Milliyet Gazetesi’nde çalışırken Altan Öymen’i tanıdım. Seçim bölgesi olduğundan dolayı eşiyle birlikte Antalya’ya gelmişti.

Her gün büromuza gelir köşe yazılarını yazardı. O yıllarda bilgisayara geçiş olmadığından yazılarını kalemle yazardı. Yazdıklarını beğenmediği zaman da kağıdı buruşturur masasının önüne atardı.

Yazı bitince salon buruşturulmuş kağıtla dolardı. Biz bunu onun yazı yazarken ne kadar titiz bir insan olduğunu düşünüyorduk. İçtiği zararlı tütünden 2 nefes çeker o stresle söndürür bir yenisini yakardı.

Her öğlen bize ne yiyeceğimizi sormadan günlük tabldot gibi musakka pilav ısmarlardı. Ben keyifle yerdim. Diğer arkadaşlarda öyle ama Cem Çon arkadaşımız patlıcanı sevmediği için sadece pilavı yemekle yetinirdi.

Bir gün ofise geldiğinde ‘’Çocuklar rahatsızım ağrım var ve tansiyon çok yüksek gibi hastaneye gideceğim’’ dedi. Büro şefimiz benimle gitmesini önermesine rağmen kabul etmeyerek ‘’Ben vatandaşım. Torpil yapmanız doğru değil. Bende her vatandaş gibi bireyim ve bu şekilde hastaneye gideceğim’’ dedi.

Araçla bıraktık…

Öğlen oldu Altan beyden haber yok…

Endişelendik. Ben durumu gizlice öğrenmek için önce rahmetli Başhekim Hasan Doyduk’un kapısını çaldım.

Bilgisi olmadığını söyleyerek, ‘’Altan beyi herkes tanır olsaydı mutlaka haberim olurdu’’ deyince daha çok endişelendim.

Nerdeyse tüm servisleri tek tek gezdim…

Bodrum katına son bir umutla indiğimde orda üstü açık bir kafe vardı. Altan bey çay ve simit yiyordu. Selam verip yanına oturdum. Ne durumda olduğunu sorduğumda ağrılarının arttığını tansiyonun yükseldiğini ve stresten kaynaklandığını belirterek, ‘’Elim ayağım titriyor. Mahmut kardeşim kuyruktayım bir türlü bana sıra gelmedi. Röntgenim çekilecekmiş ama gelen içeri giriyor. Sıra yürümüyor. Sanırım burada son nefesimizi vereceğiz’’ deyince endişem arttı.

Sanırım bu ülkede torpil olmadan yaşamanın ne kadar zor olduğunu anlamış olacak ki beni takip ederek Başhekimin odasına birlikte çıktık.

Doyduk bizi ayakta karşıladı ve hemen doktoru odasına çağırttı. Önce tansiyonunu ölçtüler sonra röntgeni çekildi toplam 40 dakika içinde bütün işlem tamamlanmış oldu.

Kahve ve çay muhabbetinden sonra Öymen’i evine bırakmak üzere yola koyulduk…

Zaman zaman sohbetlerimiz de oldu. Onun gibi nesli tükenmiş beyefendilerin bu dünyadan göçüp gitmesi beni son derece üzüyor. O yeni nesillere örnek olan adam gibi adamdı…

Nur içinde yat Altan Usta…

O günlerde birlikte pilav kaşıkladığımız arkadaşların duaları sizinle…

SENİ HİÇ UNUTMADIK…

UNUTMAYACAĞIZ…