MHP Antalya Milletvekili Abdurrahman Başkan, TBMM’de Türkiye’nin sanayi ve teknoloji yatırımlarının stratejik önemine dikkat çeken açıklamalarda bulundu. Dünya genelinde yaşanan savaşlar, ekonomik kriz, tedarik zincirinin kırılmasının sanayi üzerinde göz ardı edilemez baskılar oluşturduğuna dikkat çeken Milletvekili Başkan, yaşanan zorluklara rağmen Türkiye ekonomisinin gücünü koruduğunu belirtti.

“TÜRKİYE’NİN İSTİKLAL VE İSTİKBALİ İLE DOĞRUDAN BAĞLANTILIDIR”

MHP Antalya Milletvekili Abdurrahman Başkan, TBMM’de yaptığı konuşmada şu sözlere yer verdi:

“Sanayi ve teknoloji alanında ortaya konulan her politika, yalnızca bugünün değil, gelecek nesillerin de kaderini belirleyen bir yön tayinidir. Üretim gücü yüksek, teknolojide söz sahibi, sanayisi güçlü ülkeler, yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda siyasi ve stratejik anlamda da bağımsızlıklarını sağlam temeller üzerine inşa etmiş olurlar. Bu nedenle Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımızın çalışmaları, bütçe büyüklüğünün çok ötesinde, Türkiye’nin istiklal ve istikbali ile doğrudan bağlantılıdır.

“İHRACATI VE İSTİHDAMI EN GÜÇLÜ SEVİYEDE KORUMAYI BAŞARMIŞTIR”

Son yıllarda dünya genelinde yaşanan küresel krizler, savaşlar, jeopolitik gerilimler, tedarik zincirlerindeki kırılmalar, ülkemizin yaşadığı büyük deprem felaketi ile birlikte uygulanan dezenformasyon politikaları, yüksek faiz ortamı, sanayi sektörü üzerinde ciddi bir baskı oluşturmuştur. Buna rağmen Türk sanayisi üretimden kopmamış; ihracatı ve istihdamı mümkün olan en güçlü seviyede korumayı başarmıştır.

“DIŞ TİCARET DENGESİNİN ANA OMURGASI OLMAYI SÜRDÜRMEKTEDİR”

Avrupa Birliği’nde yaşanan ekonomik daralma, en büyük ihracat pazarını zorlamış, bu coğrafyada dış talebin zayıflamasına yol açmıştır. Avrupa Birliği sanayi üretimi 2023 yılında %1,3; 2024 yılında ise %2 oranında küçülmüştür. Buna rağmen 2025 yılı itibarıyla imalat ihracatımız 212,1 milyar dolara ulaşmış, toplam ihracat içindeki payı %94,5 seviyesine çıkmıştır. Bu yönelim ile imalat sanayimiz dış ticaret dengesinin ana omurgası olmayı sürdürmektedir.

“KOSGEB’İN DESTEKLERİ SON DERECE KIYMETLİDİR”

İmalat sanayi üretimi 2025 yılının ilk yarısında %2,8 oranında artış göstermiştir. Ancak alt sektörlere bakıldığında hazır giyim ve makine gibi alanlarda daralma yaşandığı görülmektedir. Aynı şekilde sanayi istihdamında da özellikle emeğin yoğun olduğu sektörlerde düşüşler gözlemlenmiştir. Bu tablo, emeğin yoğun olduğu sektörlerin özel olarak desteklenmesi gerektiğini açık biçimde ortaya koymaktadır. Bu noktada KOSGEB tarafından yürütülen istihdam ve üretim koruma destekleri son derece kıymetlidir.

Sanayide yapısal dönüşüm yalnızca üretim hacminin artırılmasıyla değil; teknolojik dışa bağımlılığın azaltılmasıyla, dijital dönüşümün hızlandırılmasıyla ve nitelikli iş gücü istihdamının artırılmasıyla mümkündür. Bu dönüşüm, lider ülke Türkiye hedefimizin vazgeçilmez bir parçasıdır.

“YÜKSEK KATMA DEĞERLİ ÜRETİME GEÇİŞ ERTELENEMEZ BİR ZORUNLULUKTUR”

Türkiye’nin ithalat yapısına bakıldığında, ara mallarının hâlen çok yüksek bir paya sahip olduğu görülmektedir. 2024 yılında bunun %69,3’ü ara mallarından, %14,7’si yatırım mallarından, %15,8’i ise tüketim mallarından oluşmuştur. Bu tablo, yüksek katma değerli üretime geçişin artık ertelenemez bir zorunluluk olduğunu net biçimde göstermektedir.

