Şimdi size biraz İspanya’nın Turizmde zirveye oturduğu 2025 yılında, Antalya’nın ne yaptığını anlatmak istiyorum.
Bunun için İspanya’nın ve bizim turizm sayılarımıza bakalım. Ancak İspanya ülke olarak biz yalnızca Antalya olarak bu rakamlarda varız. Bunu da göz ardı etmeyelim.
Temmuz ve ağustos aylarında toplam 22,3 milyon turist İspanya’yı ziyaret etti. Rekor kırılan temmuz ayında da 11 milyon turist geldi; bu da geçen yıla göre yüzde 1,6'lık artış demek. Bu artış, hem giderek büyüyen turizm karşıtı protestolara hem de aşırı turizmi sınırlamaya yönelik önlemlere rağmen yaşandı. İspanya'nın liderliği perçinlemesinde İngiltere, Fransa, Almanya'dan gelen ziyaretçiler başlıca rol oynadı.
Değişen tatil alışkanlıkları, sonbahar aylarında da bu rekor serisinin devam edeceğine işaret ediyor. Bu durum İspanya ekonomisi için güncel kar sağlasa da halk için ıstırap verici olmaya başladı. Kendi ülkelerinde turizme kurban giden bir yaşam sürdüklerini düşünüyorlar. Son yıllarda İspanya genelinde düzenli olarak turizm karşıtı protestolar yaşandı. Halk, kontrol edilemeyen turist akınına karşı hükümetten çözüm talep etti.
Şimdi gelelim şehrimize… Kültür ve Turizm Bakanlığı verilerine göre Antalya, 2025 yılı için 18 milyon turist hedefi koydu ve yılın ilk dokuz ayında 13,8 milyon yabancı ziyaretçiyi ağırladı. En çok turist Rusya, Almanya ve İngiltere’den geldi. İç turizmde de ciddi bir hareketlilik yaşandı.
Ancak sektör temsilcileri uyardı. ‘’sayılar sevindirici olsa da yapısal sorunlar göz ardı edilemez. Tur operatörlerinin kâr marjları düşüyor, döviz kurundaki dalgalanmalar işletmeleri zorluyor, personel istihdamı hâlâ sezonluk ve sürdürülebilirlik belgeleri olan otellerin oranı artmasına rağmen çevresel baskılar büyüyor.’’ Diye
İspanya halkının direnişi bir sonuç verdi, yaşam alanlarını rahatça kullanmak, fiyat politikalarını kendi bütçelerine göre ayarlamak, Ülkelerinde kendi farklılıklarıyla baş başa kalmak istediklerini hükümetlerine duyurabildiler ve İspanyada bazı adımlar atıldı.
Neydi bunlar; Eylülde hükümet, 53 bin pansiyonun kayıtlardan çıkarılacağını, bunların halk için kalıcı konutlara dönüştürüleceğini duyurdu. Airbnb ve Booking.com gibi platformlardan bu evlere dair ilanları kaldırması istendi. Barselona, 2028’e kadar kısa süreli konaklama mekanlarını tamamen kaldırmayı planlıyor. Malaga, gürültü ve çevre kirliliğini azaltmak için “10 kural” kampanyası başlattı. Afişlerde ve sosyal medyada turistlere gece gürültü yapmamaları, çöplerini çöp kutularına atmaları ve tuvaletleri doğru kullanmaları hatırlatıldı. VB.
Turizm, bir şehrin yalnızca ekonomisini değil, kimliğini de şekillendiriyor.İspanya’da yaz aylarında kırılan rekorlar, bir yandan ülkeyi küresel liderliğe taşırken diğer yandan sokaklarda turizm karşıtı protestoları büyütüyor. Barselona’nın kısa süreli konaklamaları yasaklama planı, Malaga’nın turistlere “10 kural” hatırlatması aslında bir gerçeği işaret ediyor: turizm artık sadece gelir değil, aynı zamanda yönetilmesi gereken bir toplumsal mesele.
Peki, bizim turizmimize ne oldu. Biz yönetebiliyor muyuz bu toplumsal meselemizi?
Türkiye’nin gözbebeği, Akdeniz’in incisi, yıllarca “her şey dahil” sistemin başkenti olan bu şehir, bugün nereye gidiyor?
Antalya özelinde düşünürsek şehirde turist yerine Antalyalı olmayı seçen yabancıları görüyoruz. Yıllarca Rusya’dan gelip burada ev alanlar akrabalarım geldi diye evlerini kaçak kiralıyordu. Bir ara oteler Alman furyasıyla beslendi, sonrasında Ruslar Antalya’yı en çok seçenler oldu. Şimdilerde herkes elini ayağını çekti.
Artık tatil alışkanlıklarını değiştiren bir turist kitlesi var. Yaz mevsimi tatil için önemini kaybeder durumda. Turizm daha butik ve tüm yıla yayılır oldu. Turistler artık beş yıldızlı her şey dahil oteller yerine airbnb evlerini tercih ediyorlar. Dakikalarca yemek kuyruğunda beklemek istemiyor, kalabalık havuz başlarında yer tutmak artık onlara göre değil. Tatil, yaz aylarına sıkışmıyor; 12 aya yayılan deneyim turizmi öne çıkıyor.
Gastronomi, doğa yürüyüşleri, spor kampları, golf, dalış ve kültürel etkinlikler daha çok ilgi görüyor.
“Yerel deneyim” arayışı, turistleri mahalle pazarlarına, küçük esnafa ve otantik mekânlara yönlendiriyor.
Eğer Antalya, hâlâ 1990’ların “her şey dahil” mantığıyla devasa oteller inşa etmeye devam ederse, beton seviciliğinden uzaklaşmazsa, ucuz ve niteliksiz turizmin peşine düşerse birkaç yıl içinde İspanya’nın yaşadığı protestoların benzerini kendi sokaklarında görebilir. Çünkü yerel halk, kontrolsüz büyümenin bedelini ödemek istemiyor artık. Trafik, çevre kirliliği, su kaynaklarının tükenmesi, artan kira fiyatları…
Şimdi ne olacak hala yapılmaya devam eden oteller gerçekten söylentiler doğrultusunda kara para mı aklayacak. Ya da değişen turizm trenlerine uyup dönüşecek mi?