Dün Antalya’da önemli bir etkinlik vardı. Antalya Barosu Baro Akademisinin AKM Perge salonunda düzenlediği sempozyum.
Anayasa Çatısı Altında Örtülü Anayasasızlaştırma. Baro Akademi’nin davet metni:
“Anayasasızlaştırma” kavramı evrensel ve yerel ölçekte akademik yazının bir parçası haline gelmiş bulunmaktadır. Bu anlamda kavramın ve sürecin anlamlandırılması hukuk merkezli olmakla birlikte disiplinlerarası bir değerlendirmeyi zorunlu kılmaktadır. Dolayısıyla konu akademik alanın dışında, aynı zamanda yurttaşlar ve bağımsız savunmayı temsil eden avukatlar için de cevaplanması gereken sorular içermektedir.
Antalya Barosu ve Antalya Barosu Akademisi olarak, hukuk devletini etkileyen süreçlerin bilimsel bir titizlikle ve ortak bir çabayla aydınlatılması gerektiğini düşünüyoruz.
Bu Sempozyum; akademisyenlerin ve meslektaşlarımızın katkısıyla konuyu çok boyutlu ve tarihsel olarak yoğun şekilde değerlendirme ve farkındalık oluşturma amacı taşımaktadır.
Antalya Barosu Akademisi tarafından 12 Eylül’de düzenlenecek olan “Anayasa Çatısı Altında Örtülü Anayasasızlaştırma” başlıklı sempozyuma ve bu önemli tartışmaya tüm meslektaşlarımızı, genç hukukçuları ve yurttaşlarımızı davet ediyoruz.”
Tüm gün süren sempozyumda çok değerli hukukçu ve akademisyenlerin sunumlarını izledik. İlk oturumda Antalya Barosu Başkanı Av.Ali Çağdaş BOZANER ve Antalya Barosu Akademisi Başkanı Av.Dr.Onur ALTINKAN’ın açılış konuşmaları sonrası oturum başkanı Antalya Barosu Akademisi Üyesi Av.Berivan BULUT KIRAN oturumu yönetti.
Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi İdare Hukuku Anabilim Dalından Dr. Ilgın Özkaya, ‘Hak Sahibi Yurttaştan Yükümlülük Sahibi Bireye: Regülasyon, Güvenlik ve Yürütmenin Yükselişi’ konularını işledi.
Humboldt Üniversitesinden (Almanya) Araştırmacı Prof. Dr. Tolga Şirin, ‘Anayasa’nın Alacakaranlığında Gözcülerin Uykusu’ başlığıyla konunun kavramsal çerçevesini çizdi.
Ankara Barosundan Av. Dr. Fevzi ÖZLÜER, ‘Hukuk Devletinden Risk Devletine Anayasasızlaştırma’ başlıklı sunumunu yaptı.
Akdeniz Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Felsefesi ve Sosyolojisi Anabilim Dalından Dr.Furkan KARARMAZ, ‘Anayasa Fetişizmi’ başlıklı bir konuşma yaptı.
İkinci oturumda oturum başkanlığını Antalya Barosu Akademisi Üyesi Av. Salim Berkay AKSU yaptı.
Akdeniz Üniversitesi Eğitim Fakültesinden Doç. Dr. Nursel Köksal, ‘Atatürk’ün Solidarist Anlayışının 1921 Anayasa’sına Yansımaları’ konusunda bilgiler verdi.
Ankara Barosundan Av. Doğan Erkan, ‘Yeni Anayasa Tartışmaları Bağlamında Anayasa-İktidar İlişkisi: Kimler Anayasa Yapabilir, Kimler Yapamaz?’ başlıklı bir sunum yaptı.
Osmangazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Genel Kamu Hukuku Anabilim Dalından Dr. Ulaş Karadağ, ‘Türkiye’de Bir Kamu Hukuku Var mı? Yazılı ve Yazısız Anayasalar Üzerine’ başlıklı sunumunu yaptı.
Akdeniz Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümünden Dr. Barış Aydın, ‘Hukukun Siyasal Niteliğinin İkrarı Olarak Popülizm ve Otoriterleşme’ konusunu işledi.
Antalya Bilim Üniversitesi Genel Kamu Hukuku Anabilim Dalından Prof. Dr. Sezgin Seymen Çebi, ‘Anayasalcılık ve “Politik olan”’ başlıklı sunumunu yaptı.
Tahmin edeceğiniz gibi ‘Soru Cevap’ bölümü, plaketlerin sunulması ve kapanış.
