Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın Antalya Müzesi hakkında aldığı yıkım kararı tepkilerin odağında olmaya devam ediyor. Günlerdir Antalya Müzesi önünde toplanarak eylem gerçekleştiren vatandaşlar, 16 Temmuz Çarşamba günü (bugün) kapatılan müze önünde toplanarak Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın aldığı karara tepki gösterdi. Bakanlık tarafından yapılan açıklamaya göre ise yıkımın nedeni müzenin depreme dayanıksız olması olarak gösterildi. Müze Çalışma Grubu, müzenin korunması ve güçlendirmesi gerektiğini ifade ederken Antalyalı vatandaşlar ise müzenin kapanmaması için müze önünde günlerdir eylem gerçekleştiriyor.
CHP Antalya İl Başkanı Nail Kamacı, CHP Antalya Milletvekili Cavit Arı, CHP Antalya Milletvekili Aliye Coşar, CHP Meclis Üyesi Niyazi Şen, CHP Muratpaşa İlçe Başkanı Can Okan Kıran, CHP Konyaaltı İlçe Başkanı Demet Gündüz, CHP Döşemealtı İlçe başkanı Veli Çot, CHP Antalya İl Örgütü, TİP Antalya MYK Üyesi Yunus Başaran, STK’lar, Müze çalışma grubundan Prof. Doktor Gül Işın ve birçok vatandaş katılım sağladı.
“BU KAPIDAN DÖNEN TURİSTLERİ DÜŞÜNÜN”
Öğretim Elemanları Derneği Dönem Başkanı Prof. Dr. Memduh Sami Taner müzenin kapatılmasını sabah öğrendiklerini dile getirerek şu sözlere yer verdi:
“Bugün bu kapıya gelen ve geri dönen turistleri düşünün. Onlarla empati yapın. Bugün belki yüz, belki yüz elli tane turist geldi ve kapıdan döndü. Belki de bunların bazıları bu kente, Türkiye'ye, ülkemize buradaki herkül heykelini mesela onlar için önemli olan bazı antik objeleri, önemli eserleri görmek için Antalya'ya gelmişlerdi. Öncelikle bir yabancı turistin bu kentin turizmi açısından çok değerli olan bir grubun kapıdan dönüşüne empati yapalım derim. Yaklaşık iki aydır müzenin kapatılma sürecine yönelik yaptığımız çalışmaları ve buradaki müdür dahil yöneticilerden birçok insana ulaşıp müzakere yapmayı önerdiğimizi hemen hemen hepiniz biliyorsunuz.
“ÖĞRENCİLER BURAYI LABORATUVAR OLARAK KULLANAMAYACAK”
Bu iki ay sonunda bizim için en ağır gün bugündü ve sabahleyin maalesef kapının kapandığına dair fotoğrafı gördük. Hepinizin gördüğünüz bir grup oluştu. O grupta herkes bir şeyler söyledi söylüyor. Şimdi şunu söylemek isterim: Bakınız en azından üç yıl boyunca Mimarlık Fakültesi Arkeoloji bölümü Ateş Üniversitesi'nin bölümlerini sayacağım. Güzel Sanatlar Fakültesi'nden Resim Öğretmenliği, Eğitim Fakültesi, bütün öğretmenlik branşları, mimarlık, arkeoloji, sanat tarihi ve daha birçok mühendislik dahil bölümün öğrencisi buraya gelemeyecek. Yani üç yıl boyunca mesleki donanım bir uygulama alanı, bir laboratuvar olan bu müze kullanılamayacak, giremeyecekler.
“TEK KATLI BİNAYA DEPREM NE YAPABİLİR”
Bunun uzun vadeli zararları vardır. Hem ülkemize hem meslek alanlarına zararları vardır. Bu bu sabah yüzleştik, kapattılar. Bütün kötü örneklere rağmen Antalya'da bunlara dahil edildi. 35 müze şu anda ne olduğu belli olmayan bir tamirat ve tadilat yeniden yapılandırma hikayesine dahil edilmiş durumda. Ve onlardan birini Antalya yapmaları büyük gaddarlık, büyük savurganlık ve aslında hovardalık. Sen bu müzenin içindeki bütün hazine değerindeki eserleri halktan, turizmden, kültürden, eğitimden hangi kuvvetle, hangi yetkiyle, hangi nobran yaklaşımla insanları bu müzeden uzak tutmaya cesaret ediyorsun? Hangi gerekçeyle? Deprem mi? Yani kargalar güler. Bir katlı tek katlı bir bina nasıl çöker ya? Şu zemine hepimiz basıyoruz. Bu zeminde kaç şiddetinde deprem tek katlı bir müzeyi yıkabilir?
