6 Mart 2013 tarihinde Antalya Gazetesi'nde yayınlanan bir köşe yazımı aktarayım sizlere... Başlığı "Spora tehditler:bahis, ırkçılık, doping, şiddet" olarak atmışım...

03-05 Şubat 2013 tarihleri arasında TÜFAD adına görevlendirildiğim, TFF tarafından düzenlenen 12 oturumlu organizasyona katıldım. 50 davetli arasında olmak onur verici, bu nedenle TÜFAD'a, Genel başkanım İsmail Dilber'e teşekkür ederek yazıma başlıyorum.
İstanbul'da yapılan, INTERPOL ve FİFA'nın birlikte hazırlayıp sunduğu SPORDA DÜRÜSTLÜK ÇALIŞTAYI, gelinen noktayı göstermesi bakımından çok önemliydi.
Sporda ve tabiatıyla futbolda dünyayı saran ve sarsan, önlem almada zorluklarla karşılaşılan bir konunun enine boyuna ele alınması ile ilgili TFF çabasını takdirle karşılıyorum.
Özellikle, hazırladıkları senaryolarla, sunumları akıcı ve anlaşılır şekilde verdikleri için de tüm yetkililere teşekkür ediyorum.
Sorun belli!!!
Ancak John Abbott ( İnterpol Sporda Dürüstlük Yönlendirme Grubu Başkanı) sorunun ne olduğuna dair tüm ayrıntıları bizlere aktarıp, her kuruluşun önlem olarak öncelikli program ve eğitim çalışmalarını üretme zorunluluğundan bahsederken, bu denli hassas bir çalışmaya Türkiye nasıl katkı verebilir diye düşündüm.
Hazırlıklı mıyız sorusunu da kendime yönelttim.
Futbol herkesin pay aldığı, sonu belli olmayan bir tiyatro diyordu John Abbott...
Bir örnekle Van Gölü Canavarı'na, bir başka örnekle de Aysberg'e benzettiği dünya üzerindeki şike, bahis ve manüplasyon tehlikesini, "bu büyük pastadan pay almak isteyenler, her yola başvurmaktalar, dikkatli olmak zorundayız" vurgusu ile anlatıyor ve henüz ülkemize girmekte olan boyutlarıyla gözlerimizin önüne seriyordu.
John Abbott konuşuyor, tercüme de kulaklarımıza net bir biçimde ulaşıyordu.
Singapur'da bir bilgisayar ve küçücük bir ofisten dünyanın birçok ülkesi ile ağ ve bağlantı kuran çetelerin eline, tüm sportif yarışmalar geçmek üzere iken İnterpol'ün saptamaları ile büyük bir savaşın başlatıldığını ve tüm kurumların bu mücadeleye girdiğini açıklıyordu.
Dikkatle takip ettim. Çok şaşırtıcı bulduğum için aktarmak zorundayım.
Yasa dışı, şike, bahis manüplatörleri bırakmışlar artık maç sonuçlarını, ilk tacı hangi takım kullanacak ve hangi oyuncu taç atışını yapacağa götürmüşler işi. Yakında ilk köşe vuruşunu yapacak oyuncunun evli olup olmadığını bilmek bile büyük para kazandıracak gibi gözüküyor.
Yeter ki organize olmayı başarabil!
Çocukluğuma, gençliğime uzandım.
Babacığım, "Haydi söyle bakalım" derdi ve sorardı sıfır mı, bir mi, iki mi???
Annem dahil hepimize birer kolon doldurtur, kuponu ertesi gün mesai bitiminden önce spor-toto bayiine yatırırdı...
Ne televizyonla ne de telefonla bilgi akışı sağlanırdı 1960'lı yılların ortalarında...
Ya Philips lambalı cereyanlı ya Aga marka pilli transistörlü radyomuzdan geçen hafta dinlediğimiz bazı maçların bizde bıraktığı duyguyla, ya da ancak bir gün sonra Burdur'a gameda kamyonları ile ulaşan günlük(!) gazetelerden öğrendiğimiz maç sonuçları ile totomuzu ailece oynar ve haftabaşında kuponumuzu heyecanla kontrol ederdik.
Hatta bir gün babam, 13 bile tutturmuştu. 13 büyük ikramiye idi, 13+1 falan sonra icat oldu...
Çok sevinmiştik, zengin olduk diye sevinç gösterisinde bile bulunmuştuk. İki gün sonra öğrendi ki, binlerce insan 13'ü bilmiş...
Kupon parasının iadesine sevinebildik sadece!!!
Babam sorduğunda, en küçük kardeşim hep üç derdi. Babam da gördünüz mü, Ali Hakan futbolun 3 neticeli oyun olduğunu bildi der ve hepimizi güldürürdü.
Çağımızda da futbol, üç sonuçlu ama bu sonuçlarla mı oynanıyor acaba?!
Dünya'da bir yılda yasa dışı bahise yatırılan para 1 trilyon Amerikan doları...
Bu meblağ New York Borsası'nın senelik%75'i kadar. İşte bunun için bu çirkin işlerle uğraşanlarla mücadele edenler SIFIR TOLERANS'ı ülkelerin tüm federasyonlarına anlatmaya çalışıyorlar.
Artık sporun tüm branşlarında Şike, Bahis, Manüplasyon var! Badminton'dan, Atletizm'e, Tenis'e kadar birçok branşta kara para aklanıyor ya da kazanılıyor. Mücadele sporlarında bile bu tür çıkar ilişkileri saptanmış durumda.
