını belirten TTDG Genel Sekreteri İsmail Uğural da, Growtech Antalya'da dünyada ilk defa uluslararası tarım diplomasisi zirvesine imza attıklarının altını çizdi.

Uğural sözlerine şöyle devam etti: "Bu yılın ocak ayında başlayıp nisan sonunda tamamlanan Tarım ve Orman Şurası kapsamında yer alan Tarımsal Diplomasi Grubu olarak, Türk tarım, gıda ve ormancılık sektörlerinin dış tanıtımı ve uluslararası düzeyde temsil gücünün artırılması için çalışıyoruz. Küresel iş birliklerinin güçlendirilmesi amacıyla çalışmalar yürütmek; bu alandaki farkındalığı artırmak, dünya ile entegre olmuş bir tarımsal diplomasi anlayışı geliştirmek, lobi faaliyetleri gerçekleştirmek ve tüm süreci sektörel bir seferberlik ruhuyla ele almayı hedefliyoruz. Tarım, gıda ve ormancılık alanında 117 sektörel temsilcinin bir araya gelerek ve gönüllülük esasıyla oluşturduğu Türk Tarımsal Diplomasi Grubu (TTDG) yenilikçi bir vizyon ortaya koyuyor. TTDG olarak bu amaçla tarım ve gıda ihracatının gelişmesi için 9 ayrı çalışma grubu da kurduk. Growtech Antalya'da düzenlediğimiz bu konferanslarla hedefimize bir adım daha yaklaşmış olduk"

İHALEYİ HER PARTİDEN MECLİS ÜYEMİZİN HUZURUNDA YAPTIK

Yapılan ihale süreci ile ilgili asılsız spekülasyonlar çıkarıldığını ve bu spekülasyonları çıkaranların Finike’nin değil kendi çıkarlarını savunduklarını dile getiren Başkan Mustafa Geyikçi, yat limanı ihalesinin büyük bir şeffaflık ve açıklık ile yapıldığını söyledi. İhale sürecinin duyuru aşamasından sözleşme imzalama aşamasına kadar her adımında büyük bir titizlikle ve ilçe çıkarlarını ön planda tutarak hareket ettiklerini de dile getiren Başkan Mustafa Geyikçi, “Bazı basın mensuplarımız tarafından ‘kapalı kapılar ardında’ şeklinde ifade edilen Yat Limanı ihale sürecimiz, yerel gazetelerde ve ulusal basında yayımlanan ilanlarla tarih ve saati önceden duyurulmuş, tamamen açık ve şeffaf bir şekilde gerçekleştirilmiştir. İhalemiz Kamu İhale Kanunu şartlarına tam olarak uyarak yapılmış olup, ilan 15 günlük ihale ilanı askı ve müracaat dönemi boyunca askıda kalmış ve bu süreçte ülkemizin çeşitli yerlerinde marina işletmeciliği yapan firmalara davet gönderilmiştir. Davet gönderilen 19 firmadan çoğu belediyemizle iletişime geçmiş ve bilgi edinmiştir. Ayrıca, ihale de yalnızca ihale komisyonunun katılımı ile değil, parti ayırt etmeksizin Belediye Meclis Üyelerimizin katılımıyla gerçekleştirilmiştir. Meclis Üyelerimiz ihaleye gözlemci olarak takip etmiş, sürecin şeffaflığına bizzat şahit olmuşlardır” diye konuştu.

25 YIL BÜYÜK YATIRIMLAR İÇİN UZUN BİR SÜRE DEĞİL

Başkan Mustafa Geyikçi, Kamu-Özel sektör işbirliği gerektiren büyük yatırımlarda uzun süreli kiralama modellerinin Türkiye genelinde standart olduğunu belirterek Finike Yat Limanı’nın yeniden inşasının ciddi bir yatırım olduğuna dikkat çekti. Sözleşmenin bu sebeple 25 yıllığına yapıldığını ifade eden Geyikçi, “Büyük yatırımların başarıya ulaşması için uzun zaman gerekmektedir. Limanın yenilenmesi, modern bir yapıya kavuşması ve Finike’ye ekonomik katkı sağlaması için bu süre gerekmektedir” dedi.