“BİLİM, TEKNOLOJİ VAR”
Bu binaya çürük diyerek apar topar turizme kapatmak, ziyarete, eğitime kapatmak acımasızlıktır. Bunu protesto ediyorum. Yahu bilim var, teknoloji var, alanın uzmanları var, çok otorite hocalarımız var. Hem alanında, Türkiye'de ve Avrupa'da yayınlarıyla, çalışmalarıyla saygın insanlar var. Saygın STK'lar var. Mimari, mimarlık alanının en değerli İstanbul ve Ankara'da çok değerli STK'ları ve hocaları var. Bunların söyledikleri eğer sizi ikna edemiyorsa sizin niyetiniz kötüdür.”
ANTALYA KENT KONSEYİ’NDEN RAPORLU AÇIKLAMA
Antalya Kent Konseyi ise şu ifadelere yer verdi:
“Son zamanlarda Kent Konseyi’nin, sanki buraya bir otel yapılacakmış gibi açıklamaları var. Buna karşı bizim yapmış olduğumuz bir rapor var, bunu sizinle paylaşmak istiyorum. Antalya Arkeoloji Müzesi, fiziksel bir yapı olmanın ötesinde; kentsel belleği, toplumsal diyaloğu ve kültürel temsilin kesiştiği özgün bir kamusal alan olarak değerlendirilmeli ve korunmalıdır. Bu doğrultuda, müzeye eklenecek yapının ya da yapıların konumlanacağı Turizm Otelcilik Okulu Uygulama Oteli alanı ile Karayolları arazisinin, müze kompleksi olarak tasarlanma süreci; kamusal olanı onarmak ilkesine dayalı, kolektif ve demokratik bir üretim süreci olarak ele alınmalıdır.
“İKİ AŞAMALI ULUSAL MİMARİ PROJE YARIŞMASI”
Bu kapsamda, mevcut müze yapısının korunması ile birlikte, iki aşamalı ulusal mimari proje yarışması yoluyla müze kompleksi tasarımının elde edilmesi önerilmektedir. Yarışma süreci; mevcut yapının korunması, mimari ve tarihsel özgünlüklerinin gözetilmesi ve kültürel sürekliliğin sağlanması esaslarına dayanarak yapılmalıdır. Yarışma öncesinde, disiplinler arası uzmanlık alanlarından oluşturulacak danışman eşliğinde, teknik ve kültürel çerçeveyi belirlemek üzere; mevcut durum raporları ve uzman görüşleri doğrultusunda kapsamlı bir hazırlık süreci yürütülmelidir.
“KOLEKTİF BİR ÜRETİM SÜRECİ OLARAK TASARLANMALIDIR.”
Süreç yalnızca idarî bir prosedür olarak değil, çok aktörlü ve kapsayıcı bir kamusal üretim süreci olarak değerlendirilmelidir. Bu doğrultuda, süreci yönetecek ekibin; kurumsal, teknik ve idarî bileşenleri bir araya getiren çok disiplinli bir yapıda olması önerilmektedir. Kamusal olanı onarma iddiası taşıyan bu yaklaşım; yalnızca sonuç odaklı bir yarışma değil, tüm aşamalarıyla kamusal katılım içeren kolektif bir üretim süreci olarak tasarlanmalıdır.”
“MÜZENİN KAPATILMASINA TANIĞIZ”
Müze Çalışma Grubu adına konuşan Prof. Dr. Hilmi Uysal şöyle konuştu:
“Böyle dünya çapındaki bir müzenin bir gün önce ilan edilip ertesi gün kapatılması üzerine kapatılır bile yazamadılar. tanığıyız. Bunun tanığısınız. En önemli şey bugünün özelliği müzenin kapatıldığının tanığıyız. Bu tanıklığı Antalya'ya anlatmalıyız. Antalya halkı onun kapatılabileceğine inanmıyordu. İnandıramadık. Ama şimdi başarabiliriz çünkü gerçek kapı duruyor orada. Arkadaşlar başhekim ameliyata karar vermiş. Hastayı ameliyata hazırlıyorlar. Orada görüyoruz hazırlıklarını.
