Antalya Barosu son günlerde hakimlerin yaşadığı siyasi baskılara resmi sosyal medya hesabı üzerinden tepki gösterdi. Son zamanlarda hukuka uygun karar veren hakimlerin yaşadığı görev yeri değişikliği, görevden alınma ya da emekliliğe zorlanması gibi uygulamalar ile hakimlerin cezalandırıldığını belirten Antalya Barosu, bu durumun Anayasa’da güvence altına alınan hakimlik teminatını işlevsiz kıldığını açıkladı. “Hukukun üstünlüğünü koruma hepimizin ortak sorumluluğudur” sözlerine yer veren Antalya Barosu, yargı mensuplarına yönelik baskı ve yıldırma politikalarının son verilmesi yönünde çağrıda bulundu.
“SON YAŞANANLAR SOMUT ÖRNEKTİR”
Antalya Barosu resmi sosyal medya hesabı üzerinde yaptığı açıklamada şu sözlere yer verdi:
“Türkiye’nin hukuk devleti olma ideali, yargının siyasetin vesayeti altına ezildiği bu dönemde derin bir yara almaktadır. Özellikle son dönemde yaşanan bazı olaylar, yargı üzerindeki siyasi baskı ve vesayetin somut örnekleri gözler önüne sermektedir.
“KARARIN ARDINDAN BAŞKA MAHKEMEYE SÜRÜLDÜ”
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na yönelik davada tüm şamalardan berat etmesi gerekeni belirtik muhalefet şerhi yazan üye hakim Mehmet Can Kozan, Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun (HSK) 8 Ağustos 2025 tarihli kararnamesiyle İstanbul 14’üncü Ağır Ceza Mahkemesindeki görevinden alınmış ve İstanbul 45’inci İS Mahkemesine atanmıştır. Benzer şekilde, Gezi Parkı davası kapsamında tutuklanan Ayşe Barım hakkında hukuka uygun gerçeklerle tahliye kararı veren hakim Fatih Kaplan, bu kararın ardından önce başka bir mahkemeye sürülmüş, hakkında inceleme başlatılmış ve gördüğü ağır baskılar sonucu erken emekliliğini istemek mecburiyetinde ayrılmak zorunda kalmıştır.
Kaplan, 30 yıllık yargı tecrübesini noktalayıp avukatlık yapmaya başlamıştır. Ayrıca İzmir Büyükşehir Belediyesi eski yöneticilerin de şüpheli sıfatıyla yer aldığı İZBETON soruşturmasında, tutuklular hakkında tahliye kararı veren hakimlerin görev yeri değiştirilmiştir. Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun 8 Ağustos 2025 tarihli müstemir yetki düzenlemesi kapsamında, İzmir Büyükşehir Belediyesine yönelik soruşturma kapsamında tahliye kararı veren İzmir 17’nci ve 28’inci Asliye Ceza Mahkemesi hakimlerinin, ağır ceza mahkemesi üyesi olarak görevlendirildiği belirtilmiştir.
“HAKİMLER VE SAVCILAR SİYASİ BASKILARIN KISKACINDA GÖREV YAPMAYA HAZIRLANMAKTADIR.”
Bu gelişmeler, hukuka uygun veya başka bir ifadeyle, iktidarın istemediği şekilde karar veren yargı mensuplarının nasıl cezalandırılmaya çalışıldığına dair endişe verici nitelikte, güncel, net ve somut örnekleri temsil etmektedir. Yargı, hukukun üstünlüğü ilkesi ışığında ve hakimin vicdani kanaatleri rehberliğinde karar vermekle yükümlüdür. Ancak yakın tarihe damga vuran ve yargı bağımsızlığının ortadan kalkmasıyla ülkeye yayılan gelişmeler sonucunda artık hakimler ve savcılar, siyasi baskıların kıskacında görev yapmaya hazırlanmaktadır.
