Yükseköğretim Kurulu tarafından dünyanın en büyük bilim toplum buluşması "Bilim Kafe" etkinliği 81 ilde 150’den fazla üniversiteyle birlikte 27-28 Haziran’da gerçekleştirildi. Halkın bilimle buluşmasını amaçlayan Bilim Kafe etkinlikleri kapsamında, Akdeniz Üniversitesi ev sahipliğinde Antalya Su ve Atıksu İdaresi (ASAT) Genel Müdürlüğü ve Antalya Kent Konseyi iş birliğinde düzenlenen ‘Akademi Sahaya İniyor: Su Krizi ve Tasarruf Kültürü Üzerine Halkla Bilim Buluşmaları’ etkinliği tarihi Tophane Çay Bahçesi’nde gerçekleştirildi.
Akdeniz Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Güray Doğan’ın moderatörlüğünde Akdeniz Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayşe Muhammetoğlu’nun konuşmacı olarak yer aldığı buluşmada Akdeniz Üniversitesi ve ASAT iş birliğiyle yürütülen “Su Krizi ve Toplumsal Farkındalık” projesinin sonuçları ve Antalya’nın güncel su tüketim verileri ilk kez kamuoyuyla paylaşıldı. Mahalle muhtarlarının katıldığı ve tüm halka açık olan özel buluşma etkinliği gerçekleştirildi.
264 FARKLI NOKTADA İÇME SUYU İÇİLİR NİTELİKTE
ASAT Genel Müdür Yardımcısı Necdet Erol, bilim kafe etkinliğinde Antalya ‘da su tüketim ve tasarrufu konusunda çalıştıklarının altını çizerek, “ASAT Genel Müdürlüğü olarak, 2 milyon 700 bin Antalyalı hemşerimize ve 27 milyon dünya vatandaşına hizmet sunuyoruz. Ancak bu hizmeti sunarken, maalesef suyumuzun yüzde 98’ini yeraltı kaynaklarından sağlıyoruz. Bu da bize ciddi bir maliyet olarak yansımaktadır. Biz ise bütçemizi mümkün olan en verimli şekilde kullanmaya özen gösteriyoruz. Şehrimizin dört bir yanındaki içme suyu kaynaklarımızdan, şu anda 264 farklı noktada laboratuvar analizleri yapılmakta ve her bölgedeki suyumuz içilebilir niteliktedir” dedi.
“SUYUMUZU HEP BİRLİKTE KORUMALIYIZ”
ASAT’ta 1 milyon 550 bin abonenin bulunduğunu ifade eden Erol, su tasarrufu eğitimlerinin verildiğini ve kayıp su kaçaklarla mücadelede projeler geliştirildiğini söyledi Erol konuşmasında şu sözlere yer verdi:
“Abonelerimizin her biri yalnızca 1 metreküp su tasarrufu sağlasa, toplamda 1 milyon 550 bin ton suyu tasarruf etmiş oluruz. Ağaç yaşken eğilir anlayışıyla Eğitim Şube Müdürlüğümüz 913 mahallemizde çocuklarımıza yönelik su bilinci eğitimleri gerçekleştirdi, gerçekleştirmeye de devam ediyoruz. Diyanet İşleri, müftülükler ve okullarımız aracılığıyla bir farkındalık çalışması yürüttük. Eğer mahallenizdeki bir okulda ya da camide su kaçağı varsa, ASAT’a bildirmenizi rica ediyoruz. Biz vanaları ve muslukları ücretsiz değiştiriyoruz. Çünkü bu su hepimizin suyudur. Suyumuzu hep birlikte korumalıyız.”
“2025 VE 2026 YILLARINI KAYIP VE KAÇAK SU YÖNETİMİNE AYIRDIK”
“Ülkemizin bir başka gerçeği ise tarımsal sulamadır” diyen Erol, “Ne yazık ki Antalya’da kullanılan suyun yüzde 70’i tarımsal sulamada tüketilmektedir. Vahşi sulama yöntemlerinden vazgeçemediğimiz için bu tüketim ciddi bir sorun oluşturmaktadır. ASAT Genel Müdürlüğü olarak 2025 ve 2026 yıllarını kayıp ve kaçak su yönetimine ayırdık. Yaklaşık 7 milyar liralık bir bütçeyi bu amaç doğrultusunda ayırdık. Eğer su kayıp ve kaçaklarını engelleyebilirsek, geleceğe çok daha güvenle bakacağımıza inanıyoruz” ifadelerini kullandı.
“SU GIDA VE ENERJİ OLMADAN YAŞAM OLMAZ”
Bilim Kafe etkinliği kapsamında moderatlüğü üslenen Akdeniz Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Güray Doğan ise iklim değişikliği su kaynakları üzerinde ciddi baskılar oluşturduğunu ifade etti. Aynı zamanda tarım ve enerji sistemlerini de doğrudan etkilediğini söyleyen Dr. Doğan “Bizim yaşamımızın altyapısını oluşturan temel bileşenlerdir. Su, gıda ve enerji olmadan yaşam olmaz. Burada özellikle sera gazları, yani iklim değişikliğini hızlandıran gazlardan bahsetmek gerekiyor. Bunların başında da fosil yakıtlardan kaynaklanan karbondioksit geliyor. Sanayi Devrimi öncesinde atmosferde yaklaşık 280 ppm seviyesindeyken, bugün bu oran 420 ppm’ye ulaşmış durumda. 1960’lı yıllarda yıllık 0.9 ppm olan artış oranı, günümüzde 2.5 ppm’ye çıkmış durumda. Bu da karbon salımının azalmadığını, aksine hızla arttığını gösteriyor” dedi.