TÜRKİYE’DE BİR İLKE İMZA ATILDI

Türkiye’de örneği olmayan bir uygulamaya da imza attıklarını ileten Başkan Mustafa Geyikçi, sözleşmenin ilk yıl bedelinin KDV hariç 38 milyon 500 bin TL olduğunu, bu rakamın her yıl TEFE–TÜFE oranında artacağını, ayrıca Türkiye’de bir ilk olarak ticari ve deniz alanlarından yüzde 10 ciro payı alınacağını ifade etti. “Bu gelirler doğrudan Finike Belediyesi’ne aktarılacak ve yeni projeler için kaynak olacaktır” diyen Başkan Geyikçi, projenin Finike için çok önemli bir adım olduğunu söyledi.

Küçük tekne sahipleri ve balıkçıların da bu süreçte hiçbir mağduriyet yaşamayacağınız belirten Başkan Geyikçi, “İlçemizde faaliyetlerini sürdüren küçük tekne sahipleri ve balıkçılarımızın bağlama alanları, mevcut balıkçı barınağında aynı şekilde hizmet vermeye devam edecektir. Liman’da yaptığımız çalışma barınak alanını kapsamamakta ve idaresi geçmişte olduğu gibi kooperatif çatısı altında çalışmalarını sürdürecektir” dedi.

YENİ LİMAN İLE FİNİKE’DE EKONOMİ GÜÇLENECEK

Göreve geldikleri günden bu zamana kadar Finike’nin geçmişini korumak ve geleceğine bir yön vermek için var güçleriyle çalıştıklarını söyleyen Başkan Mustafa Geyikçi, sözlerini şöyle tamamladı;

“Bizim tek derdimiz, Finike’nin geleceğini güvence altına almaktır. İlçemize yakışan modern ve turizm odaklı bir Yat Limanı’nı ilçemize kazandırmaktır. Finike bu yenilenme ile yalnızca belediyemizin kasasına bir gelir kazanmayacak. Turizme yeni bir bakış, yat turizminde önemli bir adım atmış olacak. Finike’mizin esnafı, turizmcisi kazanacak, ticareti gelişecek, vatandaşlarımız yeni ve modern bir sosyal alan kazanacak. Bu ihaleyle ilgili bir takım basın kuruluşları tarafından ortaya atılan asılsız ve mesnetsiz iddialar yalnızca vatandaşlarımızı yanlış bilgilendirme amacı taşımaktadır. Buradan kendi menfaatlerini elde edemeyen bu zihniyet önceliğe hiçbir zaman koymadıkları gibi bugünde Finike’yi koymamışlardır. Kendi menfaat ve çıkarlarını öne çıkarmaya çalışmışlardır.

Bizler yaşadığımız bu kenti her zaman daha iyiye götürmek, modern bir yüze kavuşturmak için var gücümüzle çalışıyoruz. Yalnızca bugün değil bundan sonra da her zaman önceliğe Finike’yi koyacak, Finike’nin gelişmesi ve ilerlemesi için mücadelemi sürdüreceğim. Şeffaflıktan, hesap sorulabilir olmaktan ve dürüstlükten hiçbir zaman ayrılmadan Finike’nin geleceği için çalışıyoruz.”

SANAT BİR SORGULMADIR

Küratör İbrahim Karaoğlu, farklı kuşaklardan sanatçıların katılımıyla hazırlanan serginin, 'Antalya Edebiyat Günleri'nin son yıllardaki temasıyla bütünlük oluşturduğunu belirtti. Karaoğlu, "Sergi, sanatçıların hem bugüne hem de geleceğe dair izlerini yansıtan bir seçki sunuyor. Sanat, yalnızca görüneni temsil etmez; zamanın akışına, belleğin kıvrımlarına ve geleceğin henüz doğmamış olasılıklarına dair de bir sorgulamadır" dedi.