Kore'de, futbol ve voleybolda, 2011 yılının Mayıs ayında en üst liglerde 15 maçın sonucunu şike ve bahis çeteleri belirlemiş. Bolivya'da şubat 2011'de yine kirli işleri yapanlar yakalanmış. Singapur ve Latvia, Estonya, Bulgaristan arasında güçlü çete oluşumları saptanmış. Kazanan da var, kodese girenler de!
Ekonomik ve sportif çıkar elde etmek isteyen herkes, oyuncular, hakemler, teknik direktörler, yöneticiler, menajerler bu tezgahın içinde oluyorlar.
Bu yapının arkasında Organize Suç Örgütleri de var.
Toplantının oturumlarında, Türkiye'de 3 Temmuz süreciyle başlayan dava ile daha öncesinde Bochum dosyası ile Sarıyer ve Diyarbakır Savcılığı'na intikal ettirilen bilgiler arasındaki farklılık değerlendirildi.
Antalya'da hiçbir şekilde TFF'yi ilgilendirmeyen, 3 yıl önce kamp döneminde yaşanan FİFA organizasyonunda 2-2 biten ve maçtan önce hakem değişikliği yapılan ve sonucu hakem tarafından belirlenen bir örnek masaya yatırıldı.
İlginç ama gerçek, FİFA organizasyonu...
Hakem atamasında da yetkili kurum FİFA...
Bu maçta;
dört gol de penaltıdan atılıyor ve bahis çeteleri ile çıkar çevreleri birlikte hareket ediyorlar.
Anlaşılacak cinsten değil!!!
Futbolun gardiyanları olarak tanımlanan tüm Spor Paydaşları bu hassas konuda eğitime önem vermek zorundalar.
Anlatılan örneklerde, yenilmek için kendi takımının oyuncularını ilaçla pasif hale getirenler vardı...
Olmayan, yeryüzünde hiç oynanmayan maçların sonuçları ile para kazananların videosunu izledim.
Hayali Togo milli takımını yaratıp, dünya turnelerine çıkanlara şahit oldum.
Bu pis ilişkiler yumağında iken yakalanan ve hapse girenlerin pişmanlıklarını dinledim.
Ülkemizde soruşturması devam eden süreç ile ilgili olarak "Müsabaka Sonucunu Etkileme" kapsamına giren örnek yaşandığını ve TFF'nin ve Adli Yargı'nın kararı verebileceğini ifade eden Abbott, FİFA yetkilileri ile Türk Futbolu'nun önemli bir sıkıntı içinde olduğunu savunan kurum ve kulüp yetkilileri arasında ülkemizde yaşanan olayı senaryolaştırarak değerlendirme yaptı.
J. Abbott mükemmel bir performans sergiledi.
FİFA Güvenlik Departmanı'ndan Ralf Mutschke kararlı olduklarını söyledi...
Dünya'da bahis konusunun nasıl işlediğini Detlev Zenglein anlattı.
İnterpol Eğitim sorumlusu David Graham, eğitim, öğretim ve önleme programlarını sundu.
FİFA Avukatı Anja Berninger, çok iyi bir kurumsal yönetim oluşturma konusunu etkileyici ve vurgularla anlattı.
Özetle; Ulusal ve Uluslararası tüm paydaşlara seslenildi...
Mevcut yasal düzenlemeler yapılmalıdır dediler.
Yolsuzluklara karşı, mevzuatların dürüst, atama kriterlerinin düzeyli uygulanmasını, mali şeffaflık içerisinde çalışılmasının altını çizdiler.
İş ahlakı ve davranış kurallarının içeriğinin belirlenmesi vurgulandı.
Soruşturma Yürütme Stratejisinin önemi, ceza ve disiplin konularında görev alanları ile ilgili, liyakata önem verilmesi, makama saygının dürüstlük ilkelerine göre benimsenmesinin ön koşul olduğu söylendi.
Her Spor otoritesi ve Kolluk kuvvetleri arasında bilgi akışı ve iletişimin sağlanmasının büyük önem arz ettiği iletildi.
Okul programlarında bu konuların eğitiminin verilmesi için planlamalar yapılmalıdır vurgusu yapıldı.
Diye yazmış, çalıştaya katılanların isimlerini de belirtip bitirmişim yazımı...
Ülkemizin büyük, küçük kulüplerinin yöneticileri vardı...
TFF kurulları vardı...
Adalet Bakanlığı temsilcileri, Gençlik ve Spor Bakanlığı Hukuk İşleri sorumlusu da vardı...
Emniyet Genel Müdürlüğü yetkilileri de vardı...
Özetle, Adamlar dedi ki bizlere, "Türkiye'nin her yerine girecek bu illet"
Birçoğumuz, "o kadar da değil" dedik ve azıcık da gülümsedik...
Yazımı şu satırla noktalamışım...
Sporda tehlikelerden uzaklaşmak için eğitim şart...
Sağlıklı ve güzel günler dileğimi de ihmal etmemişim...
Sizlere sorarak noktalıyorum, anlatılanlara kulak versek, yaşananlardan dersler çıkarsak bu çirkinlik ve kirlilikleri yaşar mıydık?
Bir sonraki yazımda, 1970'li yıllara kadar götüreceğim sizleri...
Sağlıklı ve esen kalın...