Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından depreme dayanıksız olması gerekçe gösterilerek yıkım kararı alanın Antalya Arkeoloji Müzesi 16 Temmuz’da kapatılmıştı. Deprem analiz raporu olmadan yıkım kararı verilen müzede yurttaşlar ise günlerdir eylemlerini sürdürüyor. Müzenin yıkılmasına karşı olan Müze Çalışma Grubu ise Antalya Müzesi’nin yıkmak yerine müzenin güçlendirilmesi gerektiğini basın açıklamalarında pek çok dile getirdi.
Antalya Müzesi kamuoyunda tartışma konusu olmada devam ederken yabancı ziyaretçiler ise kapı önünde müzenin kapalı olduğunu öğrenmişti. Öte yandan bu kararın ardından Antalya Arkeoloji Müzesi'ni yıkım kararı Antalya Barosu tarafından yargıya taşındı.
Günlerce süren tartışmalar devam ederken Antalya Barosu, Antalya Arkeoloji Müzesi önünde Yıkım kararıyla kapatılan Antalya Arkeoloji Müzesi nedeniyle Antalya Barosu, “Tarihi Antalya Müzesi yıkılamaz" demek için müze önünde basın açıklaması gerçekleştirdi.
“MÜZENİN BELLEK HAFIZASINI, KÜLTÜREL VE TARİHİ DEĞERLERİNİ DE YANSITTIĞI AŞİKARDIR.”
Antalya Barosu Başkanı Ali Çağdaş Bozaner yıkım kararı ile ilgili şu açıklamalara yer verdi:
“Bilindiği üzere Antalya'mız doğal ve tarihi birçok güzelliğe, birçok değere ev sahipliği yapan güzide illerimizden biridir. Paleotik çağdan bu yana çok çeşitli arkeolojik yerleşimlere ev sahipliği yapmıştır. Tam da bu noktada Antalya Müzesi çok sayıda eseri içerisinde barındıran hem ülkemizin hem de dünyamızın çok önemli mimarilerine biridir. Hal böyleyken 1922'de Antalya Lisesi öğretmeni Süleyman Fikri Erten tarafından kurulan 1937'de Yivli Minare Camii'ne sonrasında da 1972 yılında bu modern mimari yerine taşınan Antalya Müzesi'nin sadece bir müze olmadığı, kentin, toplumun tüm değerlerini, bellek hafızasını, kültürel ve tarihi değerlerini de yansıttığı aşikardır.
MÜZENİN KAMUSAL VE CANLI YÖNÜ HALA DA SÜREGELİYOR
1976 yılında daha 13. Antalya Film ve Sanat Festivali'nde Resim ve Heykel Sempozyumu'nda dönemin ünlü sanatçıları tarafından müzenin duvarları tuval olarak kullanılmış 1988 yılında Avrupa Konseyi tarafından Antalya Müzesi ödüle layık görülmüştür. Yani açıldığı ilk günden bu yana gerek bulunduğu nokta konumu gerek çevresinin müze durağı olarak adlandırılması, binlerce ziyaretçiye ev sahipliği yapması, çeşitli kültür sanat etkinlikleri, buluşmalar, eylemler ve daha yüzlerce hususun başlangıç noktasını teşkil etmektedir. Tüm bunlar Antalya Müzesi'nin işlevsel, kamusal ve canlı yönünün hala da süre geldiğini göstermektedir. Tüm bunlar olurken 20 Mart 2025 tarihinde iki satırlık bir yazıyla Antalya Müzesi'nin depreme dayanıksız olduğu gerekçesiyle yıkılacağı ilan edilmiştir. Ve 16 Temmuz 2025 tarihinde de ziyaretçilere kapatılmıştır.
“BİR OLDU BİTTİ ANLAYIŞLA BU YAPILMAK İSTENMEKTEDİR.”
Öncelikle şunu söylemek gerekir. Antalya kentinin bunca uzmanı, sivil toplum örgütü, meslek odaları sanatçısı, mimarı buradayken hiçbir görüş, öneri paylaşılmaksızın, depreme dayanıksız olduğu iddia edilen raporlar kamuoyuna sunulmadan, bunlarla ilgili teknik analizler kim tarafından hangi standartlara göre yapıldığı belirtilmeden, analizlerin hangi kurum veya yetkililer tarafından incelendiği detaylandırılmadan dahası neden yıkılma yerine güçlendirme seçeneğinin tercih edildiği de kamuoyuna dahi açıklanmadan bir oldu bitti anlayışla bu yapılmak istenmektedir. En başından bu yurttaşların bilgi edinme hakkı olduğu kadar kentteki yaşama kent canlılığına katılma iradesinin de açık bir tek durum halidir.
