16 Kasım 2000 tarihinde Fransa’nın başkenti Paris’te hayatını kaybetti. Onun bu ölüm yıl dönümünde aynı yolun yolcusu olan Yılmaz Güney ile aynı kaderi paylaştılar.

Yılmaz Güney’in kaderi Adana’nın Yumurtalık ilçesinde başladı. Bozuk düzene başkaldıran ve ülkenin senarist, yazar, oyuncu, yönetmen, set işçisi Yılmaz Güney  “Endişe’’ filmini çekmek için Yumurtalık Belediye Başkanının konuğu olarak eşi ve arkadaşlarıyla gazinoya davetliydiler. Olay da o gece oldu. Basından bu olay ilgiyle izleniyordu. Ben Ankara’daki mahkemesinde bulundum. Mahkeme başlarken, salona boynunda kocaman bir bozkurt kolyesiyle bir avukat girdi. Salon tıklım tıklım doluydu. Birden yuh ses yükseldi. Hakim slogan atılmaması için uyarıda bulundu.

Yargılama başladı. Salonda tık yoktu. Herkes suskun salondan çıt çıkmıyordu. Mahkeme başladı. İddianame okunuyor iki avukat karşılıklı konuşurlarken, bozkurt kolyeli avukat, Yılmaz’ı cinayetle suçlayınca yine salonda ‘’Yılmaza Özgürlük’ ’sloganı salonu çınlattı. Hakim 2. kez uyarıda bulunarak salonu boşaltacağını ve mahkemeyi erteleyebileceğini söyleyince Güney’in sesi duyuldu ve “Lütfen sesiz olalım geciken zaman aleyhime işliyor’’ dedi.

Yeşilçam’ın çirkin kralı Yılmaz Güney’in Yumurtalık Hakimi Sefa Mutlu’yu öldürdüğü gece… Salonda 3 bekar kişi var. Sürekli Yılmaz Güney’lerin masasına laf atıyorlar. Hakaretler, küfürler gırla. Salon görevlileri ve oradaki davetliler rahatsız olduklarını belirtmelerine rağmen görevlilere mukavemet başlıyor. Bu kez Güney’in eşi Fatoş’a küfrediliyor. Güney masasından kalkarak ikaz ediyor. Küfür devam edince ortalık karışıyor ve silah sesleri…

Gladyo devredeydi. Sonuç sonradan ölen şahsın Hakim Sefa Mutlu olduğu belirleniyor.  Yılmaz Güney, 9 Ekim 1981 günü Isparta Yarı Açık Cezaevi’nden izinli olarak çıktı, kısa bir süre sonra Fransa’ya kaçtığı öğrenildi ve bir daha asla geri dönemedi.

Türk sinemasının tartışmasız en büyük yönetmenlerinden ve oyuncularından biri olan Yılmaz Güney, bundan 38 yıl önce 9 Eylül 1984’te Paris’te yaşamını yitirdi.

Ahmet Kaya’nın kaderi üyesi bulunduğum Magazin Gazeteciler Derneği gecesinde belirlendi. Gladyo yine iş başındaydı. Ödülünü almak için sahneye çıkan Kaya ‘’Kürtçe bir kaset yapacağım’’ sözüyle salon karıştı. Sarallar Çetesiyle ilgili gözaltına alınan ve hakkında bir çok iddialar ile yargılanan Erdal Acar o gece masasında ne varsa Ahmet’e gariz küfürlerle fırlattı. Ardından sanatçı Serdar Ortaç’ın hareket ve tavırları ve çatal fırlatması iddiaları derken salon karıştı.

Konu yargıya taşınırken Gladyo yine iş başında ve Almanya konserinde Antalya üzerinden Hürriyet ailesine bir kaset gönderdi. Kasette Almanya’da konser veren Ahmet Kaya’nın bulunduğu sahnenin üstünde Öcalan’ın posteri vardı. İşte bu konser öne sürülerek Ahmet hakkında tutuklanma kararı çıktı. Kaya 16 Ekim 1999 yılında Fransa’ya sürgün gitti.

16 Kasım 2000 tarihinde yaşamını yitirdi. Aradan tam 22 yıl geçti ve sevenleri onu unutmadı. Bu ülke birçok yetişen değerli insanlarını derin devlete kurban etti. 

Yılmaz Güne ile benzeri bir durumla ülkelerinden ayrılmak zorunda bırakıldılar. Siverekli Yılmaz Pütün ile Malatyalı Ahmet Kaya aynı kaderi paylaştılar…

Onlar öldürürken yok ettiklerini sandılar ama bu halk Ne Nazım Hikmet’ini, Ne Yılmaz Güney’ini ne de Ahmet Kaya’sını ne unuttu ne de unutacak. Işıklar yoldaşları olsun. Faşizme inat, her zaman kalplerde yaşayacaksınız. Bu halk asla sizi unutmayacak…