Antalya’nın kadim şehri olarak bilinen ve en eski yerlerim yerlerinden biri olan Elmalı’nın tarihi güzellikleri hayran bıraktırıyor. Antalya’nın denizi görmeyen Elmalı M.Ö. 5. ve 4. yüzyıllarda yaşamış olan Likyalılar ile başlamıştır. Beldenin M.Ö. 2000-3000 yıllarına varan yaşantısı, hala tarihin karanlık örtüsü altındadır. Ancak bu devirlere ait mezarlarda yapılan kazılar ve incelemeler, Likyalıların bir Asya Kavimi olduğunu kabule imkân vermiştir. Osmanlı Devrinin ilk yıllarında Elmalı, Antalya Eyaletine bağlı Teke Livasının merkezi olmuş, idare merkezinin Antalya’ya alınmasına rağmen, Sancak beyleri bu bölgeyi yaylama merkezi olarak kullanmaları ilçeyi sürekli canlı tutmuştur. Elmalı, askeri yollardan uzak kalmış olmakla fazla gelişmemişse de, yine de kendine göre yöresel bir ekonomik faaliyetin merkezi olmuştur. Elmalı eskiden çeşitli hayvan ürünlerinin toplandığı bir pazar yeri olduğu gibi burada pamuklu bezler dokunurdu, dericilik de gelişmişti.
Akarsuları düzenli bir rejim göstermez. Dağların eriyen karlarından oluşan çay ve dereler yukarıda belirtilen ovaların bazı yerlerin sulanmasında önemli rol oynar. 4 tarafının dağlarla çevrili olmasından dolayı ilçe, Akdeniz'den gelen ılık ve nemli hava kütlelerinin etkisine kapalı kalır dolayısıyla Akdeniz Bölgesi'nde bulunduğu halde karasal iklimin özellikleri daha ağır basmaktadır. İlçenin alçak kesimleri antropojen bozkırlarla kaplı iken yüksek kesimlerde yer yer ardıç ve sedir topluluklarına da rastlanır.