“BİRLEŞE BİRLEŞE KAZANACAĞIZ”
Konseyde bir sürü kişi karşı çıkmış. Demişler ki ameliyatsız çözeriz bunu biz. İlaçlarımız var. O hastalık ameliyat etmek o da cinayettir demiş konseyde doktorlar. Başhekim bunu dinlemiyor. Konseyi dinlemiyor. Ve hastayı servisten ameliyathaneye indirecekler. O zamana kadar çok zamanımız var. Hasta henüz ameliyata alınmadı. Sadece ameliyat kararı var. Ama ameliyata alınacak kadar çok zaman var. Ne yapabiliriz? Bir eksikleri var. O eksikleri diyor musunuz? Ameliyat edecekleri hastanın ailesinden onay almamışlar. Bu hastanın ailesi biziz. Antalya'lılar. Etik değil. Ve söylüyoruz. Hep hak bilinçler bile var. İnsanlara söylüyoruz bu bir cinayet olur. Yapmamız gereken şu: Sabırlı olacağız. Herkül gibi erdemli olacağız. Herkül gibi akıllı olacağız. Ve onun 12 büyük görevi yapışından 13. görevini biz üstleneceğiz. Hepimiz birleşe birleşe kazanacağız.”
“KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI’NIN ANTALYA’DAN HABERİ YOK”
CHP Antalya Milletvekili Aliye Coşar ise şu sözlere yer verdi:
“Sürecin başından beri takipçisi olduk. Gerek mecliste, gerek de burada arkadaşlarımız sizlerle beraber bu konuda mücadele verdi. Ulusal proje yarışmasıyla tasarlanan Antalya Müzesi maalesef bakanın Ankara'dan burayı yönetmesiyle bu yıkım kararına karşı hepimiz burada tek yürek oluyoruz. Yıllardır şunu söyledik, AKP ne yapar? Yaptığı binalarla, yollarla övünür. Ama maalesef yaptığı projelerde ne halka danışır, ne de kamu kurumlarına, ne de akademisyenlere danışır. Ve sürecin başından beri burada benden önce STK başkanları konuştu, işin uzmanı akademisyenler konuştu ve anladı ki Kültür ve Turizm Bakanı'nın Antalya'dan haberi yok. Ve depreme dayanıksız diye karar alıyorlar ve aldığı depreme dayanıksız kararında açıklama dahi yok.
“ANTALYA'NIN HAFIZASI OLAN BU MÜZE HALKINDIR”
Biz Antalya halkı olarak hepimiz burada yaşıyoruz. Antalya'nın hafızası olan bu müze halkındır. Ve kentin hafızası olan bu bina, ödüllü binaya vurulan bir kültürel bir darbe var. Biz başından beri mücadele ediyoruz. Sizlerle beraber mücadeleyi de etmeye devam edeceğiz. Buradaki tarihi eserleri bile korumaktan bunlar imtina ediyorlar. Yani bu tarihi eserler ne olacak? Binlerce yıllık Antalya'nın geçmişi, kültürü olan bu tarihi eserlerin korunmasında dahi açıklama yapmıyorlar maalesef.
“BU KİLİT ANTALYA'NIN HAFIZASINA BİR DARBEDİR”
Sizlerle beraber biz mücadeleye devam edeceğiz ve duyuyoruz ki Kültür ve Turizm Bakanı'nın otelini yapan bir inşaat firması yapacağım. Ve olayın başından beri burası niçin? Adım atıldığı belli. Sevgili mücadele arkadaşlarım. Biz buna izin vermeyeceğiz. Bugün burada kapatılması maalesef bu müzenin de kapısına kilit vurulması Antalya'nın hafızasına bir darbedir mücadelemizi sonuna kadar sürdüreceğiz.”
CAVİT ARI SORULARINA YANIT BEKLİYOR
CHP Antalya Milletvekili Cavit Arı ise müze için şu ifadelere yer verdi:
“7 Temmuz'da aynı bu noktada hep birlikte bir açıklama yaptık. Ve açıklama sonrasında müzeye girerek orada hep birlikte müze ortamında bir değerlendirme yaptık. Sonrasında sizler adına ilgili ve yetkili arkadaşlara şunu sordum: ‘Bu binanın yıkılmasıyla ilgili elinizde hangi teknik rapor var? Bunu kamuoyuyla paylaşın. Eğer bu bina yıkılmaz ise güçlendirebilme imkanı, ihtimali var mı? Bu binanın yerine hangi projeyi yapacaksınız? Bununla ilgili kamuoyunu bilgilendirin’ dedim. Aradan neredeyse 9 gün geçti. Sizlerden aldığım o yetkiyle bu soruları buradaki görevli arkadaşa emaneten sordum. Çünkü işin sahibi yukarıda. İşin sahibi eğer ki bu bina kendisinin olsaydı o binaya kesinlikle dokunmayacak olan bakanımdı esas bu hata.
