Bakan Göktaş, Polis Akademisi Başkanlığı Gölbaşı Yerleşkesinde düzenlenen 4. Uluslararası Göç Konferansı'na katıldı. Burada açılış konuşmasını yapan Bakan Göktaş, programın aileyi merkeze alan daha kapsayıcı bir göç perspektifinin geliştirilmesine imkan sağlayacağına inandığını belirtti.

Göktaş, "Göç, sınırların değil, hayatların, hayallerin ve toplumsal dengelerin de değişimi demektir. Milyonlarca insanı ilgilendiren göç, güvenlik, ekonomi gibi yönleriyle tartışılırken, aile üzerindeki etkileri yeterince maalesef görünür değil. Oysa ki göçten en fazla etkilenen, ailenin ta kendisidir. Çünkü aile zayıfladığında en büyük bedeli kadınlar ve çocuklar ödüyor, göçün etkilerini en derinden onlar hissediyor. Aile bütünlüğünün bozulması da, toplumdan başlayıp bütün dünyaya yayılan bir kırılganlık zinciri oluşturuyor. Bu açıdan baktığımızda göçün doğurduğu sebepler, psikolojik, sosyolojik ve iktisadi sonuçlarıyla insanlığın ortak meselesidir. Bu nedenle, en çok desteğe ve korunmaya ihtiyaç duyulan yapı da esasen ailedir" değerlendirmesinde bulundu.

Türkiye'nin konumu gereği göçün tam merkezinde yer aldığını söyleyen Göktaş, Mülteci karşıtlığının arttığı dönemde Türkiye'nin uluslararası toplumda örnek gösterilecek bir insani duruş sergilediğini ifade etti.

Bakan Göktaş’tan Göç Açıklaması (5)

Göçmenlerin yeni toplumlarla barışçıl ve kalıcı bağlar kurmasının ana şartının ailenin güçlendirilmesi olduğuna dikkati çeken Göktaş, "Çocukların eğitime erişimi, kadınların sosyal hayata katılımı ve sosyal hizmet ağlarına ulaşımı; başarılı bir uyum politikası için vazgeçilmezdir ve bunu sağlamak ancak güçlü bir kurumlar arası iş birliğiyle mümkündür" şeklinde konuştu.

Göktaş, kendisinin de göç eden bir ailenin üyesi olduğunu aktararak sözlerini şöyle sürdürdü:

"Farklı bir ülkede yaşamanın, farklı kültürler arasında yaşamanın getirdiği zorlukları yakından bilirim. Fakat karşılaşılan zorlukları aşmanın ancak güçlü aile bağlarıyla mümkün olduğunu da çok iyi bilirim. Yeni bir dil, yeni bir düzen, yeni bir toplum aidiyet. Tüm bu değişimlerin ortasında insanı ayakta tutan en sağlam dayanak, yanında duran ailesidir. Göçle birlikte yaşanan kayıpları, belirsizlikleri ve yeniden başlama çabasını en çok aile hisseder. Ama aynı zamanda en büyük direnci ve umudu da aile üretir. Anne-babalar, çocuklar, büyükanneler-büyükbabalar her kuşak göç deneyiminden payını alıyor. İşte bu nedenle, göçü sadece demografik ya da ekonomik bir hareketlilik olarak değil, insanın, ailenin ve toplumun ruhunu etkileyen önemli bir süreç olarak görüyoruz."

Kaynak: İHA