İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Antalya Şubesi Yönetim Kurulu İkinci Başkanı Ali Erman Aydın, 17 Ağustos 1999 depreminin üzerinden geçen 26 yılın kayıp yıl olduğunu söyledi. Aradan geçen 26 yıla rağmen deprem tehlikesinin, İstanbul başta olmak üzere Marmara bölgesinde yaşayan vatandaşların en büyük endişesi olduğunu belirten Aydın, bu endişenin boşa olmadığını 23 Nisan 2025 tarihinde Silivri açıklarında gerçekleşen 6,1’lik depremin ortaya koyduğunu söyledi.

NÜFUSUN YÜZDE 96’SI CİDDİ RİSK ALTINDA

Son yüz yılda Türkiye’de 85 yıkıcı deprem meydana geldiğini belirten İMO Antalya Şubesi i. Başkanı Ali Erman Aydın, “Bu depremlerde yaklaşık 85 bin insanımız hayatını kaybetti. Her 1,5 yılda bir yıkıcı sonuçları olan depremler meydana gelmektedir. Dolayısıyla nüfusun yüzde 96’sı deprem riski altında bulunan bölgelerde yaşayan yurttaşların öncelikli sorunu, depremlere karşı güvenli yerleşim alanları ve güvenli yapılaşma ihtiyacıdır” şeklinde konuştu.

İmo 17 Ağustos (1)-1

YAPILARIN YÜZDE 60’I RİSKLİ

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın açıklamalarında yaklaşık 6 milyon yapının riskli olduğunun açıklandığını belirten Aydır, “Bu sayı toplam yapı stoku içerisinde yüzde 60’lara denk düşmektedir. Türkiye’de 6 milyon civarı yapının olası bir depremde ağır hasar alabileceğini tahmin edilmekte ancak bu yapıların hangileri olduğunu bile bilinmemektedir” tespitinde bulundu.

2023’E KADAR HERŞEY HAZIR OLACAKTI AMA…

1999 Marmara depreminden sonra hazırlanan Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem Planı’nda, devlet kurumlarının, yerel yönetimlerin, üniversitelerin, meslek kuruluşlarının, sivil toplum kuruluşlarının görevlerinin tanımlandığını, 2023 yılına kadar Türkiye’nin depremlere karşı hazır hale getirilmesini hedeflendiğini hatırlatan Aydın, 6 Şubat 2023 depremlerinde, aradan geçen onca yılda hiçbir sorunun çözülemediğini, Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem Planı dahilinde atılması gereken adımların pek çoğunun atılmadığını gözler önüne serildiğini ifade etti.

İmo 17 Ağustos (3)

6 MİLYON RİSKLİ BİNA TESPİT EDİLEMEDİ

Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem Planı’na göre yapı stoku envanterinin 2017 yılında tamamlanmasının planlandığını, bahsi geçen 6 milyon riskli yapının hangileri olduğu belirlenerek gerekli tedbirlerin alınmış olacağını hatırlatan Aydın, “Bu çalışma yapılmış olsaydı, 6 Şubat Depremlerinde, 11 ilde yıkılan ve ağır hasar alan 240 binden fazla bina belki de tespit edilmiş olacak ve yurttaşlarımızın göz göre göre ölmesine izin verilmeyecekti” dedi.

RİSKLİ BİNALARIN YÜZDE 4’Ü DÖNÜŞTÜRÜLDÜ

17 Ağustos depreminin ardından, yeni vergiler çıkarıldığını, bunlardan Özel İletişim Vergisi’nin kalıcı hale getirildiğini hatırlatan Aydın, “Bu kalem altında 2025 yılı başına kadar toplamda 40,2 milyar dolar vergi toplandı. Oysa 2012 yılında başlayan kentsel dönüşüm çalışmalarında, 2024 yılına kadar merkezi bütçeden yalnızca 480 milyar TL harcandı. 2012 yılından bu yana tespit edilen riskli yapılardan yalnızca 238 bin civarında yapının dönüşümü tamamlanmıştır. Yani en yetkili ağızlardan dile getirilen 6 milyon riskli yapının yalnızca yüzde 4’ü bugüne kadar dönüştürülmüştür. Kentsel dönüşümler sadece rantı yüksek bölgelerle sınırlı kalmış, çoğu riskli bölgelerde çivi bile çakılmamışken rant değeri yüksek bölgelerde yeni sayılabilecek binalar bile yıkılıp yeniden yapılmıştır” diye konuştu.

