Son yıllarda ülkemizin birçok bölgesinde olduğu gibi Antalya’da da orman yangınları sıklaşmış, etkisi büyümüş ve ekolojik, ekonomik, toplumsal kayıplar artmıştır. 2021 yılında Manavgat’ta başlayan ve Türkiye tarihinin en büyük yangınlarından biri olarak kayıtlara geçen orman yangınında yaklaşık 60.000 hektarlık ormanlık alan yanmış; 6 kişi hayatını kaybetmiş, binlerce canlı yaşamını yitirmiş, yerleşim yerleri, tarım alanları ve altyapılar zarar görmüştür. Bu acı tabloyu tekrar yaşamamak için bilimsel verilerle desteklenmiş, meslek odalarının uzmanlığıyla şekillendirilmiş, merkezi ve yerel yönetimlerin birlikte hayata geçireceği bütüncül politikalara ihtiyaç duyulmaktadır.
ORMAN YANGINLARINDA ARTIŞ VE DEĞİŞEN RİSK DİNAMİKLERİ
İklim değişikliğinin etkisiyle Akdeniz havzası daha sıcak ve kurak hale gelmekte, orman yangınlarının sıklığı ve şiddeti artmaktadır. 2024 yılı itibarıyla Türkiye genelinde 3.797 yangında 27.484 hektar ormanlık alan zarar görmüş; sadece Antalya Orman Bölge Müdürlüğü sınırları içinde 248 yangında 333 hektarlık alan yanmıştır. Orman Genel Müdürlüğü verilerine göre 2025 yılının başından Temmuz ayı sonuna kadar geçen sürede 75 ilde toplam 4.426 orman yangını çıkmış; bu yangınlarda 49.769 hektar alan zarar görmüştür. Bu yedi aylık dönemde, bir önceki yıla oranla orman yangını sayılarında %16,5 oranında artış yaşanmasına rağmen yanan alan miktarında %81’lik ciddi bir artış gerçekleşmiştir.
“YANAN ALAN MİKTARINDA %62’LİK BİR ARTIŞ MEYDANA GELMİŞTİR”
Antalya Orman Bölge Müdürlüğü verilerine göre 2025 yılının başından Temmuz sonuna kadar sorumluluk alanlarında meydana gelen 118 orman yangınında 540,2 hektarlık alan yanmıştır. Bu dönemdeki en büyük yangın, Gazipaşa ilçesi Doğanca Mahallesi’nde gerçekleşmiş ve 367 hektarlık alan yanmıştır. Yalnızca bu yangında, geçen yıl yanan toplam alandan %10’dan fazlası zarar görmüştür. Yedi aylık dönem bir bütün olarak değerlendirildiğinde, çıkan yangın sayısında %47 oranında azalma gözlenmesine rağmen yanan alan miktarında %62’lik bir artış meydana gelmiştir. Artık yangın sezonu uzamış, yangından etkilenebilecek alanlar tüm yurda yayılmış; sıcak hava dalgaları daha erken başlamış ve yangın riski yıl boyunca devam eder hale gelmiştir. En acı olanı ise, bu dönemde orman yangınlarına müdahale ederken 10 kahramanımızın şehit düşmesidir.