“KÜRESEL ORTALAMANIN DA ÜZERİNDE ETKİLENİYORUZ”
Türkiye’nin iklim değişikliğinden etkilenme biçimi bakımından bazı yönleriyle dünyadan farklı ancak aynı küresel tehditle karşı karşıya kalındığını ifade eden Dr. Güray, “Antalya özelinde baktığımızda, 2023 yılında dünya ortalamasında sıcaklık artışı 1,21°C, Türkiye'de ise bu artış 1,8°C olarak ölçülmüş. Yani biz küresel ortalamanın da üzerinde etkileniyoruz” diye konuştu.
Ayrıca, deniz seviyesinin her 10 yılda yaklaşık 7,4 cm yükseldiğini söyleyen Dr. Doğan, “Bu da kıyı kentleri için ciddi bir tehdit oluşturuyor. Şu anda da sıcak hava dalgasının içindeyiz gibi hissediyoruz. Antalya’nın can damarları olan tarım ve turizm, suya en çok ihtiyaç duyan sektörler. Su olmazsa tarım da olmaz, turizm de olmaz. Dolayısıyla su, bu şehrin varlığıyla özdeşleşmiş bir temel değer olarak karşımızda duruyor” dedi.
TÜRKİYE SU STRESİ OLMA YOLUNDA İLERLİYOR
Akdeniz Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayşe Muhammetoğlu ise dikkat çekici verileri paylaştı. Prof. Dr. Muhammetoğlu, yaşamı doğrudan etkileyen iklim değişikliği artık soyut bir kavram değil; aşırı sıcaklıklar, kuraklık ve yönetilmesi her geçen gün zorlaşan su sistemleriyle etkisini gösterdiğini dile getirdi.
Kentsel su yönetimi özelinde konuşan Prof. Dr. Muhammetoğlu, “Su kayıp ve kaçakları Antalya özelinde çözmemiz gereken öncelikli sorunlardan biri. Amacımız, gelecekte daha dirençli bir kent oluşturmak. Bakanlığın ismine eklenen iklim değişikliği ibaresi, bu konunun artık ana gündemlerden biri olduğunu gösteriyor. Akademi dünyası da güçlü modellemelerle bu sürece katkı sağlıyor” dedi.
2100 yılına kadar yapılan projeksiyonlara göre, Türkiye genelinde 6 dereceye varan sıcaklık artışları beklendiğini söyleyen Prof. Dr. Muhammetoğlu, yağışların azalacağını, kuraklığın artacağını dile getirdi.
“SU TÜKETİMİ AÇISINDAN CİDDİ BİR BASKI OLUŞTURUYOR”
Su açısından da durum benzer şekilde kritik olduğunu aktaran Prof. Dr. Muhammetoğlu, 2024 yılı verilerine göre Türkiye’nin mevcut yıllık su potansiyeli 112 milyar metreküp olup; bu veriyi toplam nüfusa böldüğündün de kişi başına bin 308 metreküp su düştüğünü söyledi. Prof. Dr. Muhammetoğlu konuşmasında şu sözlere yer verdi:
“Bu da ülkemizin şu anda su stresi altında olduğunu gösteriyor. 2030 yılında, sadece nüfus artışı dikkate alındığında bu değer bin 200 metreküpe düşecek. Su kaynaklarının da yüzde 25 oranında azalması bekleniyor. Yani, artık gelecekte değil şu anda su fakiri olma yolundayız. Antalya sadece bir şehir değil; turizmi, tarımı ve artan nüfusuyla adeta bir ülke gibi. Her yıl 25 milyona varan turist ağırlıyoruz. Bu da su tüketimi açısından ciddi bir baskı oluşturuyor. ASAT verilerine göre, suyun yaklaşık yüzde 70’i tarımda kullanılıyor. Bu alanda verimlilik mutlaka artırılmalı. Biz kentsel su üzerine çalışıyoruz. Kentsel su tüketimi genel kullanımın yüzde 13-15’i civarında. Ancak bu kullanımın yüzde 60’tan fazlası evlerde gerçekleşiyor. 1,5 milyonluk kent merkezi nüfusu yalnızca bireysel tasarruf sağlasa bile, toplamda büyük bir etki yaratabiliriz. Bu nedenle bugün buradayız; çözüm ortağıyız. Kurumlar zaten teknik çalışmaları yapıyor.
KİŞİ BAŞI SU TÜKETİMİ 123 LİTRE
Antalya merkezinde kişi başı su tüketimi 123 litre civarında. Bu oranın bilinçli kullanım yoluyla düşmesi mümkün. Damacana karşılaştırmaları, efsaneler değil bilimsel verilerle konuşmalıyız. Evlerde başlayan bu değişimle, Antalya'yı ve ülkemizi daha dirençli ve sürdürülebilir bir geleceğe taşıyabiliriz.