SON GÜN 21 ARALIK PAZAR

Eylül ayında 'Buradan Nereye?' konseptiyle gerçekleşen çalıştayda üretilmiş eserlerin beğeniye sunulduğu çok katılımlı ve uzun soluklu karma resim sergisinde Muratpaşa Belediyesi Başkan Yardımcısı Emel Uygun Bolten, küratör İbrahim Karaoğlu'na ve sergiye eserleriyle katılan sanatçılara çiçekle teşekkür etti. Sergi, 21 Aralık Pazar gününe kadar açık kalacak.

TUVALETLERİ DIŞARIDA; YAZIN VE KIŞIN ÇOCUKLAR PROBLEM YAŞIYOR

CHP Antalya Milletvekili Cavit Arı, Kepez’in her geçen gün büyüdüğünü aktararak, yeni okullara ihtiyaç olduğunu vurguladı. Çocukların, uzak mahallelere gitmek zorunda kaldığını vurgulayan Arı, Kepez'in bu sorununa çare üretilmesi gerektiğini ifade eti. Bütçe görüşmesinde Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’e sorunları ileten Arı,

“Antalya'da sadece bir ilçemizle ilgili ihtiyaç olan okulları size sıralamak istiyorum. Antalya ili Kepez ilçemizde Kazım Karabekir Mahallesi ile Yavuz Selim Mahallesi için ortak bir ilkokul ve ortaokula ihtiyaç var. Kepez Göksu Mahallesi'nde 30542 ada 1 ve 2 parselde okul alanı var. Sürekli üçüncü şahıslar tarafından işgal edilmekte. Bir an evvel buraya bir okul yapılması gerekmekte. Yine Kepez Kütükçü Mahallesi'nde Şehit Ali Yılmaz İlkokulu var. Tuvaletleri dışarıda; yazın ve kışın çocuklar problem yaşıyor. Çok güzel bir anaokulu var ama ilkokulun sorunlu olması nedeniyle anaokulunu bitiren çocuklar başka okullara gidiyor. Mahallenin acilen bir okula kavuşturulmasına ihtiyaç var.

“SAYISIZ OKUL SORUNU VAR”

Yeni Emek Mahallesi'nde Şehit Ali Dinyar Ortaokulu için yıkım kararı çıktığını hatırlatan, Arı, “Yenisi yapılacak denildi ancak aradan uzun bir süre geçmiş olmasına rağmen herhangi bir hareket yok. Yine Kepez Barış Mahallesi'nde ortaokul yeri var. Yatırım programına alındığı söyleniyor. Ama aradan geçen zamana rağmen herhangi bir girişim yok. Kepez Varsak bölgesinde nüfusu en çok olan mahallelerden Varsak Aydoğmuş Mahallesi'nde bir park alanı okul alanına çevrilmiş durumda. İmar yönünde de bir sorun kalmamış. Dolayısıyla buraya bir okul ihtiyacı var.

Bu sadece Antalya'nın ulaşabildiğimiz belli mahallelerinde yaşanan okul sorunu. Yani Antalya gibi Türkiye'nin en büyük şehirlerinden birinde bile sayısız okul sorunu var. Bu konulara el atmanızı tavsiye ediyorum” ifadelerini kullandı.

ÇATI GÜVENLİĞİ KONUSUNDA ÇAĞRIDA BULUNDU.

Antalya’nın küresel iklim krizinden en fazla etkilenen kentlerden biri olduğuna dikkat çeken Akdoğan, özellikle olumsuz hava koşullarında zarar gören çatıların mutlaka mühendislik hizmeti alınarak tasarlanıp uygulanması ve belediyeler tarafından denetlenmesi gerektiğini belirtti. Projesiz çatı uygulamalarının kent estetiğine ve güvenliğine zarar verdiğini ifade ederek, belediyelere çatı güvenliği konusunda çağrıda bulundu.

