Her yıl 10 Kasım sabahı, saat dokuzu beş geçe Türkiye’de zaman durur. Sirenler çalar, başlar eğilir, gözler dolar.

Ama bu yıl, bir başka ses yükseliyor: “Bugün ağlamak yok.” Çünkü yas tutmak kadar, yaşatmak da bir görevdir. Çünkü Mustafa Kemal Atatürk’ün ardından yürümek, sadece onu anmakla değil, onun fikirlerini yaşatmakla mümkündür.

Cumhuriyetin kurucusunu anarken, onun bize bıraktığı en büyük miras olan Cumhuriyet’i yeniden hatırlıyoruz. Bu miras, sadece bir yönetim biçimi değil; bir milletin varoluşu ve kendi kaderini tayin etme iradesidir. 10 Kasım, bu iradenin yeniden ve yeniden teyit edildiği gündür.

Bugün ağlamak yok.

Bugün 10 Kasım.

Bir milletin kalbinde suskun bir saat,

Ama gözyaşı değil, direniş var bu sabah.

Dimdik ayakta bir Cumhuriyet

Yüzümüzde zamanın çizgileri,

Gönlümüzde Ata’nın izleriyle

Yürüyoruz Anıtkabir’e doğru

Adım adım, yılmadan,

Bir ulusun onuru gibi.

Toprağın altında bir sessizlik var,

Ve gökyüzünde yankılanan bir ses

“Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacak,

Fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.”

İşte o sözle büyüdük biz,

İşte o sözle direndik

Sakarya’nın çamurunda,

Bir milletin yeniden doğuşu vardı.

Dumlupınar’ın kanında

Bugün ağlamak yok.

Bugün baş eğmek yok.

Bugün, gözlerimizi ileriye dikip

Cumhuriyet’in ışığında yürümek var.

Kocatepe’de bir silüet,

Elinde dürbün, yüreğinde millet.

O silüet biziz artık,

Her sabah okula giden çocukta,

Her gece nöbet tutan askerde,

Her kelimesi özgür bir manşet

Bugün 10 Kasım.

Bugün yas değil, yemin günü.

Bir ulusun kendine verdiği söz:

“Ben bu Cumhuriyet’i koruyacağım,

Ben bu mücadeleyi sürdüreceğim.”

Çünkü biz,

Küllerinden doğan bir milletiz

Çünkü biz,

Bir liderin hayaliyle büyüyen çocuklarız.

Bugün ağlamak yok.

Bugün dimdik durmak var.

Bugün Mustafa Kemal’in izinden

Yürümek var,

Yürümek var,

Yürümek var…

9 Kasım 2025