Muğla’nın Fethiye ilçesinden başlayıp Antalya’ya kadar uzanan ve yaklaşık 760 kilometreyi bulan Likya Yolu, bugün hem doğa tutkunlarının hem de tarih meraklılarının gözdesi olarak biliniyor. Toros Dağları’nın eteklerinden geçen bu rota, Antik Likya uygarlığının izlerini Akdeniz’in büyüleyici manzaraları ile birleştiriyor. Ancak bugünkü haliyle tanınan ve yürüyüşe açılan Likya Yolu, aslında 1990’lı yılların sonuna doğru belirlenmiş bir rota değildi.
1999 yılında Türkiye’ye yerleşen İngiliz asıllı Kate Clow, yüzlerce kilometrelik yolu adım adım ilerleyerek köylüler ve çobanlarla konuştu; kaybolmaya yüz tutmuş antik yolları yeniden gün yüzüne çıkardı. Boyalarla işaretlemeler yaparak ilk kez bir haritaya dönüştürdüğü yol, bugün dünyanın en önemli uzun mesafe yürüyüş parkurlarından biri olarak kabul ediliyor. Clow, zor ve meşakkatli serüvenini katıldığı bir programda anlattı. Kültür Rotaları Derneği Başkanı olarak görev üstlenen Kate Clow, sürecin ilk başında ne yerel turizm şirketlerinden ne de devlet kademesinden kimsenin ilgilenmediğinden söz etti.
LİKYA YOLU İLE KİMSE İLGİLENMEDİ
Kültür Rotaları Derneği Başkanı Kate Clow, katıldığı programda merakı üzerine başladığı Likya yolculuk serüvenini şu sözlerle anlattı:
“Türkiye’ye geldikten sonra tabii ki dağlarda yürüdüm. O kadar şaşırdım, o kadar eski yollar vardı ki... Dedim ki tamam, burada yaşayabilirim. Likya Yolu’nun en az yüzde 50, yüzde 60’ı eski yollardır. O zaman haritaları yoktu. Köyden köye yürüyordum. Çobanla konuştum: ‘Bu tepenin arkasında neler var?’ diye soruyordum. O nedenle yavaş yavaş eski yolu keşfetmeye başladım. Kendim haritayı çizmeye başladım. Yerel turizm şirketleri o kadar ilgilenmiyordu. Devlet kesinlikle ilgilenmedi ki yol üzerinde şehirden şehre ulaşabilirsin. Standart Roma deseninden yapılmıştı.”