Antalya'nın Konyaaltı İlçesi'ne bağlı Yarbaşçandır Köyü'nde 8 Aralık 2025 tarihinde gece saat 03.31’de 4.3 şiddetinde deprem meydana gelmişti. Güne depremle başlayan Antalya’da aynı gün saat 13.21’de Antalya’nın Aksu ilçesinde 4.9 büyüklüğünde bir deprem daha meydana geldi. Depremlerin ardından kritik açıklamalarda bulunan Jeoloji Mühendisleri Odası Antalya Şube Başkanı Mustafa Karancı Antalya’nın çok bileşenli bir deprem tehlikesi içerisinde olduğunu vurguladı. Antalya’nın aktif fay hatlarına yakınlığına dikkat çeken Başkan Karancı, deprem riskinin her zaman kapıda olduğunu dile getirerek, jeoloji mühendisi istihdamının artırılması ve rastgele imar kararlarının sonlandırılması için çağrıda bulundu.

Mustafa Karanci-1

“DEPREM ÇOK DAHA BÜYÜK BİR TEKTONİK SÜREÇ İÇİNDE OLUŞMUŞTUR”

Antalya’daki depremlerin ardından yazılı açıklamada bulunan Başkan Karancı şu sözlere yer verdi:,

“Bildiğiniz üzere dün gece bir deprem yaşadık ve tedirgin bir gece geçirdik. Bu sarsıntının etkisini henüz konuşuyorduk ki bugün saat 13:21’de, Kandilli Rasathanesi verilerine göre Aksu–Topallı merkezli 4.9 büyüklüğünde, yerin yaklaşık 95 kilometre derinliğinde bir deprem meydana geldi. Depremin hemen ardından, ilk dakikalarda AFAD ve Kandilli Rasathanesi gibi kurumların otomatik çözümleri arasında lokasyon ve derinlik farkları vardı. An itibarıyla deprem çözümlemeleri tamamlandı, veriler netleşti. Artık biliyoruz ki yaşadığımız deprem derin odaklı bir depremdir. Yani yüzeye yakın yerel bir kırıkta değil, bölgenin altında işleyen çok daha büyük bir tektonik süreç içinde oluşmuştur.

Antalya Deprem Jmo (2)

“FARKLI DERİNLİKLERDE DEPREMLER ÜRETEBİLİYOR”

Kandilli’nin paylaştığı odak mekanizmasına baktığımızda da bindirme (ters) fay karakterli, Afrika–Anadolu levha etkileşimiyle uyumlu bir hareket görüyoruz. Antalya’nın Aksu ilçesi ve yakın çevresi, Doğu Akdeniz’in en aktif tektonik bölgelerinden biri olan Kıbrıs Yayı dalma-batma zonunun kuzey kesimine yakın bir konumda bulunmaktadır. Antalya’nın hemen güneyinde yer alan Kıbrıs–Helen Yayı dalma-batma zonu, Doğu Akdeniz’in en büyük tektonik sistemlerinden biridir. Afrika Levhası, Akdeniz’in derinliklerinde Anadolu Levhası’nın altına doğru dalmaya devam ediyor. Farklı derinliklerde depremler üretebiliyor ve bugün yaşadığımız 95 km derinlikli deprem de tam olarak bu mekanizmanın bir sonucudur.

“ZEMİN BİR BİNANIN KADERİDİR”

Antalya’nın deprem tehlikesi sadece derin depremlerden ibaret değildir. İlimizin batısında ve kuzeybatısında Fethiye–Burdur Fay Zonu gibi aktif faylar vardır. Bu nedenle “Antalya deprem bölgesi değil” şeklindeki yanlış algının bilimsel bir karşılığı yoktur. Antalya, çok bileşenli bir deprem tehlikesi taşımaktadır. Deprem bir doğa olayıdır. Ama afete dönüşmesi ihmalin sonucudur.

Antalya Deprem Jmo (4)

Bugün bir kez daha gördük ki belediyelerimizde jeoloji mühendisi istihdamı artırılmak zorundadır. Zemin bir binanın kaderidir. Zemin etütlerini gerçek anlamda değerlendirecek, imar kararlarını bilim temelinde şekillendirecek olan jeoloji mühendisleridir. Bu uzmanlar kâğıt üzerinde imza için değil, sahaya çıkıp inceleme yapmak için görevlendirilmelidir.

“RASTGELE İMAR KARARLARI ARTIK TARİHE KARIŞMALIDIR”

Bir diğer konu: Rastgele imar kararları artık tarihe karışmalıdır. Bir bölgeyi imara açmadan önce o alanın jeolojik–jeoteknik özellikleri detaylı şekilde incelenmeli; sıvılaşma, taşkın, heyelan, yeraltı suyu ve depremsellik gibi tüm parametreler değerlendirilmelidir. “Buraya yerleşim yeri kurulabilir mi?” sorusunun cevabı bilimsel etütlerle verilmelidir. Her parsel için yapılan zemin etütleri de sadece prosedürü tamamlamak için yapılmamalı; binanın zemine nasıl güvenle oturacağı bilimsel olarak belirlenmelidir. Çünkü hep söylüyoruz: Yapı ile zemin ilişkisini doğru kurmazsanız, güvenli yapılar yaptığınızı iddia edemezsiniz.

Antalya Deprem Jmo (3)

“DOĞA, YAPILAN HER HATANIN BEDELİNİ ER YA DA GEÇ TAHSİL EDER”

Depremsellik ve jeoloji kentin kader defteridir; satırlarını okumadan imara açan her karar, geleceğe bırakılmış bir borç senedidir. Tarım alanlarını imara açıyorlar, falezlerin üstüne yüksek katlı binalar dikiyor. Yeraltı suyunun yüksek olduğu, sıvılaşma riski taşıyan zeminlere geleceğin yükünü bindiriyorlar. Sonrasında faturayı ödemekten korkuyorlar; çünkü doğa, yapılan her hatanın bedelini er ya da geç tahsil eder biliyorlar.”

Kaynak: JEOLOJİ MÜHENDİSLERİ ODASI/BÜLTEN