SOSYAL YAŞAM GÜÇLENDİRİLECEK

Toplantıda meslektaşlara hitap eden Kepez Belediye Başkanı Mesut Kocagöz, Kepez’de sosyal yaşamı güçlendirecek ve güvenli yapılaşmayı sağlayacak projelerin geliştirileceğini, bu süreçlerde meslek odalarının katkısının büyük önem taşıdığını vurguladı. Ayrıca Kepez Belediyesi’nin yürüttüğü çalışmalar hakkında bilgi paylaşarak nazik davet ve ev sahipliği için İMO Antalya Şubesi’ne teşekkürlerini iletti.

MESUT KOCAGÖZ’E PLAKET

Konuşmaların ardından İMO Antalya Şube Başkanı Mehmet Soner Akdoğan, günün anısına Kepez Belediye Başkanı Sayın Mesut Kocagöz’e plaket takdim ederek katılımlarından dolayı teşekkür etti. İnşaat mühendisi üyelerin yoğun ilgi gösterdiği etkinlik, karşılıklı memnuniyet ve verimli değerlendirmelerle sona erdi.

"KONGRE MERKEZİ DE GÜNDEME GELDİ"

Kuşadası Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Serdar Akdoğan tarafından Kuşadası ve Kuşadası Körfezi’nin bölgedeki öneminin vurgulandığı ve Kuşadası’nın Aydın’ın ekonomisine etkilerinin dile getirildiği ziyarette; Kongre Merkezi’nin aktif hale gelmesi ile ilgili devam eden sorun da gündeme geldi.

Toplu fotoğraf çekimi ile sona eren ziyarette KUTO Yönetimi, AK Parti Aydın Milletvekili Ömer Özmen’e Kuşadası Ticaret Odası tarafından hazırlatılıp basılan Antik Çağdan Günümüze Kuşadası Ticaret Tarihi adlı kitap hediye edildi.

"OKUL YÖNETİCİSİ, KARAKTER İNŞASININ BAŞ MİMARIDIR"

Açılış konuşmasında okul yöneticilerinin sadece idari sorumluluklarıyla değil, entelektüel birikimleriyle de eğitim ortamına yön veren liderler olduğuna dikkat çeken İlçe Milli Eğitim Müdürü Hakan Özcan; "Okul yöneticisi, bir karakter inşasının baş mimarıdır. Bizler okuyup ufkumuzu genişlettikçe, okullarımızdaki eğitim iklimi de güçlenecektir. Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli’nin temel hedefi olan ‘yetkin ve erdemli insan’ yetiştirme gayesi, biz yöneticilerin omuzlarında yükselecektir. İncelediğimiz bu eserle etik değerlerin yönetimdeki önemini bir kez daha hatırlıyoruz" dedi.

Toplantı, kitabın içeriğine dair yapılan değerlendirmelerle sona erdi.

"DEVLETE KURBAN OLAYIM"

Deprem anında büyük korku yaşadığını anlatan 90 yaşındaki Fatma Uzun, " Deprem olduğunda şiddetli poyraz esiyordu. Sabah namazımı kılmış yatıyordum. Çocuklarıma ‘Yerin altına gidiyoruz' diye bağırdım. Ev sağa sola savruldu, yıkıldı. Herkes yardım getirdi. Devlete kurban olayım, yapanlardan Allah razı olsun. Şimdi yeni evimin içindeyim, çok memnunum. Her şeyi geri getirdiler. Allah onların da bizim de acısını göstermesin. Ben iyiyim, şükür. Ama çocuklarım için korkuyorum. Bana ‘Korkma, evine bir şey olmaz' diyorlar ama Allah yıkarsa yıkar, yine de korkuyorum" dedi.