BAŞLICA SORUNLAR VE DENETİM İHTİYACI
Orman yangınlarının büyük bölümü insan kaynaklıdır. Başlıca nedenler arasında anız yakımı, enerji nakil hatları, izinsiz girişler, dikkatsiz davranışlar ve özellikle ormanlık alanlara dökülen evsel-tarımsal atıklar yer almaktadır. Bu noktada;
Uzaktan algılama teknolojileri kullanılarak ormanlık alanların yüksek çözünürlüklü görüntülerle düzenli olarak izlenmesi, yangın risk haritalarının güncellenmesi ve karar süreçlerine entegre edilmesi, ülkenin afet risk haritalarını, yangına hassas bölgelerini ve yerel kapasiteleri temel alan bilimsel ve bütüncül bir acil eylem planının hayata geçirilmesi, yerel ve merkezi kurumlar arasında koordinasyon sağlayan, veriye dayalı, afet risk haritalarıyla entegre bir müdahale sisteminin kurulması, orman yanıcı yükünün periyodik olarak biyo çeşitliliğe zarar vermeden azaltılması için çalışmalar yapılması, orman içlerine tıbbi, hayvansal, tarımsal ya da evsel atık dökümünün tespiti ve önlenmesi için orman sınırlarında ve hassas alanlarda sabit ve hareketli kamera sistemleriyle canlı izleme yapılması, yanan veya yangından etkilenen ormanlık alanların orman vasfı dışında herhangi bir amaçla kullanılmasını engelleyecek şekilde yasal düzenlemelerin yapılması, orman yangınlarının büyük bölümü insan kaynaklıdır. Bu bağlamda, kasıtlı görülen yangınlarda caydırıcı cezalar uygulanmalı ve yangın söndürme uçaklarının sayısı arttırılması gerektiğini önemle vurguluyoruz.
MESLEK ODALARINDAN ORTAK ÖNERİLER
Orman yangınları sonrası oluşan duman ve kirleticiler ciddi bir hava ve su kirliliğine neden olmaktadır. PM2.5 ve diğer zararlı parçacıklar halk sağlığını tehdit ederken, yangın sonrası erozyonla birlikte su kaynakları da risk altındadır. Bu nedenle:
Yangın öncesi çevresel risk haritaları oluşturulmalı, yangın sonrasında toprak ve su kalitesi izlenmeli, orman içinde bulunan atıklar temizlenmeli, yangınlara müdahale yolları ve su havuzları erişilebilir ve çalışır durumda tutulmalıdır.
Orman yangınları tarım alanlarını doğrudan tehdit etmektedir. Tarımsal üretim kaybının yanında anız yakımı gibi uygulamalar yangına zemin hazırlamaktadır. Bu nedenle anız yakımı kesin olarak yasaklanmalı, tarım alanlarının kenarlarına yangın tampon zonları oluşturulmalı, tarımsal atıkların bertarafı ve kompost gibi sürdürülebilir yöntemlerle yönetilmesi teşvik edilmelidir. Enerji iletim hatlarının orman yangınlarındaki rolü büyüktür. Direkler, trafolar ve bağlantı elemanlarından kaynaklanan kıvılcımlar yangın başlatabilmektedir. Bu nedenle ormanlık alandan geçen nakil hatları düzenli denetlenmeli, hat altı temizliği, izolasyon ve kesici sistemler kontrol edilmelidir, yeni hat projelerinde yangın riski değerlendirmesi yapılmalıdır.
“AFET MÜDAHALE SİSTEMİ DERHAL KURULMALIDIR”
Yerleşimlerin ormanlara yaklaşması yangın riskini artırmaktadır. Plansız yapılaşma yangının yerleşimlere ulaşmasını kolaylaştırmaktadır. Planlama anlayışında kamucu, entegre ve adalet temelli bir afet müdahale sistemi derhal kurulmalıdır. Bu nedenle:
Yanan alanların imara açılması anayasal ve yasal düzeyde açıkça yasaklanmalıdır. Maden Kanunu, Orman Kanunu, Kıyı Kanunu ve 2B düzenlemeleri kamu yararı temelinde yeniden ele alınmalıdır. Orman Kanunu Ek-16 ile orman sınırı dışına çıkarma uygulamalarına son verilmelidir. Afet risklerine dayalı mekânsal veri üretilmeli, planlama kararları bilimsel temel esaslı alınmalıdır. Koruma statülerine mutlak uyulmalı; imar planı değişiklikleriyle orman ve tarım alanları yapılaşmaya açılmamalıdır. Kırsal alanlar ve orman köyleri planlama süreçlerine dahil edilerek, temel altyapı ve koruma önlemleri belirlenmelidir. İmar Affı uygulamaları ile doğal ve yarı doğal alanlar kontrolsüz biçimde popülist kaygılarla kullanıma açılmış olup riskli bölgelerde mevcut yapılaşmalar/kaçak yapılar yeniden gözden geçirilmeli ve ormanlık alanlar mutlak koruma altına alınmalıdır.