“HAKİMLİK TEMİNATINI DA YOK SAYMAKTADIR”
Siyasal yargılanmalara karşı çıkan ya da kanun hükümlerine uygun karar veren hakimlere yönelik uygulamalar, yargı bağımsızlığını fiilen ortadan kaldırmayı amaçlayan gayrimeşru araçlar haline gelmiştir. Hukuka ve vicdanına uygun karar veren hakimin müfettiş incelemelerine tabi tutulması, zulüm edilmesi ve emekliliğe zorlanması gibi uygulamalar, adil yargılanma hakkını zedelediği gibi, Anayasa’nın güvence altına aldığı hakimlik teminatını da yok saymaktadır.
“SİYASİ DARBE İLE YARGI SİNDİRİLMEYE ÇALIŞILIYOR”
Venedik Komisyonu, 09.12.2024 tarihli raporunda Türkiye’de yargının mevcut durumu hakkında yaptığı değerlendirmelerde, yargıç ve savcıların bu tür uygulamalar nedeniyle tayin veya görevden alınma korkusu yaşadığını ve yargının siyasi otoriteye tabi hale geldiğini özellikle vurgulamıştır. Son yaşanan gelişmeler, bu tespitlerin bir teyidi niteliğinde olup, siyasi bir darbe ile yargının sindirilmeye çalışıldığını ortaya koymaktadır.
“HAKİMİN BAĞIMSIZLIĞI ÖLÜ METİNLERE DÖNÜŞMÜŞTÜR”
Bu karar ve tasarruflar, yalnızca ilgili hakimleri hedef almakla kalmamış; tüm hukuk camiasına ve hukukun onuruna yönelik bir itaat dayatması haline bürünmüştür. Anayasa’nın ikinci maddesinde belirtilen hukuk devleti ilkesi ile 138. maddesinde güvence altına alınan hakimin bağımsızlığı ve tarafsızlığı, yukarıdaki uygulamalar nedeniyle kağıt üzerinde kalmış, ölü metinlere dönüşmüştür.
“ANAYASAL İLKELERİ FİİLEN İŞLEVSİZ KILMAKTADIR”
Anayasanın 138’inci maddesi, hâkimlerin görevlerinde bağımsız olduklarını ve kararlarında Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm vereceklerini, hiçbir organ, makam, merci veya kişi tarafından verilen emir ve talimatlarla verecekleri hükmün bağlanamazlığını açıkça düzenlemektedir. Hâkimlik teminatı olarak bilinen Anayasanın 139’uncu maddesi ise hâkim ve savcıların azledilemeyeceğini, kendileri istemedikçe emekliye sevkedilemeyeceğini, mahkeme kurallarının kaldırılması gibi istisnalar dışında görevlerine son verilemeyeceğini hüküm altına almıştır. Ancak artan yetki dağılımı, soruşturmalar ve emekliliğe zorlama yöntemleri, bu anayasal ilkeleri fiilen işlevsiz kılmaktadır.
“BASKI VE YILDIRMA POLİTİKALARINA DERHAL SON VERİN”
Antalya Barosu olarak, yargı bağımsızlığına yönelik her türlü müdahalenin adaletin özüne ve toplum vicdanına gölge düşürdüğünü defaatle vurgulamaktayız. Yargının siyasi baskılarla karşı karşıya kalması, Anayasa’nın güvence altına aldığı hâkimlik teminatının da yok sayılmasına yol açmaktadır. 25 Mart 2025 tarihinde düzenlediğimiz “Adalet İçin El Ele” yürüyüşünde de ifade ettiğimiz gibi, hukukun üstünlüğüne sahip çıkmak için tüm yasal yollarla mücadelelerimiz yerini getirecek ve kanuna uygun karar vermeleri için sindirilmeye çalışılan tüm yargı mensuplarının yanında olacağız. Biliyoruz ki; “iyi ki hukukun üstünlüğüne sahip çıkan hâkimlerimiz var…” dedirten hukukun üstünlüğünü koruma hepimizin ortak sorumluluğudur. Bu sebeple başta Hâkimler ve Savcılar Kurulu olmak üzere tüm yetkilerle, Yargı mensuplarına yönelik baskı ve yıldırma politikalarına derhal son verilmesi, yargının bağımsızlığını koruma görevinin Anayasaya ve hukuka uygun şekilde yerine getirilmesi yönünde çağrıda bulunuyoruz.”