Kış geldi Antalya’da sabahlar artık daha karanlık.
Sokak lambaları hâlâ yanıyor.
Öğrenciler karanlıkta servise biniyor, şoförler farlarını söndürmeye korkuyor.
Şehir, Akdeniz’in ortasında, ama kuzey ülkesi gibi güneşi geç görüyor.
Kalıcı yaz saati dediler ya…
2016 yılından itibaren uygulanıyor.
Aslında kışın sabahı iptal ettiler.
Hani şu “enerji tasarrufu” denilerek getirilen uygulama.
Bilim insanları yıllardır söylüyor: Tasarruf falan yok!
Sabah karanlığında yakılan milyonlarca ampul, kombi, klima zaten o farkı fazlasıyla geri yutuyor.
Ama kimse duymak istemiyor…
Antalya’da güneş normalde bile cömerttir.
Günün üçte ikisini aydınlatır, insana moral verir.
Ama şimdi…
Sabahın sekizinde bile hala sokak lambaları yanıyor, insanlar yarı uykulu halde işe gidiyor.
Melatonin hâlâ vücutta dolaşıyor, gözler kan çanağı.
Güneş çıkınca da öğlen olmuş oluyor zaten.
İnsan beyni şaşkın: “Ben hangi mevsimdeyim?”
Turizmci memnun tabii.
Akşamları sahil daha geç kararıyor, restoranlar biraz daha geç kapanıyor.
Ama sabah karanlığında yola düşen garsonun, servis şoförünün, öğrencinin ruh halini kim soruyor?
Bu şehir, artık “güneş kenti” olmaktan çıktı.
Avrupa çoktan vazgeçti bu uygulamadan.
Almanya’sı, Fransa’sı “biyolojik saat bozuluyor” dedi, bıraktı.
Biz hâlâ “enerji tasarrufu yapıyoruz” sanıyoruz
Sanki asıl sorun oymuş gibi.
Sanki gereksiz enerji israfları, plansız yatırımlar, kaçak kayıplar yokmuş gibi.
Antalya halkı güneşi sever.
Güneşin doğuşuyla erkenden uyanır, güneşle yaşar.
Ama şimdi sabah uyandığında güneşi göremiyor.
Karanlıkta çocuklarını okula yolluyor, kahvesini içmeden işe koşuyor, gün ışığını öğleden sonra görebiliyor.
Bu şehir Akdeniz’in incisi.
Ama incinin üstüne siyah bir tül örtmüş gibiler.
Kalıcı yaz saati mi?
Hayır…
Kalıcı eziyet bu…