İmo 17 Ağustos (2)

YETKİLİLERDEN HESAP SORULMALI

“Depremlere hazırlık konusunda milat kabul edilen 17 Ağustos’tan 24 yıl sonra meydana gelen 6 Şubat Depremlerinde, tüm çalışmalara rağmen aradan geçen yıllarda neredeyse hiçbir ilerlemenin sağlanmadığını acı bir şekilde gözler önüne sermiştir” diyen Aydın, “Resmi rakamlara göre 50 binden fazla insanımız hayatını kaybetmiş, yaklaşık 40 bin bina yıkılmış, 200 binden fazla bina ağır hasar almıştır. Cumhurbaşkanlığı verilerine göre maddi kaybın 100 milyar doların üzerinde olduğu tahmin edilmektedir. Eğer bir sorunun çözümü bilimsel olarak açıkça ortaya konmuş, bunun için kaynak oluşturulmuş ve yurttaşlardan milyarlarca dolar bu kaynak için toplanmışsa, aradan geçen bunca yılda, gereğini yerine getirmeyen sorumlulardan hesap sorulması gerekmektedir” ifadelerini kullandı.

VAAD EDİLENİN YÜZDRE 32’Sİ TAMAMLANDI

6 Şubat depremlerinin üzerinden 30 ay geçmesine rağmen bölgede enkaz kaldırma ve yeniden yapılaşma çalışmalarında hedef gösterilen sayıların çok uzağında kaldığını belirten Aydın, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Depremin ardından 319 bini 12 ay içinde olmak üzere toplam 650 bin yeni konutun depremzedelere teslim edileceği duyurulmuştur. Ancak son verilere göre bugüne kadar 206 bin 97'si konut, 4 bin 838'i iş yeri ve 39 bin 701'i köy evi olmak üzere toplam 250 bin 636 bağımsız bölüm teslim edilmiştir. 12 ayda ulaşılması vaat edilen konut sayısına 30 ayda ulaşılamadığı gibi toplam vadedilen konutların yalnızca yaklaşık yüzde 32’si teslim edilmiştir”.

İmo 17 Ağustos (1)

EĞİTİM VE SAĞLIK HİZMETLERİ AKSIYOR

Aradan 30 ay geçmesine rağmen eğitim ve sağlık hizmetlerinin de yeterince karşılanamadığını vurgulayan Aydın, Millî Eğitim Bakanlığı verilerine göre depremin ardından 19 bin 784 derslik kapasiteli 1241 eğitim binasının yapımı planlanmış olmasına rağmen, bugüne kadar 7 bin 497 derslikli 524 okulun yapımının tamamlandığına işaret etti.

DEPREM DOĞAL, AFETE DÖNÜŞMESİ İNSAN KAYNAKLI

Depremin doğal bir olay olduğunu ancak afete dönüşmesinin tamamen insan kaynaklı olduğunu belirten Aydın, konuşmasını şöyle tamamladı: “Bilimsel hareket edildiğinde depremler felakete dönüşmez, can ve mal kaybı yaşanmaz. Bu nedenle siyasal irade, yerel yönetimler ve tüm ilgili kurumlar, sorumluluklarını yerine getirmeli; kentlerin planlanmasından yapı üretim süreçlerine, yapı denetiminden kentsel dönüşüme kadar tüm adımlar bilimsel ilkelere göre atılmalıdır. Toplumun yaşam hakkı, siyasal ve ekonomik çıkar hesaplarına kurban edilemez. Bugün yapılması gereken bellidir: Rantı önceleyen değil, insanı önceleyen bir kentleşme ve yapılaşma anlayışı derhal hayata geçirilmelidir. Depremler kaçınılmaz; ancak afetler önlenebilir. Bu gerçeği görmezden gelmek, binlerce yurttaşımızın hayatına mal olmuştur. Daha fazla geç kalmadan, bir tek insanımızı daha yitirmeden bilimin ve kamusal sorumluluğun rehberliğinde harekete geçilmelidir”.

Muhabir: HASAN YAVAŞLAR