Yönetmenliğini Mehmet Kuyumcu’nun, görüntü yönetmenliğini Ferman Erol yaptığı “Iskalanmış Hayatlar: DOMLAR” adlı belgesel Dom topluluğunun yaşam mücadelesini, kimlik arayışını ve toplumsal görünmezliğini çarpıcı bir dille ele alıyor. Almanya’nın Berlin kentinde 9-12 Ekim tarihleri arasında düzenlenen Ake Dikhea Uluslararası Berlin Roman Film Festivali’nin jürisi tarafından “insani yaklaşımı filmde öznenin kendisinin içinde bulunduğu tüm doğallığı ile güçlü anlatımı” övgüsüyle anılan film, uluslararası platformda başarıya imza atmış oldu. Festivalin sonunda yapılan ödül töreninde konuşan organizasyon komitesi, “Iskalanmış Hayatlar: DOMLAR”ın yalnızca bir topluluğun yaşadığı zorlukları değil, aynı zamanda dayanışma ve kimlik mücadelesini evrensel bir dille anlattığını vurgu yaptı. Bu önemli başarıyla birlikte Hatay yapımı belgesel, uluslararası alanda Türkiye belgesel sinemasının sesini bir kez daha duyurmuş oldu. Ayrıca Hatay’da geçtiğimiz ay belgeselin Iskalanmış Hayatlar Domlar fotoğraf sergisi yapıldı. Ferman Erol, fotoğrafların hikayelerini gelen misafirlere aktardı.

Iskalanmış Hayatlar Domlar (4)

İSTANBUL’DA GÖSTERİME GİRECEK

Berlin’de düzenlenen Ake Dikhea Uluslararası Berlin Roman Film Festivali’nde “En İyi Film” ödülünü alan “Iskalanmış Hayatlar: DOMLAR” adlı belgesel İstanbul’da gösterime girecek. 27 Ekim’de İstanbul Taksim Karşı Sanat Çalışmaları Merkezi’nde hazırlıkların tamamlanması bekleniyor. Belgeselin 28 ile 29 Ekim tarihleri arasında fotoğraf sergisi, 30 Ekim’de belgesel gösterimi ve söyleşisi, 1 Kasım’da da fotoğraf sergisi devam edecek.

Iskalanmış Hayatlar Domlar (1)-1

“YÜZYILLARDIR SÜREN BİR VAR OLMA ÇABASI”

Iskalanmış Hayatlar: DOMLAR belgeselinin yönetmenliğini üstelenen Mehmet Kuyumcu, belgeselin yalnızca bir topluluğun yaşadığı yoksunlukları anlatmadığını aynı zamanda görünmez kılınan bir kimliğin, kültürün, hafızanın yeniden ses bulma çabasını anlattığını belirterek, konuşmasında şu ifadelere yer verdi:

Iskalanmış Hayatlar Domlar (6)

“Iskalanmış Hayatlar: DOMLAR belgeseli, yalnızca bir topluluğun yaşadığı yoksunlukları anlatmıyor, aynı zamanda görünmez kılınan bir kimliğin, bir kültürün, bir hafızanın yeniden ses bulma çabası. Dom topluluklarının hikâyesi, yüzyıllardır süren bir var olma mücadelesi… Bu film, o mücadelenin hem tanığı hem de bir parçası. Deprem süreci bu toplulukların zaten kırılgan olan yaşam koşullarını daha da ağırlaştırdı. Konteyner kentlerde, geçici barınma alanlarında hayatta kalma çabası verirken bir yandan da toplumun dışında tutulmanın, ötekileştirmenin yüküyle mücadele ettiler. Biz bu belgeselle, afetlerin sadece fiziksel değil, toplumsal yıkımlar da yarattığını; özellikle Dom, Abdal ve Roman topluluklarının bu süreçlerde en görünmez kalan kesimler olduğunu göstermek istedik.

Aytaç

“HEM DAYANIŞMANIN HEM DE HAFIZANIN BİR ZAFERİDİR”

Film boyunca, hem bireysel hem toplumsal hafızanın izini sürüyoruz. Çünkü Domların hikâyesi, aslında yok sayılmaya karşı bir hatırlama eylemi. Bizim için bu belgesel, bir ‘temsil’ arayışından öte; bir ses olma, bir tanıklık bırakma çabasıydı. Bu projeyle amacımız, önyargı ve ayrımcılığı kırmak, toplumun kenarında bırakılan hayatlara biraz daha yakından bakılmasını sağlamak. Aynı zamanda kültürel asimilasyonun sessiz bir biçimde sürdüğü bu coğrafyada, Dom dilinin, müziğinin, yaşam biçiminin, çocukluk oyunlarının, yani bütün bir kültürel mirasın korunmasının ne kadar hayati olduğunu göstermekti. Berlin’de aldığımız bu ödül, bizim için sadece bir sinema başarısı değil; aynı zamanda Hatay’dan, konteyner kentlerden, çadır kentlerden yükselen bir sesin dünyaya ulaşması anlamına geliyor. Bu, hem dayanışmanın hem de hafızanın bir zaferidir. Çünkü bu film, yalnızca geçmişi anlatmıyor; geleceğe kalacak bir hafızayı da inşa ediyor.”

Iskalanmış Hayatlar Domlar (1)

“GÖZ ARDI EDİLEN BİR TOPLULUĞUNUN VAROLUŞ HİKAYESİ”

Belgeselin görüntü yönetmenliğini yapan Ferman Erol yaptığı açıklamada kolektif bir çalışmanın nasıl başarılar getirdiğine bir kez daha şahit olduklarını söyleyerek, “Iskalanmış Hayatlar, Domlar belgeselimiz görünmeyen, göz ardı edilen bir topluluğunun varoluş hikayesini ortaya çıkarmaktı. Bizi farklı kıldırın en önemli durum direk özne üzerinden hareket etmemizdi. Yaptığımız gösterimlerde fark ettiğimiz en önemli detay artık insanlar bizleri görmeye başlamaları olmuştu. Festivale kabul edilmemizle beraber geç gelen davet mektubu yüzünden vizelerimiz yetişmediği için uzaktan takip etmek zorunda kaldık. Büyük bir heyecan festivalin sonucunu bekledik. Kazandığımız haberin alınca da buruk bir sevinç yaşadık. Çok mutluyuz. Belgeseliz yapım aşamasında bugüne dek emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Kolektif bir çalışmanın nasıl başarılar getirdiğine bir kez daha şahit olduk” ifadelerine yer verdi.

Iskalanmış Hayatlar Domlar (11)

“KALBİMİZLE KONUŞTUĞUMUZ BİR İŞ YAPTIK”

Belgeselin çekim sürecinde destek veren Sosyolog Aytaç Kayacık konuşmasında, “Bir sosyolog olarak filmin teorik altyapısına ve anlatısına katkıda bulunmak benim için çok mutluluk vericiydi. Popülist söylemlere bulaşmadan, kalbimizle konuştuğumuz bir iş yaptığımız için çok memnunum hepimizin emeğine sağlık” sözlerine yer verdi.

Muhabir: DEMET GÖKÇE