Saadet Partisi Antalya Milletvekili Şerafettin Kılıç, adalet sisteminde yaşanan güven zedelenmesine ilişkin dikkat çeken açıklamalarda bulundu. Kamuoyunda her geçen gün giderek derinleşen adaletsizlik duygusunun temelinde yatan nedenlere vurgu yapan Milletvekili Kılıç, “Aynı dosya türlerinde farklı mahkemelerden çıkan çelişkili kararlar, yıllarca süren yargılamalar ve infaz aşamasında ortaya çıkan keyfi uygulamalara vatandaş adaleti olan inancını derinden sarsmaktadır” sözlerine yer verdi.
“KEYFİ UYGULAMALAR VATANDAŞIN ADALETE OLAN İNANCINI DERİNDEN SARSMAKTADIR”
TBMM’de adalete olan güvenin derinden sarsıldığına dikkat çeken Milletvekili Kılıç şu sözlere yer verdi:
“Adalet mekanizmasına duyulan güven yalnızca kanun olan varlığı ile değil, bu kanunların bağımsız, tarafsız ve makul sürede işleyen mahkemeler eliyle uygulanması ve mümkündür. Bugün toplumun geniş kesimlerini hissedilen adaletsizlik duygusunun temelinde mahkeme süreçlerinin uzunluğu, kararların öngörülemezliği ve yargı mercilerin yürütmeden bağımsız hareket edip edemediğine dair ciddi soru işaretleri yatmaktadır. Aynı dosya türlerinde farklı mahkemelerden çıkan çelişkili kararlar, yıllarca süren yargılamalar ve infaz aşamasında ortaya çıkan keyfi uygulamalar vatandaşın adalete olan inancını derinden sarsmaktadır.
“NE HIZLI KARAR NE DE SERT CEZA TOPLUMSAL VİCDANINI RAHATLATABİLİR”
Oysa adalet geciktiğinde telafisi zor bir hak kaybına dönüşür. Geç gelen adalet adalet olmaktan çıkar. Mahkeme süreçlerini hızlandırılması inancı usulü bir mesele değil, doğrudan doğruya insan onurunu ve hukuki güvenliği ilgilendiren bir zorunluluktur. Bununla birlikte yargı bağımsızlığının tartışmalı hale geldiği bir zeminde ne hızlı karar ne de sert ceza toplumsal vicdanını rahatlatabilir. Hakimin karar verirken yalnızca dosyaya, hukuka ve vicdanına bağlı olması gerekirken, idari, siyasi veya kurumsal baskı algısı oluştuğu anda verilen her karar meşruiyet uğramaktadır.
“HAKKIMI ARARSAM ADİL BİR SONUÇ ALIRIM” DUYGUSU YENİDEN İNŞA EDİLMELİ”
Bu nedenle yapılması gereken yargıyı yalnızca yeni düzenlemelerle, geniş yetkilerle donatmak değil; yargı bağımsızlığını fiilen güvence altına alan, mahkemeleri siyasetin gündelik tartışmalarından arındıran ve vatandaşın “hakkımı ararsam adil bir sonuç alırım” duygusunu yeniden inşa eden bir anlayış hakim kılınmalıdır.”





