Akademik eğitim camiası, mühendislikten, doktorluğa, hukuktan, eğitime kadar uzan akademik unvan ve sahte diploma ile pek çok kez gündeme geldi. Türkiye genelinde doktor, avukat ve akademisyen olarak tanıtan, sahte diploma ile görev yaptığı anlaşılan ardından da akademide rütbe atlayan saysız kişi olduğu ileri sürülüyor.
28 Eylül 2021 yılında Aksaray Üniversitesi’nde görev yapan Zehra Zulal Atalay’ın doçentlik belgesinin sahte olduğu anlaşılmış ve konu mahkemeye taşınmıştı. Sahte doçente ise mahkemede dolandırıcılık suçundan 1 yıl 3 ay hapis ve 11 bin 300 lira para cezası, sahte evraktan düzememekten ise 2 yıl 1 ay hapis cezası ve tahliyesine karar verilmişti. Tekirdağ'ın Çerkezköy Devlet Hastanesi'nde kendisini Ayşe Özkiraz 'pratisyen hekim' olarak tanıtıp sahte diploma ile görev yaptığı anlaşılınca tutuklanmıştı.
Son olarak Akdeniz Üniversitesi’nde akademik skandal tartışama konusu olmuştu. Bomba etkisi yaratan olayda eski rektör yardımcısı ve uzun yıllardır Hukuk Fakültesi’nde dekanlık yapan Prof. Dr. Mehmet Altunkaya’nın olmayan yayınlar ve intihal nedeniyle profesörlük kadrosu iptal edilmişti.
TÜKİYEDE AKADEMİK İHLAL
Akademik alanda etik ihlal, intihal, olmayan yayınların olmuş gibi gösterilmesi, sahte diploma ile unvan ve terfi alınması akademideki yetersizlik bir kez daha gözler önüne geldi. Konuya ilişkin Eğitim-İş Antalya Şubesi Eğitim Sekreteri Prof. Dr. Mehmet Kubilay Önal açıklama yaptı.
Özellikle Akdeniz Üniversitesi’nde yaşanan olayda nasıl fark edilmediği tartışama konusu olurken Prof. Dr. Mehmet Kubilay Önal ise konuşmasında şunları kaydetti:
“Dosyalar jüriye gidiyor ve jüri üyelerinin bunu değerlendirip bakması intihal mi ya da bu yayınlar gerçek mi değil mi diye kontrol etmesi gerekiyordu. Ama anladığımız jüri üyelerinin yeterli dikkati göstermediği ya da görmezden geldiği. Türkiye'de bunun gibi örnekler tek değil.”
“AKDENİZ ÜNİVERSİTSİ’NDE BAŞKALARIDA OLABİLİR”
Yabancı dil sınavlarına başkalarının girmesi, başkalarının yerine tezlerin yazılması, intihal olaylarının çok sık yaşanan olaylar olduğunu belirten Prof. Dr. Önal, “Bu olay Akdeniz Üniversitesi'nde olması şanssızlık ama Akdeniz Üniversitesi'nde başka da olmuş olabilir. Türkiye'de de pek çok üniversitede bu tip olaylar oluyor. Akademi adına, bilimsellik adına hiç hoş olan olaylar değil. Bu söz konusu arkadaşımız da bundan jüri üyeleri biraz dikkat etse mağdur olup böyle bir pozisyona düşmezdi en azından baştan engellenirdi. O nedenle akademik yükseltme olaylarında, jüri üyesi seçimlerinde akademinin özenli davranması bu tip olaylar adayın gözünden kaçtıysa bile jüri de takılması ve akademisyenlerin de bu tip olaylara girmemesi beklenen olaydı. Biz şunu söylüyoruz, ‘Hak eden hak ettiği işe yere gelsin.’ Doçent, profesörse ve idari personel de hak etmiyorsa da bunun hak etmediği aşamada önlenmesi, pek çok mağduriyetin de giderilmesi açısından önemli” diye konuştu.
“BU TİP OLAYLAR HER ZAMAN ÇIKABİLİR”
İlerleyen zamanlarda buna benzer bir olayla karşılaşabilir miyiz? Sorusuna cevap veren Prof. Dr. Önal, konuşmasında şu sözlere yer verdi:
“Çıkabilir ancak ‘Kesin’ diyemem. Şu anda Türkiye'deki değişik üniversitelerde değişik birimlerde bu tip olaylar her zaman çıkabilir. Bunun önlenmesi kişiden ziyade kurumsal yapıyı oturtmak, kurumları, yönergeleri, yasaları çalıştırmak, kişiye özgü kontrol ilanı, kişiye özgü jüri üyesi seçimi gibi işlemleri kaldırıp gerçek kriterler, gerçek jüri üyeleri ve oradan gelecek değerlendirme ile bunlar yapılırsa hem akademik bir kişinin, akademisyenin ileride başı ağrıyıp hoş olmayan durumlarla karşılaşmaz. Hem akademi yara almaz bu kadar.
Tüm Akdeniz bölgesinde ya da Antalya'da, Akdeniz Üniversitesi'nde neler oluyor deniliyor. Bu hiç hoş değil bir üniversite adına. Ama bunun ortaya çıkmış olması da güzel bir şey. En azından bundan sonrası için hani söylenen milat olup bundan sonra bu tip katkı vermelerde, ünvan değişikliğinde, yayınların değerlendirilmesinde hem jüri üyesi olan hocalar hem de dosya hazırlayıp katkıya başvuran hocalar daha dikkatli olacaktır ya da olması gerekir diye düşünüyorum.”