“BU BİNA SIRADAN BİR BİNA DEĞİL”
Bu bina korunmalı. Çünkü bu bina sıradan bir bina değil. Antalya'ya ruhunu veren bir bina. Ve ödül almış bir bina. Akdeniz'in mimarisini yansıtan bir bina. Böyle bir bina kente değer katmakta, kente kimlik vermekte. Bakın bölge bile müze binasıyla anılmakta. Ama öyle bir anlayış var ki tarihi değerleri hemen yok eden orayı sadece bir binadan ibaret gören bir anlayışla karşı karşıyayız. Antalya'nın en eski haritalarına baktığımızda gözüken iki bina vardır. Bir tanesi hemen yan tarafta meteorolojinin binasıydı. Bir gecede sorgusuz, sualsiz, habersiz yıkıp yok ettiler. Şimdi yerine ne yapacaklar merak ediyoruz. Şimdi bu müze binasını da aynı sonuç bekliyor. Yerine ne yapılacak belli değil.
“ALEL ACELE YIKMAYA KALKIŞTILAR”
Bu iktidarın en kötü sınavı hep tarihi eserlerle olmuştur. Şöyle bir bakın, restorasyon diye yaptıklarında o tarihi eseri restore etme değil, yok ettiklerini görüyoruz. Maalesef ki çok başarısız tarihle ilgili sınavları var. Antalya'ya kent kimliğine değer katan bu binanın görüyoruz ve anlıyoruz ki hiç kimseye bilgi vermeden hiçbir teknik değerlendirmeyi kamuoyuyla paylaşmadan bu işin uzmanı, inşaatçısı, mimarı, arkeoloğu, kısacası tüm bu konuda uzman değerli arkadaşlarımızı davet edip öncelikle mevcut durumla ilgili bilgilendirmeden ve sonrasında da ne yapacaklarıyla ilgili bilgi vermeden alel acele bir şekilde yıkmaya kalkıştılar.
ARI’DAN BAKANA SERT SÖZLER
Bugün Temmuz ayı Antalya turizminin, Türkiye turizminin en canlı dönemi ve buraya 14 milyon, 15 milyon turistin gelmesiyle oynuyoruz ve en az 15-20 milyon turist beklediğimiz bir dönemde turistin geleceği en önemli müzeyi bu anlayış kapatıyor. Nasıl bir anlayışsa izahı mümkün değil. Sayın adı Kültür ve Turizm Bakanı olan bakana sesleniyorum. Siz turizmden belki meslek olarak belki kendi özel işiniz olarak anladığınızı iddia edebilirsiniz. Ama biz sizin kültürden anlamadığınızı söyleyebiliriz.”
“NE UĞRUNA FEDA EDİLİYOR?”
Müze çalışma grubundan Prof. Doktor Gül Işın ise yıkım kararına şu sözler ile tepki gösterdi:
“Sadece bir binayı değil, kimliğimizi, hafızamızı, geçmişimizle olan bağımızı savunmak için toplandık. Antalya Arkeoloji Müzesi sıradan bir yapı değildir. Bu müze binlerce yılın sessiz tanığıdır. Burada sergilenen her eser bir halkın, bir medeniyetin yaşamını, sanatını, inancını, acısını ve umudunu anlatır. Burada sadece taşlar yoktur. Burada geçmişin nabzı atar. Şimdi soruyoruz, bu kadar kıymetli bir miras ne uğruna feda ediliyor. Turizmin kalbi olan bu şehirde turiste bina değil, kültür ve tarih gerekir. Turizm sadece konaklamak değil, bir kültürü deneyimlemektir.
“ÖZGÜN MÜZEMİZİ KORUMAK ONURDUR”
Müzeler bir şehrin ruhudur. Ruhu olmayan bir şehir beton yığınıdır. Bir müzenin yıkılması sadece bir yapının yıkılması değildir. Çocuklarımızı anlatacak bir geçmişin elimizden alınmasıdır. Bu bir halkın belleğinin silinmesidir. Biz buna sessiz kalamayız. Biz bu müzede geçmişimizi buluyoruz. Bu duvarlar arasında Litya'nın, Tanfilya'nın, Roma'nın, Bizans'ın ayak izlerini görüyoruz. Bunları yok etmek demek kendi köklerimizi inkar etmektir. yetkililere sesleniyoruz. Tarihi korumak medeniyetin şerefidir. Bu hatadan dönün. Kimliksiz binalarınız başka yerlerde yapılabilir. Binlerce yıllık birikimimizi ve özgün müzemizi korumak onurdur.”