Yıllardır süregelen yanılış tarım politikaları ve girdi maliyetleri nedeniyle çiftçiler tarım üretiminden uzaklaşıyor. Türkiye genelinde olduğu gibi Antalya’da tarım giderek kan kaybediyor. Ekonomik sorunlar, özellikle gençlerin tarıma yönelmemesi nedeniyle çiftçi sayısını azalmasına yol açıyor. Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV) İstihdam İzleme Raporuna göre, esnaf ve çiftçi grubunu oluşturan (4/b) sigortalılarda yıllık olarak yüzde 0,6 oranında artış gözlemlendi. Ancak bu grubun alt sınıflarına bakıldığında, çiftçi sayısı yüzde 4,2 (18.920) azaldığı görüldü.
Türkiye’de, özellikle Antalya’da çiftçi sayısı azalıyor. Gençler artık çiftçiliğe yönelmiyor. Konuya ilişkin Türkiye Ziraatçılar Derneği Antalya Şube Başkanı Abdurrahman Özcan dikkat çekici açıklamalarda bulundu. Başkan Özcan, yaklaşık 45 yıldır Antalya tarımının içinde yer alırken yıllardır uygulanan tarım politikalarının belirsizliği ve son dönemdeki hatalı uygulamalar nedeniyle toplum tarımdan uzaklaştığını söyledi.
ANTALYA’DA TARIM BİTİYOR MU?
Çiftçiliğin kar esasına dayandığını ifade eden Başkan Özcan, üretici para kazanması halinde üretime devam ettiğini aksi taktirde ise üretimden koptuğunu belirtti.
Antalya’da tarımın temelinde örtü altı üretim, özellikle seracılık yer aldığını aktaran Başkan Özcan, başta açık tarla sebze üretimi neredeyse tamamen bittiğini söyledi. Başkan Özcan konuşmasında şu sözlere yer verdi:
“Eskiden sınırlı da olsa açık alanda sebze yetiştirilirdi. Ancak böcek gibi zararlılar nedeniyle açık alanlardan vazgeçildi. Üreticiler, kendi öz kaynakları ya da tarımsal kredilerle örtü altı tarıma yöneldi. Ne var ki, burada da işçilik maliyetleri ve tarımsal girdilerdeki ciddi artış çiftçiyi zorlamaya başladı.”
Günümüzde Türkiye’de örtü altı tarım büyük ölçüde göçmen işçilerle yürütüldüğünü söyleyen Başkan Özcan, “Göçmen işçiler özellikle Suriyeliler bu alandaki temel iş gücünü oluşturuyor. İlk etapta bu durum cazip görünse de birçok sosyal sorunu da beraberinde getiriyor” diye konuştu.
ÇİFTÇİYİ AYAKTA TUTMAYA YETMİYOR
Üreticinin artık tarım sigortası dahi yaptırmak istemediğini dile getiren Başkan Özcan, “Çünkü çiftçi sigorta primlerini ödeyemeyecek duruma geldi. Devlet primin yüzde 50’sini ödese bile, kalan yüzde 50'lik kısmı bile üreticiye ağır geliyor. Eğer üretici kredi kullanıyorsa banka sigorta yaptırılmasını zorunlu kılıyor. Banka, ‘Sigorta yaptırmazsan kredi vermem’ diyor. Bu krediler yüzde 15 faizle veriliyor ki bu çiftçi için alınabilecek en uygun kredi türü. Ancak bu bile çiftçiyi ayakta tutmaya yetmiyor” dedi
ÇİFTÇİ BORÇLA TARIMI DEVAM ETTİRİYOR
Girdi fiyatları, güvenlik önlemleri, işçilik ücretleri ciddi şekilde arttığını söyleyen Başkan Özcan, üreticilerin bunları karşılayacak gücü kalmadığını aktardı. Tarımda kalmak zorunda olan çiftçilerin mecburen üretime devam ettiğini ifade eden Başkan Özcan, konuşmasında şu sözleri kullandı:
“Sezon başında, serası boşken solarizasyon uygular. Toprağı ilaçlar, plastik örtüyle kapatır ve güneşten faydalanarak nematod ve bakterileri öldürmeye çalışır. İmkânı olan üretici yaz dönemini yaylada geçirir; olmayan ise bölgede kalır. Ağustos–Eylül aylarında fideciye gider. Parası yoksa ödünç ya da taksitle fide alır ve serasına şaşırtır. Ardından gübreleme başlar. Fideler borçla alınmıştır, gübre de öyle. Organik gübreler zaten pahalı, kimyasal olanları da öyle. Sezon ortasında fide, gübre, işçilik gibi birçok kalemden ötürü çiftçi ciddi borç altına girmiş olur. İşçiliği ya doğrudan ücretle karşılamak ya da ortakçı vererek çözmek zorundadır. Şu anda bu ortakçılar genelde Suriyeli işçilerdir. Dörtte bir oranında ürün alarak işçilik karşılığı ortaklık yapmaktadırlar.”
GENÇLER TARIMA NEDEN YÖNELMİYOR?
Tüm girdilerin çiftçiye ait olduğunu dile getiren Başkan Özcan, sezon ortasına gelindiğinde hastalıklardan, zararlılardan etkilenmeden, don riskine karşı da önlemlerini alarak üretim tamamlamaya çalıştığını ifade etti. Ancak Başkan Özcan, karşılaşın zarar nedeniyle genç kuşağın tarımdan uzaklaştığını söyleyerek, “Eğer herhangi bir hastalık ya da zararlı olmazsa ve ürün fiyatları da istikrarlı giderse sorun yok. Ancak bu yıl olduğu gibi domatesin üretim maliyeti 20 TL’ye çıkmışken satış fiyatı 10-12 TL’de kalırsa üretici zarar eder. Bu da onun üretimden kopmasına neden olur. Sonuçta genç kuşak tarıma yönelmez. Aileler de çocuklarının bu kadar zor bir işi yapmasını istemez. Böylelikle tarım alanları terk edilir, üretim azalır. Türkiye’de tarım, özellikle örtü altı üretim bu kısır döngünün içinde savruluyor. Çiftçi para kazanamadıkça hem kendisi hem de sonraki kuşaklar topraktan uzaklaşıyor” sözlerine son verdi.