Tarih boyunca insanoğlu Din kisvesi altında dudak uçuklatan ahlaksızlıkları yapmaktan çekinmemişlerdir. Orta çağda Kiliseler ülke yönetiminde çok etkin rol üstlenerek aydınlar, bilim insanları, kısacası çağdaşlığın önünü kesmek için her türlü ahlaksızlıkları adaletsizlikleri yapmışlardır.
İslamiyet’i kabullenen Türkler ve binlerce yıldan bu yana Mezopotamya’da yaşayan Kürtler üzerinde de din etkili olmuştur. Selçuklu imparatorluğunun yıkılmasında din tüccarlarının yani tarikatların büyük etkisi olmuştur.
Gelelim yaşadığımız çağa…
Hıristiyan ve Musevilik ülke yönetiminde bu zihniyetten kurtulmak için Din ve devlet işleri arasına kırmızı bir sınır çizilerek birbirinden ayrılmıştır. Ülkemizde ise Cumhuriyetin ilanıyla birlikte din işleri Diyanet’e bağlanarak ülke yönetiminden ayrılmıştır. Ne yazık ki kendi dilinde kuranın anlamını bilmeyen halka kuranda yazılı diye birçok bağnazca düşünülen söylemlerle vatandaşlar uyutulmaktadır.
Şimdi bunlar nereden çıktı diyebilirsiniz. Maalesef ülkemizde son yıllarda din gibi kutsal inancı acımasızca kullanılarak her türlü haksızlık ve adaletsizliği yapmaktadırlar.
Siyasetçiler Kuranı ve dolaysıyla Müslüman dinini kullanarak çıkar sağlamaktan çekinmiyorlar.
Geçtiğimiz hafta bir arkadaşımın kardeşi oğlu ve arkadaşı üniversiteyi kazanmış. Arkadaşıyla birlikte ev arayışına geçmişler. Amca beni buldu. “Mahmut sen gazetecisin belki ev sahibi seni tanır. Birlikte bu gençlere yuva bulalım’’ dedi.
Ev Aydın Kanza Parkı’nın arkasında. Ev sahibi gazeteye ilan vermiş randevulu gitmiş olduk. Kapıdan içeri girerken 2 tarikat mensubunu andıran tuhaf giysili, çember sakallı bizi karşıladı. Sohbetle işe başladık. Konya’da yaşıyorlarmış. Antalya’nın farklı semtlerinde 6 daireleri varmış. Ev 2 odadan ibaret. Giriş katı. Tuvalet tarih öncesi gibi alaturka mozaik taş yapılı. Küçücük ve çok eski . Mutfak ise tam kapının giriş kapısında sonradan eklendiği belli. Mutfak tezgahı ve lavabo en çok 1 metre. 2 oda ise sadece 4 duvardan ibaret sanki yapılalı günümüze kadar hiç boya badana yüzü görmemiş. Kira bedeli 7 bin 500 lira. Bunu duyunca şok geçirdim. 4 kez umreye 2 kez hacca gitmiş olan Hacı Ömer boyasız, badanasız eve bu rakamı istiyor. Hacı birden ambalaj kartonlarını bir araya getirerek namaza durmaya hazırlandı. Arkadaşım evi terk etmek isterken ben bekle Allah’ın huzurunda duracak olan bu adamı izlemek istiyorum dedim. Bekledik.
Namaz bitti…
Allah’ın huzurunda duran hacıya sordum. “Ey hacı, biraz önce secdedeydin. Bu gençlere bu evi uygun bir fiyata verecek misin?” dedim.
Hacıyı vicdanıyla baş başa bırakarak oradan ayrıldık.
Bilindiği gibi resmi kurumlarda mescit var. Bir de abdest alma yeri. Dün bir memur abdest alırken kağıt havludan normal olarak makinanın verdiği ölçünün neredeyse 10 katı kağıt havluyu alarak ayaklarını ve yüzünü kuruladı. Orada namaz kılan en az 20 kişi var. Bu insanlar evlerinde havlu getirmek yerine devlet kesesinden kullandıkları bolca kağıt havluyu kullanarak her kişi en az 10-15 kişinin hakkını da kullanmış oldu. Birkaç dakika sonra da Allah’ın huzuruna gönül rahatlığıyla çıktı. Yani hak yiyen bu insanı düşünün ilk fırsatta çıkarı için neler yapmaz….
Bunları düşünürken birden aklıma makam ve siyasi çevrelerini kullanarak 4-5-7 yerden maaş alanlar geldi. Birden fazla iş yerinde yüz bin liradan fazla aylık alarak birden fazla kurum ve kuruşlarda danışmanlık gibi farklı yollarla hatırı sayılır ücretler alıyorlar. Birçok insanın ekmeğine, birçok ailenin yaşamını sürdürmesine engel oluyorlar.
Günden güne artan bu aymazlar aynı zamanda insanların geleceğini de acımadan çalıyorlar. İşte biz bunlara dindar diyoruz…
Çoğalan din tüccarları ülke yönetiminde de etkili olduklarından tıpkı Ortaçağda kilisenin ülke yönetiminde önemli rol oynadığı gibi….
Gel de böyle insanlarla aynı ülkede yaşa….