"DEVLETİMİZDEN ALLAH RAZI OLSUN, GEREĞİNİ YAPTI "

Minnetli Mahalle Muhtarı İzzet İnce ise, "Depremde köyümüzün yüzde 50'si yıkıldı veya ağır hasar aldı. Devletimizden Allah razı olsun, gereğini yaptı. Mahallemizde 26 çelik konstrüksiyon ev, 11 de yerinde dönüşüm projesi uygulandı. Fatma teyzemizin evi de yerinde dönüşüm kapsamında 750 bin TL hibe ile yapıldı. Kendisi 90 yaşında ve sıcak yuvasına kavuştu. Onun huzurlu, mutlu hâlini görmek bizleri de çok memnun etti" diye konuştu.

"AĞAÇLAR 3 YILDA MEYVE VERMEYE BAŞLADI"

Literatürde 5 yıldan sonra çiçek açmaya ve ürün vermeye başlayan ağacın, Akdeniz iklimine uyum sağladı. Ağaçlar, 5 yıl yerine 3 yıl da meyve vermeye başladı. Dermatolojik birçok faydası bulunduğu cilde sürüldüğünde, güzelleştirip, çilleri ve lekeleri yok etmesi ile tanınan, Çinli köylüler tarafından geleneksel sabun yapımında kullanılan ağacın fidanları Türkiye'de de üretilmeye başlandı.

Üretimle birlikte ilerleyen süreçte yayılarak endüstrisi kurulması hedeflenen proje ile ilgili Ceyhan Orman Fidanlık Şefliği İşletme Şefi Sema Özcan bilgi verdi. Özcan, "Burası Orman Genel Müdürlüğümüze bağlı Adana Ceyhan Orman Fidanlığı. Burada yaklaşık 250 sabun ağacımız bulunuyor. Bu ağaçlar 2019 yılında dikildi. Üçüncü yıldan itibaren meyve vermeye başladılar. Ülkemizi yeşillendirmenin yanı sıra, bu şekilde sanayiye de ürünler yetiştiriyoruz" dedi.

Sabun ağacının meyvesinde sabun etken maddesi bulunduğunu anlatan Özcan "Meyvenin kabuğunu soyup suyun içerisine attığımızda köpürüyor. Doğal bir temizlik ürünü diyebiliriz. Deterjan, şampuan, yer sil gibi ürünlerde kullanılabilir. Şu anda çok yaygın değil ancak ülkemizde bunun endüstrisi kurulacak. Biz de fidanları üretip vereceğiz ve böylece ülke ekonomisine katkıda bulunacağız" ifadelerini kullandı.

8 yaşındaki Zeynep Miray Atik adlı öğrenci, öğretmenine sürekli hatırlanacak renkli bir çiçek almak istediğini, o yüzden seraya geldiklerini ifade etti.

Çocuklarıyla serayı ziyaret eden Hümeyra Budak da, kalıcı hediyelerin daha anlamlı olduğunu kaydetti. Budak "Buket çiçekler çabuk soluyor. Bu tarz saksı çiçekleri hem daha uzun ömürlü hem de fiyat olarak daha uygun. O yüzden tercihimiz kalıcı çiçeklerden yana" şeklinde konuştu.

İstanbul'da yaşayan ve bir arkadaşlarının talebi üzerine harekete geçen Yusuf Albayrak ve Furkan Balkan, dev çay bardağıyla dikkat çeken bir video çekmek için Rize'ye gitti. Çay bahçesinde hazırladıkları senaryoyu uygulayarak çekim yapan iki arkadaş, görüntüleri sosyal medyada paylaştıktan kısa süre sonra gündem olmayı başardı. Oyunculuk performanslarıyla da izleyenlerden tam not alan Albayrak ve Balkan'ın videosu kısa sürede milyonlarca izlenmeye ulaştı. Videoda yer alan dev çay bardağı ise kullanıcıların en çok merak ettiği detay oldu. Görüntülerin gerçek olduğuna inanmayan birçok kişi, dev bardağın yapay zeka ile oluşturulduğunu ileri sürdü. Albayrak ve Balkan ise söz konusu bardağın tamamen gerçek olduğunu belirterek, çekimlerde büyük emek harcadıklarını ifade etti.