“KÜLTÜR VE TABİAT VARLIKLARI KORUMA KANUNU'NA DA AÇIKÇA AYKIRILIK TEŞKİL ETMEKTEDİR”
Değerli katılımcılar, tüm bunlar varken bu raporların varsa kanıtların, bilgilerin, belgelerin kamuoyuyla, uzmanlarla, sivil toplum örgütleriyle, meslek odalarıyla bir fikir jimnastiğine girerek onlara inandırıcı net delil ve kanıtlar sunarak gerçekleştirilmesi gerektir. Aksi halde Anayasamızın 63. maddesi olmak üzere 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kanunu'na da açıkça aykırılık teşkil etmektedir. Yine Turizm ve Kültür ve Turizm Bakanlığının maalesef ki yakın zamandaki olumsuz serecesi de kamuoyunu rahatlatacak bir takım durumların ötesinde bilgi ve belgeleri istemenin de zorunluluğunu ortaya koymaktadır.
“KÜLTÜREL VE DOĞAL GÜZELLİKLER HALKINDIR”
Daha yeni bir zamanda orman arazilerinin otel arazilerine döndürülmesi ve yine bizzat kendimin iki hafta önce katıldığı bu Kartalkaya'daki çok büyük bir facia olan otel yangınında Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın yetkililerinin dahi daha yargılama izni verilmeksizin birkaç gün önce ancak belli kişilere verildi. Yapılmadığı bir yerde yani en zor zamanda sorumluluk alınmayan ama ben yaptım oldu diyerek hiç kimseye sorulmayan bir noktada olmasına asla ve kata sessiz kalmayacağımızı bir kez daha ifade etmek istiyorum. Biliyorsunuz ki kültürel ve doğal güzellikler halkındır. Bunların yarın bir gün sermayeye farklı bir takım kişi veya kurumlara peşkeş çekilmesinin önüne geçecek olan bizzat sivil toplumlar bu kentin duyarlı yurttaşları ve meslek odalarıdır.
HUKUKİ SÜREÇ BAŞLATILDI
Biz de bu toprakların sahipleri olarak bu coğrafyadan geçip geçen uygarlıkları bilmek, tanımak ve onları gelecek kuşaklara aktarmak bakımından toplumun ve tarihi dokuların öneminin farkındayız. Her zaman söyledik bu kentin bir barosu var diye biz de anayasadan aldığımız güçle Avukatlık Kanunu'nun yetmiş altıncı ve doksan beşinci maddelerinin bize tanıdığı görev ve sorumlulukla müzelerin kapatılmasına, kapısına kilit vurulmasına, dahasıda yıkılmasına karşı duracağımızı bu konuda hukuki tüm süreçlerde yer alacağımızı ifade etmek istiyorum.
“TÜRKİYE'DE 35'E YAKIN MÜZE KAPALI VE ALTIL DURUMDA”
Kamuoyuna her ne kadar yeniden açılacağı söylense de çok basit bir araştırma ile görüleceği üzere şu an Türkiye'de 35'e yakın müze kapalı ve altıl durumdadır. Anamur Müzesi, Isparta Müzesi, Elazığ Müzesi daha şu an ilk akla gelen müzelerden biridir. Dolayısıyla Antalya kamuoyunun, Antalya halkının, sivil toplumun meslek odalarının gerçek manada inandırıcı, somut bilgi ve belgeler istemesi bu konuda herkesi rahatlatacak cevaplar araması makuldür, doğrudur ve yerindedir.
“MÜZENİN TEKRAR HALKIN KULLANIMINA AÇILANA KADAR MÜCADELEMİZİ SÜRDÜRECEĞİZ”
Son olarak Antalya Barosu olarak başından beri takip ettiğimiz süreci bundan sonraki her aşamalarda da diğer meslek odalarıyla eş günüm halinde sivil toplumu da içerisine dahil ederek bilgi belge paylaşımımızı yaparak tüm dava süreçlerini yerine getireceğimizi ve halkın olan müzenin tekrar halkın kullanımına açılana kadar mücadelemizi sürdüreceğimizi tüm kamuoyuna saygıyla duyururum.”
ÜST DÜZEY YÖNETİCİLERDEN TAM DESTEK
Müze Çalışma Grubu Adını Profesör Doktor Gül Işın ise şu şekilde konuştu:
“Dünyanın hiçbir yerinde müze savunucuları diye bir şey yoktur herhalde. Yani bunu da bir ilk olarak Türkiye Cumhuriyeti'ne yaşatmış bulunuyoruz. Asla istemezdik ama ne yazık ki bu duruma düşürdüler bizi. Hem müze savunucusuyuz hem de bütün kültürel mirasımızın savunucusuyuz. Bugün güzel gelişmeler oldu. Kısaca bunları anlatayım. Yani Antalya'nın üst düzey yöneticileriyle en azından fikir alışverişi yapma fırsatı bulduk. ATSO gibi Muratpaşa Belediyesi gibi ve buralarda düşüncelerimizi, fikirlerimizi dile getirdik. Ve karşımızda hep olumlu görüşler aldık. Yarın da valilikte bulunacağız.
ANTALYA MÜZESİ’NİN SESİ DUYULUYOR
Dolayısıyla sesimiz duyuluyor arkadaşlar. Bu çok değerli nokta aslında tamamen tabandan geliyor. Bizi karşılayan bu üst düzey yöneticilerin tamamı Antalya'nın hiçbir konuda bu kadar birlik ve beraberlik göstermediğini söylediler bize. Bu tamamen sizin başarınız. Bu noktada hep beraber olmaya devam edeceğiz.”