Kemal Sunal, 10 Kasım 1944’te annesi Saime Hanım ve babası Mustafa Bey’in ilk çocuğu olarak İstanbul’da dünyaya geldi. Ama o doğum gününü Atatürk’e saygı sebebiyle hep 11 Kasım’da kutladı. Bazen dış dünyayla tüm bağını koparacak kadar içine kapanık bir çocuktu. Ancak yine de her çocuk gibi yaramazlıklarıyla meşhurdu. Dar gelirli bir ailenin en tezat üyesiydi. Annesi ilkokula başladığı gün Kemal’in farklı bir çocuk olacağını anlamıştı. Çünkü Kemal tezat duyguları bir arada tutabiliyordu. Okulun ilk günü diğer bütün çocuklar ağlarken o annesinin yanında öylece durdu ve sadece etrafı izledi. Gözlem yapmaya o gün başlamıştı. Çekingenliği, o utandıkça yüzünün kızarmaları liseye kadar sürdü. Vefa Lisesi’ne başladığında artık kendini daha iyi ifade ediyordu. Bu onu daha neşeli ve güler yüzlü gösteriyordu. Elbette saygısını kaybetmedi, ama arkadaşlarıyla haylazlık peşinde koşmaktan da geri kalmadı. Aslında çocukluk zamanlarını lise sıralarında bulmuştu. Çocukluğundan beri tiyatro Kemal’in ilgisini hep çekti. Lisede Felsefe Öğretmeni Belkıs Hanım onun bu ilgisini fark etti ve profesyonel oyunculuğa başlayabilmesi için önemli kişilerle tanıştırmayı teklif etti. Ancak Kemal’in babası Mustafa Bey, oğlunun tiyatrocu olmasını istemiyordu. Bir süre çok karşı çıktı ama oğlunun isteğine ve öğretmeninin ricalarına daha fazla karşı duramadı. Belkıs Hanım, Kemal’i Kenter Tiyatrosu’na götürdü ve Müşfik Kenter ile tanıştırdı. Kemal’in sahneye çıktığı ilk oyunda hiç sözü olmamasına rağmen seyirci ona gülüyordu. Müşfik Kenter ve kendisi bu duruma o anda anlam veremeseler de zaman her şeyi gösterecekti. Kemal ve Gül aşık olmuşlardı. 1974’te aşklarını evlilikle taçlandırdılar. Tüm Türkiye’yi güldüren adamla evlenmek muhtemelen sürekli bir filmin içinde yaşamak gibi büyülü bir şeydi. Bu evlilikten Ali ve Ezo dünyaya geldi. Toplamda 82 filmde rol alan Kemal Sunal 83. filmi olması gereken Balalayka’nın çekimi için bindiği Trabzon uçağında kalp krizi geçirerek hayata veda etti. Takvimler 3 Temmuz 2000’i gösteriyordu ve Kemal Sunal 56 yaşındaydı. O güzel kalbi, gülen yüzü hayatın içinde her zorluğa dayandı da uçak korkusuna yenik düştü. Bu an muhtemelen güldürmediği tek andı. Çünkü biz onun en acıklı sahnelerinde bile gerçekten üzülmedik aslında. Çünkü bıyık altından gülüşünü, içten gelen enerjisini hep hissettirdi. Çünkü o Kemal Sunal’dı. Çünkü o, İnek Şaban’dı. Çünkü o, çöpçüler, kapıcılar, ama hepsinden önce kalbimizin kralıydı. Bu yüzdendir ki, sen de asla ölmeyecekler listesindesin ve her zaman gülen yüzümüz olacaksın, sevgili İnek Şaban. Biz yine seni izlemekten hiç sıkılmayacağız. Seni, hiç unutmayacağız…