Turizm, enerji ve imar politikalarının yangın riski üzerindeki etkileri bilimsel olarak değerlendirilmeli ve sınırlanmalıdır. İklim kriziyle uyumlu planlama için İklim Yasası ile afet ve iklim uyum stratejileri kamu yönetiminin ve planlama süreçlerinin zorunlu parçası haline getirilmelidir. Mevcut imar yönetmeliklerine “yangın riskli bölgeler” tanımlanarak bu alanlara dair alınacak önlemler yasal hale getirilmeli; imar planı süreçlerine yangın uzmanlarının onayını gerektiren süreçler entegre edilmelidir. Riskli bölgelerdeki yangına dirençli malzeme kullanımı; metal çatı, metal ağlı havalandırma, yangına dayanıklı camlı pencere gibi risk seviyesine göre yapı sınıfları tanımlanmalıdır. Yeni imar planlarında yolların eni, sulama ve erişim altyapıları yangına göre şekillendirilmelidir. Yol genişliği, yönlendirme ve giriş‑çıkış standartları yangın önlemlerine göre yeniden planlanmalıdır. Yapılar çevresinde, bölgenin topografik özelliklerine göre belli mesafelerde boşluklar oluşturulmalı; düşük, orta ve bakım seviyeleri belirlenip denetlenmelidir. Orman köylerinde yaşayan yurttaşlarla iş birliği içinde yerel yangın ekipleri kurulmalıdır. Komşular arası koordinasyonla bitki temizliği uygulamaları yasal hale getirilmelidir. Orman içi ve kenarında bulunan eski maden, yol ve depo yapıları gibi terk edilmiş alanlar izlenmelidir.
YANGIN SONRASI BİTKİ ÖRTÜSÜNÜN YOK OLMASI DOĞAL AFETE NEDEN OLABİLİR Mİ?
Yangın sonrası bitki örtüsünün yok olması, yüzey akışını artırarak heyelan, erozyon ve sel riskini büyütmektedir. Özellikle ani sağanaklar, yangından etkilenen yamaçlarda afet riskini daha da artırır. Bu nedenle bu alanlarda jeolojik/jeoteknik değerlendirmeler yapılmalı, şev stabilitesine yönelik mühendislik önlemleri alınma, yangın sonrası doğanın iyileşmesi için doğru peyzaj müdahaleleri gereklidir. Bu bağlamda yanmış alanlarda doğal bitki örtüsü esaslı restorasyon uygulanmalı, orman içerisinde kalan ve yangın riski yüksek yerleşim alanlarında (mevcut ve yeni kurulacak) orman alanı ve yerleşim alanı arasında savunma boşluğu ile birlikte yangının yerleşim alanlarına yayılmasını engelleyecek şekilde yeşil yangın tampon zonu, peyzaj ve altyapı planlaması kapsamında yerleşim çevresinde planlanmalıdır. Bu alanlarda tıpkı yapıların dış cephelerinde ısıya dayanıklı malzemelerin kullanımı zorunluluğu getirildiği gibi, yanmaz ve ısıya dayanıklı bitki türü ve peyzaj unsurlarının kullanılması zorunlu hale getirilmeli, yamaçlar ve akarsu kenarları erozyon kontrolü ile korunmalı, yeşil altyapı (yağmur bahçesi, su tutucu teraslar vb.) projeleri geliştirilmelidir.
ÇAĞRIMIZDIR
Antalya'nın doğası, ormanları, tarım alanları ve kırsal yaşamı ancak birlikte korunabilir. TMMOB Antalya İl Koordinasyon Kurulu olarak; başta Orman Genel Müdürlüğü, AFAD, valilik ve belediyeler olmak üzere tüm kamu kurumlarını ve halkımızı, bilim temelli, katılımcı, koordineli ve sürekli önlemler almaya davet ediyoruz. Yangınla mücadele sadece bir yaz meselesi değil, planlama, mühendislik ve çevresel bütünlük içinde yıl boyu süren bir görevdir.