Tüm dünyanın sorunu olan ama özellikle doğal afetlerle ciddi mücadele veren Türkiye için 13 Ekim Uluslararası Afet Risklerinin Azaltılması Günü büyük önem taşıyor. Ülke genelinde yakın yıllarda yaşanan doğal afetler ülkede binlerce canın yok olmasına neden oldu. Depremden yangına birçok olay yaşandı. Özellikle Kahramanmaraş merkezli yaşanan depremde on binlerce insan yaşamını yitirdi. Çok sayıda da insan enkaz altında bulunmadı. Ülke genelinde yaşanan yangınlarda ise binlerce canlının yok olması ekosistem için olumsuz sonuç doğurdu. Her bir canlı ekosistemin bir parçası ve yaşam için anlam taşırken, doğal afetler yaşanmadan önce gerekli tedbirlerin alınması büyük önem taşıyor.
“MALİYETİ 2,3 TRİLYON DOLAR”
Jeoloji Mühendisleri Odası Antalya Şube Başkanı Mustafa Karancı, afetlerin dolaylı ve ekosistem etkileriyle birlikte maliyeti 2,3 trilyon dolar olduğunu belirterek, “Birleşmiş Milletler, 13 Ekim’i “Uluslararası Afet Risklerinin Azaltılması Günü” ilan etti. Bu yılın temasını “Afetlere değil, dirençliliğe yatırım yap!” olarak belirledi. Bence çok anlamlı çünkü dünya artık afetlerle değil, afetlerin bedeliyle yüzleşiyor. 2025 Afet Risklerini Azaltma Küresel Raporu’na göre afetlerin dolaylı ve ekosistem etkileriyle birlikte maliyeti 2,3 trilyon dolar. Ama buna rağmen kamu bütçelerinin %1’inden azı afet risklerini azaltmaya ayrılıyor. Yani, afetleri önlemek yerine enkaz kaldırmaya, yeniden yapmaya para harcıyoruz” sözlerine yer verdi.
TÜRKİYE AFET ÜLKESİ
Kahramanmaraş depremlerinde 150 milyar doların üzerinde bir kayıp yaşandığını açıklayan Başkan Karancı, konuşmasında şu ifadelere yer verdi:
“Türkiye, jeolojik yapısı, yanlış yer seçimleri, dayanıksız yapı stoğu ve düşük farkındalık nedeniyle adeta bir “Afet Ülkesi” haline geldi. Yıllardır afet kayıpları milli gelirin %3’ü düzeyindeydi, ancak 6 Şubat 2023 depremleri, ardından gelen kuraklık, yangın, sel ve tarımsal don olaylarıyla bu oran artık çok daha yukarıda. Sadece Kahramanmaraş depremlerinde 150 milyar doların üzerinde bir kayıp yaşandı. Ne yazık ki ülkemizde de afetleri önlemek için değil, afet sonrası yaraları sarmak için bütçe ayrılıyor. 6 Şubat depremlerinden sonra kurulan Afet Yeniden İmar Fonu hâlâ etkin kullanılmıyor. Oysa bu fon, bina yapmak ya da altyapı onarmak için değil; riskleri azaltmak, güvenli şehirler kurmak için kullanılmalıydı.”
“ANTALYA’DA MİKROBÖLGELEME VE RİSK HARİTALARI TAMAMLANMALI”
Başkan Karancı, Antalya’da özellikle batı ilçeleri başta olmak üzere tüm yerleşim alanlarında mikrobölgeleme ve risk haritaları tamamlanması gerektiğine değinerek, “Antalya, doğal güzellikleri kadar afet riskleriyle de dikkat çeken bir şehir. Orman yangınları, sel riski taşıyan dereleri, diri faylara yakın yerleşimleri, zayıf zemin üzerine yeterince mühendislik hizmeti almadan yapılmış eski yapılarıyla hassas bir bölge. Bu şehirde olası bir afetin sonuçlarını azaltmanın tek yolu, bilim temelli planlama ve jeolojik risklerin dikkate alınmasıdır. Biz diyoruz ki: Diri fay araştırmaları, heyelan, çökme, kaya düşmesi ve yeraltı suyu riski gibi jeolojik kökenli afetler için özel bütçe ayrılmalıdır.
Afet Risk Azaltma Fonu hızla işler hale getirilmelidir. Antalya’da, özellikle batı ilçelerimiz başta olmak üzere tüm yerleşim alanlarında mikrobölgeleme ve risk haritaları tamamlanmalıdır. Kamu ve özel sektör yatırımları, “risk bilinciyle” planlanmalıdır. Atalarımızın dediği gibi: “Önceden yelken açan, fırtınadan korkmaz. Eğer korkuyorsak, bu fırtınanın büyüklüğünden değil; hazırlığımızın eksikliğinden, bilgisizliğimizden ve doğru yönlendirilemeyen bir gemiden kaynaklanıyordur. Artık yönümüzü bilime, planlamaya ve dayanıklılığa çevirmeliyiz” sözlerine yer verdi.