Türkiye'nin yaş cennet hurması (Trabzon hurması) üretiminin yaklaşık yüzde 20'sini, kuru hurma üretiminin ise yüzde 50'sini tek başına karşılayan Kozan'ın Minnetli Mahallesi, tam anlamıyla bir üretim üssüne dönüştü. İki yıl önce 5.4 büyüklüğündeki depremi yaşayan ve öncesinde büyük bir orman yangınından etkilenen mahalle, devlet desteği ve dayanışma ile yaralarını sararak üretimde yeniden öncü olmayı başardı. Bu yıl don nedeniyle Trabzon hurması rekoltesinde düşüş yaşansa da mahallede yıllık yaklaşık 5 bin ton yaş hurma üretimi gerçekleştirildi. Hasat dönemiyle birlikte mahalle yeniden açık hava fabrikasına dönüştü.

Milli maç nedeniyle Süper Lig ve 1. Lig'e, bahis operasyonu nedeni ile 2. Lig ve 3. Lig'e verilen ara nedeni ile maçların oynanmadığı haftada 90+7'de güncel gelişmeler değerlendirildi. Hasan Yavaşlar'ın hazırlayıp sunduğu 90+7'de, Teknik Direktör Abdullah Tanyolaç güncel olayları yorumladı.

İlçede bulunan Saimbeyli Caddesi'nde 44 yıldır kırtasiye, elektronik aletler ve birçok ürün üzerine satış yapan 69 yaşındaki Mehmet Canbolat, yıllardır müşterilerinden deneyimlediği olumsuzlukları ve helal ekmek vurgusunu iş yerinde astığı notlarla dile getiriyor. Canbolat, 44 yıldır esnaflık yaptığını belirterek insanların yanlış davranışlarını düzeltmeye çalıştığını ifade etti.

İlçede tek üretici olan Ali Gök, Kozan Belediye Başkanı Mustafa Atlı, Kozan Meslek Yüksekokulu Bitkisel ve Hayvansal Üretim Bölüm Başkanı Doç. Dr. Bihter Zaimoğlu Onat ve ilçe tarım müdürlüğü görevlileri ile birlikte ilk hasadını gerçekleştirdi.

"140 BİN ÇİÇEKTEN 1 KİLO SAFRAN ELDE EDİLİYOR"

Bölgede 3 dönüm alanda üretim yapan ancak bu yıl soğanların yenilenmesi için 1 dönüm ekim gerçekleştiren üretici Ali Gök, safranın anavatanın kaynaklarda Osmanlı döneminde Toros Dağları eteklerinde üretildiğini belirterek, "650 rakımda üretim yapıyorum. Geçen yıl 3 dönümdü ama bu yıl 11 Nisan'da yağan kar nedeniyle safran soğanlarının gelişimi zayıf kaldı. Bu yüzden 1 dönüm alanda üretim yaptım. Normalde 1 dönümden 500–600 gram ürün alıyoruz ama bu yıl 100 gram civarında olacak. İklim değişikliği ve kuraklık nedeniyle çiçek sayısı azaldı. Safranın anavatanı Osmanlı döneminde Torosların etekleriydi. 140 bin çiçekten 1 kilo safran çıkıyor. Kalitesi çok yüksek, gramı 600 TL. Bu sene hem burada hem Bolu'da üretim az. Hasat dönemi yaklaşık 45 gün sürüyor" dedi.

"KOZAN, ENDEMİK BİTKİLERLE ÖNE ÇIKIYOR"

Kozan Belediye Başkanı Mustafa Atlı, ilçenin tarımsal alanda üretimde Türkiye'de öncü bir çok ürüne ev sahipliği yaptığını ifade ederek, "Torosların zirvesine çıktığınızda farklı endemik bitkilerle karşılaşıyoruz. Burada zeytin, mantar, safran üretilebiliyor. Bitkisel üretim açısından çok değerli bir bölgedeyiz. Ali Gök abimize girişimcilik ruhu için teşekkür ediyorum. Safranın gelir getirisi yüksek, iklim şartları uygun olduğunda ekonomik katkısı büyük. İlçe tarımın sulama desteğiyle kurulacak paneller ile gelecek yıl daha geniş alanda üretim yapılabilecek "diye konuştu.