Bilimsel altyapının bel kemiğini oluşturan TÜBİTAK, üniversite–sanayi işbirliklerini güçlendiren destekler ile Türkiye’nin teknoloji üretme kabiliyetini doğrudan artırmaktadır. Savunma sanayi, yapay zeka, uzay, biyoteknoloji ve ileri malzeme teknolojileri alanında verilen destekler, Türkiye’nin teknolojik egemenliğini tahkim etmektedir.

Ar-Ge harcamalarımız 2024 yılında %23 artarak 19,9 milyar dolara yükselmiştir. Bu harcamaların %64,8’i özel sektör, %39’u yükseköğretim, %4,3’ü kamu tarafından gerçekleştirilmektedir. Ar-Ge’nin milli gelir üzerindeki payının 2026 yılında %1,77’ye ulaşması hedeflenmektedir. Bu doğru bir hedeftir; ancak yeterli değildir. Türkiye’nin küresel rekabette kalıcı üstünlük sağlayabilmesi için bu oranın orta vadede %3 seviyelerine çıkarılması gerekmektedir.

“SON DERECE STRATEJİK BİR HAMLEDİR”

Yüksek teknolojili ürünlerin toplam imalat sanayi ihracatı içindeki payı 2025 yılı itibarıyla %23,7; orta–ileri teknolojili ürünlerin payı ise %38,9 seviyesindedir. Bu çerçevede hayata geçirilen 30 yüksek teknoloji programı, Türkiye’nin yarı iletkenler, batarya teknolojileri, yapay zeka, ileri malzemeler ve mikro elektronik alanlarında küresel üretim merkezi olmasını hedefleyen son derece stratejik bir hamledir.

Bu programla birlikte ayrıca yatırım taahhütlü avans kredisi programı devreye alınmış, milyarlar üzerindeki büyük yatırımlar için güçlü bir finansman zemini oluşturulmuştur. Bu adımlar, Türkiye’nin yalnızca üretim yapan değil, teknoloji ihraç eden bir ülke hedefine yönelik somut yansımalarıdır.

“TÜRKİYE, AVRUPA’DA 5’İNCİ SIRAYA YÜKSELMİŞTİR”

Teknoloji odaklı sanayi hamlesinin somut sonuçlarını savunma sanayinde görmekteyiz. Türkiye bugün savunma sanayi ihracatında 8,4 milyar dolar seviyesine ulaşmış, yaklaşık 3500 firma ve 100.000’e yakın çalışanıyla bu alanda dünyanın sayılı üretici ülkeleri arasına girmiştir. Aynı şekilde Milli Uzay Programı kapsamında uzay aracımızın Ay’a ulaşmasına yönelik çalışmalar kararlılıkla sürdürülmektedir. Yenilenebilir enerji alanında da Türkiye, Avrupa’da 5’inci, dünyada 11’inci sıraya yükselmiştir.

Bunların tamamı, planlı, kararlı, milli hedeflere dayalı sanayi politikasının ürünüdür. Organize Sanayi Bölgelerinin sayısının 371’e, Endüstri Bölgelerinin 52’ye ulaşması; tescillenen yerli patent sayısındaki artış ve kalkınma ajansları tarafından desteklenen cazibe merkezleri projeleri, sanayi ekosistemimizin tüm ülke hattında güçlendirildiğini göstermektedir.

“TÜRKİYE KÜRESEL REKABETTE SÖZ SAHİBİ OLUR”

Milliyetçi Hareket Partisi olarak bizler, üretimi, teknolojiyi, yerli sanayiyi ve milli kalkınmayı bir bütün olarak görmekteyiz. Sanayide dışa bağımlılığı azaltan, yüksek teknolojiyi güçlendiren, istihdamı artıran ve coğrafyamızın her köşesine üretimi yayan her adımın kararlılıkla arkasındayız. Çünkü biliyoruz ki üreten bir Türkiye güçlü bir Türkiye’dir; teknoloji ve sanayide bağımsız olan bir Türkiye siyasi bağımsızlığını da kalıcı hale getirir. Sanayisi güçlü olan bir Türkiye küresel rekabette söz sahibi olur.

“TÜRKİYE GELECEK 40 YILINI TERÖRLE UĞRAŞARAK HARCAMAMALI”

Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli Beyefendi’nin ifade ettiği gibi “Bundan sonra hiçbir vatan evladı kara toprağa düşmemeli, anaların gözü yaşlı, çocuklar da yetim kalmamalıdır. Türkiye gelecek 40 yılını terörle uğraşarak harcamamalı; çağın şartlarına ve teknolojik gelişmelere uyum sağlamalıdır” sözleri de milli duruşumuzun, teknolojik ilerlemenin ve üretim temelli kalkınma anlayışımızın ne kadar hayati olduğunu bir kez daha ortaya koymaktadır.”

Kaynak: HABER MERKEZİ