Antalya’nın merkezine en yakın, hâlâ köy dokusunu, portakal bahçelerini ve dere kenarındaki doğal yaşamını koruyabilen ender mahallelerden Çakırlar, devasa bir inşaat projesinin eşiğinde gündeme gelmişti. TOKİ tarafından hazırlanan ve geçtiğimiz günlerde ÇED süreci başlatılan 4.574 konutluk yeni yerleşim alanı, Çandır Deresi’nin taşkın riskini taşımayan ancak jeolojik olarak hâlâ bir dere yatağı niteliği taşıyan düzenleme üzerine kurulması planlanıyor.

Bölgenin konumu ve zeminin özelliği nedeniyle uzmanlar, projenin ciddi taşkın riski taşıdığı konusunda uyarırken; AFAD’ın 2021 İl Afet Risk Azaltma Planı ile 2016 Antalya Taşkın Yönetim Planı’nda alanın “su altında kalabilir bölge” olarak işaretlendiği hatırlatıldı. Buna karşılık, ÇED dosyasında “ani veya hızlı gelişen taşkın riski yoktur” denmesi tartışmaları da beraberinde getirdi.

Toki Çakırlar (2)-1

Çevre örgütleri, kentsel tehditlerin yalnızca doğal afet riskiyle sınırlı olmadığını; projenin Antalya’da kontrolsüz büyümeyi daha da artıracağını, tarım alanlarını yok edeceğini ve vatandaşların yaşamını olumsuz etkileyeceğini vurguladı. Yaşam Platformu, Çakırlar’ın kısa sürede çok katlı binalar arasında kimliğini yitireceğini açıkladı.

Antalya’nın son 25 yılda nüfusunu 8 kat artırdığı, kişi başına düşen yeşil alanın 8,3 metrekareye gerilediği, yaklaşan su krizi nedeniyle zaten kırılgan hale gelen yapısı düşünüldüğünde; söz konusu projenin yaratacağı baskının çok daha ağır olacağı belirtildi. Açıklamada, son yeşil mahallelerden biri olarak görülen Çakırlar’ın betonlaşması halinde Antalya’nın Toroslara kadar kesintisiz yapılaşma ile kapanacağı uyarısı yapılırken projeye karşı geniş toplumsal itiraz çağrısı dile getirildi.

Toki Çakırlar (1)-2

ÇAKIRLAR APARTMANLARLA DOLACAK

Açıklamada Çakırlar, Antalya'nın kent merkezine en yakın hâlâ köy dokusunu koruyan birkaç yerinden biri olduğunu ifade eden Geyikbayırı Yaşam Platformu, “Bugün ise bu mahallenin içinden geçen Çandır Deresi'nin kurumuş yatağında 4 bin 574 konutluk dev bir TOKİ projesi planlanıyor. ÇED başvurusu bir hafta önce ilan edildi bile. Böyle bir projeye karşı çıkmak için birçok neden var” dedi.

Projenin yaratacağı doğal afet riskini hatırlatan açıklamada, “Çünkü bu konutların bir dere yatağı üzerinde inşa edilmesi planlanıyor. Diğeri ise, bu büyüklükte bir projenin Antalya'nın zaten yaşadığı çevresel yayılma baskısını artıracak olması. Burada kurulacak yeni bir uydu kent, Antalya'nın henüz imar geçmemiş ve köy dokusunu koruyan son mahallesini şehre dahil edecek. Ve hiç kuşkunuz olmasın, çok kısa bir süre sonra tüm Çakırlar apartmanlarla dolacak. Bu bir kehanet değil” denildi.

Toki Çakırlar (1)-1

AFET RİSKİ YÜKSEK BİR BÖLGE

Çandır Deresi'nin kurumuş kısmı üzerine konutların sırtını verdiği tarafta yaklaşık bin metrelik dağların sarp yamaçların yer aldığı ifade edilen açıklamada şu sözler kullanıldı:

“Ama biz harita ve drone görüntüleriyle yetinmeyip alanı yerinde inceledik. Çünkü belki de proje alanı uzaktan göründüğü gibi olmayabilirdi. Ama gittiğimizde konutların yapılacağı zeminin gerçekten de dere yatağı üzerinde olduğunu gördük. Burası Boğaçay'ın taşıdığı iri çakıl ve kumlardan oluşan gevşek yapılı bir alüvyon zemini. Jeolojik olarak suyun geçmişte aktığı ve taşkın halinde yeniden dolabilecek eski bir dere yatağı burası. Bu sahada açıkça görülüyordu. Buradayken 2021'de Kastamonu'nda yaşanan ve 97 kişinin hayatını kaybettiği sel felaketi aklıma geldi. Felaketin ardından yayınlanan BBC belgeselinde Prof. Dr. Mustafa Öztürk, dere yatağına yapılan binaların nasıl felakete yol açabileceğini anlatmıştı:

Toki Çakırlar (3)-1

“Bir sel felaketi oldu. Burası bir dere ya. Derenin içi şehir olmuş. Yağmur yağınca nereden akacak? Dereden akacağım. Dereden akamam. Çünkü dere şehir olmuş. Yani şunu söylüyor bu vaka: Dere yataklarına bina yaparsan, dere yataklarını yapılaştırırsan, o dere yataklarında yaptığın binalar sel felaketini şiddetlendirir ve artırır.”

Benzerliği siz de fark ettiniz mi? Burada böyle bir projenin gerçekleşmesi halinde yaşanabilecek trajik sonuçları görmek için uzman olmaya gerek yok. Ama biz yine de kurumların verilerine bir bakalım. Proje sahası, AFAD'ın 2021 tarihli İl Risk Azaltma Planı'nda su altında kalabilecek bölgeler arasında yer alıyor.”

