Türkiye genelinde sebze fidesi fiyatlarında son aylarda yaşanan artış, tarım sektöründe yeni bir tartışmayı beraberinde getirdi. Özellikle Antalya ve çevresinde faaliyet gösteren fide üreticileri, tohum, enerji ve nakliye maliyetlerindeki hızlı yükselişin fiyatlar yansıyor. Konuya ilişkin değerlendirmede bulanan Ziraat Mühendisi Şali Erguş, ise maliyetlerdeki artışı kaçınılmaz bir sonuç olarak nitelendirirken fide üretimde yaklaşık 150 ila 160 farklı maliyet kalemi bulunduğunu söyledi. Ancak bu kalemlerin en yüksek gideri tohum gideri olduğunu belirten Erguş, diğer giderler maliyetin arttığını ifade etti.

Nakliye giderleri de üreticinin omuzlarındaki yükü ağırlaştırdığını ifade eden Erguş, geçen yıl 10 bin TL olan kamyon sevkiyatın bu yıl tahmini olarak 25 bin TL artış göstermesi varsayımı örneği üzerinden nakliye yükünü üreticiler üzerindeki durumunu özetledi. Özellikle karpuz sezonunda fiyatların daha da artış göstereceğini vurgulayan Erguş, üreticinin bu maliyetler altında zor durumda kaldığını aktardı.
Ayrıca Antalya’da fide üretiminin şu anda normal seyrettiğini dile getiren Erguş, fiyat artışının üretimi durdurmadığını ancak kazancı düşürdüğünü söyledi. Üreticiler ise daha uygun çeşitlere yönelse de hastalık riski ve performans kaybı nedeniyle büyük çaplı değişimlerden kaçtığını aktaran Erguş, “Üretici risk almayı sevmez. Tohumdan emin olmadıkça geçiş yapmaz” dedi.
GİDERLERİNİN YAKLAŞIK YÜZDE 60’I TOHUM KAYNAKLI

Sebze fidesi üretiminde maliyet artışı ve üretici davranışlarına yönelik değerlendirmede bulunan Erguş, bu alandaki maliyet hesaplamalarının oldukça karmaşık olduğunu vurguladı. Erguş’a göre; tohum, işçilik, amortismanlar, üretim giderleri, paketleme ve nakliye gibi yaklaşık 150-160 kalem maliyet söz konusu. “Bunların içinde kömür, doğal gaz ve elektrik gibi enerji giderleri de ciddi bir yük oluşturur. En büyük maliyet kalemi ise tohumdur. İşletmelerin giderlerinin yaklaşık yüzde 60’ı tohum kaynaklıdır,” dedi.
Mazota gelen zamların işletmelerin servis araçları, personel taşımacılığı ve iç operasyonlardaki yakıt tüketimini doğrudan etkilediğini belirten Erguş, “Örneğin bir kamyona yaklaşık 700 koli yüklenebilir. Her kolide 96 fide olduğunu varsayarsak, toplamda 70 bin civarında fide gönderimi yapılabilir. Bu da ciddi bir maliyete denk geliyor,” ifadelerini kullandı.
“FİYAT ARTIŞI ÜRETİCİYİ ÜRETİMDEN VAZGEÇİRMEZ”
“Fiyat artışı üreticiyi üretimden vazgeçirmez,” diyen Erguş, sebzede yalnızca çeşitlerde değişiklik olabileceğini belirtti. Üretim miktarında küçük oynamalar yaşansa da genel üretimin düşmeyeceğini vurgulayan Erguş, “Açık alanda maliyet yükselirse üretici açık alandan kaçar; ancak serada üretim devam eder. Çünkü serası olan üretici, dönen bir işi olduğu için üretime devam etmek zorundadır,” dedi.
Erguş sözlerine şöyle devam etti:

“Örneğin bir çeşit fidenin fiyatı 20 TL iken benzer bir çeşidin fiyatı 15 TL olabilir. Bu durumda üretici daha uygun fiyatlı ürüne yönelme eğilimi gösterebilir. Ancak büyük kaymalar yaşanmaz. Çünkü daha ucuz fidelerde hastalık, zararlı, çatlama ve performans düşüklüğü gibi riskler vardır. Üretici genellikle bu riskleri göze almaz.”
“DÜŞÜŞ SÖZ KONUSU DEĞİL”
Antalya’da fide üretiminin şu anda normal seyrinde devam ettiğini aktaran Erguş, “Herhangi bir düşüş söz konusu değildir. Diyelim ki 100 dönümlük bir araziniz var ve domates üreticisiniz. Geçen yıl fide fiyatı 20 TL idi, bu yıl 25 TL oldu. Ekmeyecek misiniz? Mecbursunuz. Fiyat 30 TL olsa bile üretim devam eder. Büyük üreticiler, maliyeti azaltmak için teknik yöntemlere başvuruyor. Örneğin, aşılı fidelerde iki gövde yerine dört veya beş gövdeye geçiliyor,” dedi.
Her domates çeşidinin kendine özgü bir ismi olduğunu belirten Erguş, “Örneğin ‘A’ isimli bir çeşidin tohumu 15 TL ve peşin satılıyor. Firma, pazarlama stratejisi gereği bu fiyatı belirliyor. Yeni pazara girmeye çalışan bir başka firma ise 12 TL’ye 5 ay vadeli satış yapıyor. Ancak üretici memnun değilse o çeşidi az miktarda diker, denemek için ya da komşusundan gözlemleyerek karar verir. Genellikle bir çeşidi bir veya iki yıl takip eder, sonra karar verir. Tarımda ani geçişler olmaz,” ifadelerini kullandı.
“YÜZDE 10’UNU GEÇMEZ”
Sebze grubunda üreticinin süreci takip ettiğini hatırlatan Erguş, “Meyvede ise tüccarın talepleri, dalında bekleme süresi gibi faktörler değerlendirilir. Üretici tüm bu verileri göz önünde bulundurarak karar verir. Çeşit değişikliği genellikle bir veya iki yıl sonra gerçekleşir. Hızlı karar değiştiren üretici sayısı oldukça azdır. Bu üreticiler genellikle daha düşük ekonomik seviyeye sahip, risk almayı seven kişilerden oluşur ve toplam üreticilerin yüzde 10’unu geçmez” dedi.
“BEDAVAYA VERİLSE BİLE ÜRETİCİ O ÇEŞİDİ DİKMEZ”

Türkiye’de yaklaşık 800 bin dönüm sera alanı bulunduğunu ifade eden Erguş, “Bu nedenle üretimde yüzde 50 gibi büyük değişimler kolay kolay yaşanmaz. Örneğin ‘A’ çeşidi bir yıl çok iyi performans gösterip yüksek satış rakamlarına ulaşabilir. Ancak ertesi yıl hastalık veya hassasiyet gibi bir sorun yaşanırsa, bedavaya verilse bile üretici o çeşidi dikmez. Yeni bir çeşidin pazara girip iyi satış rakamlarına ulaşması yaklaşık 10-12 yıl sürer. Bu süreçte ciddi harcamalar yapılır ve maliyetin karşılanması gerekir. Bu nedenle sebze grubunda fiyat politikası diğer ürünlere göre daha farklıdır,” diyerek sözlerini tamamladı.