"BİLİMSEL AÇIDAN DEĞERLİ BİR BİTKİ"

Kozan Meslek Yüksekokulu Bitkisel ve Hayvansal Üretim Bölüm Başkanı Doç. Dr. Bihter Zaimoğlu Onat da safranın bölge için bilimsel ve ekonomik açıdan önemli bir değer olduğunu ifade ederek, "Safran, Kozan için çok kıymetli bir bitki. Tıbbi aromatik bitki çeşitliliği açısından zengin bir bölgedeyiz. Bu üretim, mikroklimatik açıdan da önemli. Safranın yaygınlaşması ve tıbbi aromatik bitkilerin artırılması, iklim değişikliğiyle mücadelede de kritik. İran bölgesinde yoğun kullanılan safran, göğüs kanserinin önlenmesi konusunda da bilimsel araştırmalarda değerlendiriliyor" dedi.

EVİME ZARAR VERİLECEK DEDİ, ORTALIĞI BİRBİRİNE KATTI

Sabah saatlerinde yıkım, zabıta ve polis ekipleri metruk binaya gelerek yıkım işlemine başladı. Binanın yarısını yıkıldıktan sonrasında binanın arkasında bulunan evde oturan kiracı olarak oturan Nilüfer Baykara, yıkıma itiraz etti. Baykara evinin içerisinde çok sayıda kedi ve köpeğe baktığını iddia ederek yıkılan parçalarının evine geldiğini ve hayvanlarının öleceğini söyledi. Bunun üzerine ekipler tarafından yıkım durduruldu. Ekiplere uzun süre itiraz eden Baykara bu esnada olayı görüntüleyen basın mensuplarına da tepki gösterdi. Ekipler tarafından yapılan incelemenin ardından Baykara'nın evine moloz gelmemesi için önlem alınarak yıkıma devam edilme kararı verildi.

Silifke ilçesinde yaz aylarında yaşanan kuraklık sebebiyle çiftçiler yer altı su kaynaklarına yöneliyor. 64 yaşındaki Ali Dayıcık, yer altı su kaynaklarının yerini 15-20 dakikada tespit ederken, bulduğu yerde elektrik çarpmışa dönüyor. Türkiye’nin her tarafından gelen telefonlara görüntülü cevap vererek yer altı suyunun yerini söyleyen Ali Dayıcık, girdiği tarla veya bahçelerde su kaynaklarını bulduğunda elektrik çarpmışa dönüyor. Su kaynaklarını herhangi bir malzeme kullanmadan hisleri ile bulan Ali Daycık’a, Türkiye’nin dört bir yanından su bulması için telefonla talep geliyor. Cep telefonu aracılığıyla da vatandaşlara yardımcı olan Dayıcık, ne miktarda su var ve kaç metrede olduğunu da yine tespit edebiliyor.

İNDİRİMLİ ÜRÜNLER

Tarım Kredi Kooperatif Market ürünlerinde şubat ayına özel yeni indirimler, ucuz yolla alışveriş yapmak isteyen için fırsat sağlıyor.  21-23 Şubat tarihlerine özel yeni indirimli ürünler listesini sosyal medya hesabından duyurdu. Süt, temizlik ürünleri, yumurta, çay, kaymak, bal ve kuruyemiş gibi birçok ürüne şubat ayına özel indirimler yapıldı. İşte Tarım Kredi Market güncel indirimli ürünler listesi.

21-23 ŞUBAT İNDİRİMLİ ÜRÜNLER LİSTESİ

Süt, temizlik ürünleri, yumurta, çay, kaymak, bal ve kuruyemiş gibi ürünlerde birçok indirim yer alıyor.

İşte güncel indirimli ürünler kataloğu;