Toki Çakırlar (3)

ANTALYA'NIN SON YEŞİL ALANI

Ayrıca 2016 tarihli Antalya Havzası Taşkın Yönetim Planı da aynı alanı riskli olarak işaretlendiği hatırlatılan açıklamada, “Buna rağmen projenin ÇED dosyasında “planlanan sahada ani ya da hızlı gelişen sel riski yoktur” deniyor. Neye dayanarak bu sonuca vardıklarını bilmiyoruz tabii ama biz ayrıntılarda boğulmayalım. Şimdi gelelim çevresel yayılma meselesine. Mesele yalnızca bir dere yatağına çok katlı konutlar dikmenin hiç de akıllıca olmaması değil. Sorun, Antalya'nın kontrolsüz biçimde büyümeye devam etmesi. Düşünün, bu konutlar dere yatağı yerine Çakırlar'ın başka bir yerine yapılsa iyi bir fikir mi olurdu? Antalya'nın nüfusu daha da mı artmalı? Boş kalan her alan çok katlı yapılarla mı dolmalı? Son 40 yılda dünyanın en hızlı büyüyen kentlerinden biri olan Antalya'nın son yeşil alanlarının da şehre dahil edilmesi; trafik, sağlık, yeşil alan gibi sorunlarımıza çözüm getirebilir mi? Yoksa yeni sorunlar mı doğurur? Eğer siz de benim gibi düşünüyorsanız bu projeye karşı olmalısınız. Çünkü TOKİ konutlarının yapılacağı alan dere yatağı olması bir yana, henüz imarı bile olmayan Çakırlar Mahallesi'nde yer alıyor. Ve proje gerçekleşirse çok kısa sürede Çakırlar, bir zamanlar Antalya'nın köyleri olan Gürsu, Uncalı, Liman ve Güzeloba'nın başına gelen gibi şehrin bir parçasına dönüşecek” denildi.

Toki Çakırlar (2)

ANTALYA'NIN MERKEZ NÜFUSU 45 YILDA 8 KAT ARTTI

Antalya'nın 30 yıl önce bostanlarla dolu köyleri, bugün geçmişiyle tüm bağını yitirmiş beton mahallelere dönüştüğü ifade edilen açıklamada, “Yüzlerce köy, içinden geçen su arklarının beslediği binlerce dönüm tarım alanları ve tarihi evleriyle birlikte şehir tarafından yutuldu. Belediyeler yıllarca bu genişlemeyi teşvik etti. Sonuçta Antalya'nın merkez nüfusu 45 yılda 8 kat arttı: 173 binden 1 milyon 300 bine çıktı. Ama bu büyüme hiçbir zaman kontrollü olmadı. Sahil hattı çok katlı binalarla dolarken çevresi gecekondu bölgeleriyle kuşatıldı. Bugün, bir zamanlar en yeşil olan Antalya Ovası'nda kişi başına düşen yeşil alan 8,3 metrekareye kadar geriledi. Bu oran hem Türkiye ortalamasının hem de Dünya Sağlık Örgütü sınırlarının altında.

İMAR POLİTİKALARI ANTALYA'NIN EKONOMİSİNE NE KAZANDIRDI?

Antalya'nın yapı stoku da hızla yaşlandı. Kentte yaklaşık 50 bin bina 1998 öncesi, yani deprem yönetmeliği öncesi yapılmış durumda. Üstelik yanlış imar politikaları ve nüfus artışı yüzünden şehir su krizi ile karşı karşıya. Yeraltı su seviyeleri her geçen gün azalıyor ve mevcut kaynakların 2050'ye kadar kentin ihtiyacını karşılaması zor görünüyor. Bu yüzden 50 km uzaktaki, kirliliği bilimsel raporlarla belgelenmiş Karacaören Barajı'ndan su getirilmesi planlanıyordu. Peki tüm bu imar politikaları Antalya'nın ekonomisine ne kazandırdı? Şehrin kıyı hatlarını işgal eden 5 yıldızlı oteller turizm gelirinin büyük kısmını alırken, doğal dokusunu yitirmiş şehir merkezinin turistler için artık bir cazibesi kalmadı. Konut sorunu mu çözüldü peki? Yani en azından bu olmuş olmalı değil mi? Antalya, İstanbul'dan sonra Türkiye'nin en yüksek kira fiyatlarına sahip şehri.

Toki Çakırlar (1)

ANTALYA BU SON KALEYİ KAYBETMEK İSTEMİYOR

Eğer bu gerçekleşirse, hiç durmadan büyümeye dayalı bu rant ekonomisi geriye kalan son yeşil alanı tüketerek Torosların eteklerine dayanacak. Sonra ne olacak? Sermaye kârını alıp gidecek. Geriye ise çevresel ve ekonomik sorunlarla boğuşan bir kent kalacak. Antalya bu son kaleyi kaybetmek istemiyor. Eğer kent insanı sesini duyurmazsa, hafta sonları dere kenarında gözleme yediğimiz doğal dokusunu hâlâ koruyan son mahalle Çakırları da çocuklarımız bir gün sadece eski fotoğraflarda görebilecek. Eğer sen de bu şehrin kontrolsüz genişlemesinden rahatsızsan, rant odaklı niteliksiz büyümenin kentin ortak çıkarına zarar verdiğini düşünüyorsan, Antalya'nın yeşil kalabilmiş son mahallelerinden birinin daha betona gömülmesini istemiyorsan, kayıtsız kalma. Bu projeye itiraz et, paylaş, konuş, hatırlat. Çünkü yaşanabilir bir şehri ancak birlik olursak var edebiliriz” denildi.

Muhabir: ABDULREZZAK KILIÇ