Gerçek anlamda dopdolu bir gün geçirdiğimi hissettim. Bu anlamlı etkinliği düzenleyen Antalya Barosuna ve sunumlarıyla ufkumuzu açan değerli konuşmacılara teşekkür ediyorum.
Neler öğrendim neler... Bu sempozyum, yıllardır çevremde olup bitenlere anlam verme arayışıma son verecek kadar radikal bir etki yarattı bende. İnsan gerçek anlamda ‘anlayınca’ sinirlenmeyi bırakıyormuş.
Anayasa’ya, yasalara, devlete, sisteme, siyasete ve hatta hukuka bakışı bile sorgulayan gerçek bilim ve hukuk insanlarının derinlikli, akılcı ve akıcı anlatımlarının tüm yurttaşlara ulaşmasının isterdim. Anayasasızlaştırma gibi iddialı bir terim içeren başlık da sorgulandı. İnce eleştiriler ve belli belirsiz espriler gizli bir IQ testi gibi salonda yankılandı.
İçeriğin daha sonra yayınlanacağı söylendiği için içeriğe çok fazla girmeyeceğim. Sadece bazı kavramları gündeminize yerleştireceğim.
Anayasa değiştirilecek mi?
Anayasa kaldırılacak mı?
Anayasa etkisiz hale mi getirilecek?
Yazılı Anayasa yanına bir de Sözlü Anayasa mı konulmak isteniyor?
Anayasasızlaştırılıyor muyuz?
Anayasa zayıflatılıp, çatısı bacası akar hale mi getiriliyor?
Anayasa belirli bir zümrenin hizmetine mi sunuluyor?
Anayasa’ya karşı, özüne ve temel mantığına karşı hile mi yapılıyor?
Anayasa metruk hale mi getiriliyor?
Yürürlükte olan ama etkisini kaybetmiş bir Anayasa mı isteniyor?
İkili hukuk sistemi mi var?
Muhaliflere düşman ceza hukuku mu uygulanıyor?
Anayasalar hangi şartlarda değiştirilir?
Anayasa kapitalizmin emrine mi giriyor?
Anayasa tartışmalarında asıl hedef laiklik mi?
Anayasasızlaştırma, nihayetinde yasasızlaştırmayı getirir mi?
Belirsizlik rejimi diye bir şey duydunuz mu?
Yurttaş hakları güvenlik kaygılarıyla sınırlandırılabilir mi?
Hukuk güvenliği olmazsa toplumsal barışı koruyabilir miyiz?
Artık bu soruların yanıtını biliyorum. Söz edilen kavramların dışında da onlarca çarpıcı tespit ortaya konuldu sempozyumda.
Katılımcıları gülümseten çok hoş da bir olay gerçekleşti. Konuşmacıları en ön sıradan izleyen 83 yaşında bir yurttaş, kendisinin 68 Kuşağı’ndan olduğunu ve beş dakikalık bir konuşma yapmak istediğini söyledi. Önceleri soru cevap kısmına ertelense de ısrarı üzerine kürsüye çıkarak anlamlı bir konuşma yaptı.
“Sizi saatlerdir dinliyorum, hiçbir şey anlamadım. Burada anlattıklarınızı halkın anlayacağı dilde tüm halka anlatmalısınız.”
Katılmamak mümkün değil. Evet, yurttaşların anlayacağı şekilde formatlanmış ‘HAP’ bilgilere ihtiyaç var.
Sempozyum için 12 Eylül tarihi özellikle seçilmiş. Sunumlarda bu endişeli günlerin mimarı olan 1980 darbesine sıkça atıf yapıldı.
İlk duyuru sempozyumun Akdeniz Üniversitesi Hukuk Fakültesi Konferans Salonu’nda yapılacağı şeklindeydi. Yakışan da bu olurdu. Akademi’ye değer katacak bu üst düzey sempozyumun yeri bir gün önce AKM Perge Salonu olarak güncellendi. Zaten gündemi inşaat yapmak, üniversite girişini bariyerlerle kapatmak, sahte profesörler gibi çok farklı konulardan oluşan Akdeniz Üniversitesi Rektörünün böyle bir etkinliğe baştan evet demesine bile şaşırmıştım.
Özgür düşüncenin merkezi olması gereken üniversite, bu paneli yapmaya cesaret edemedi. Üniversiteler, sorgulayabilen tartışabilen yerler olmak durumundayken, oralarda da öz korkunun hakim olduğu görülüyor.
Antalya Müzesinin başına gelenler de konuşuldu. Katılımcılardan son günlerde Müze Çalışma Grubu, Müze Savunucuları başlıklarıyla ve aktif müze direnişiyle sıkça gündeme gelen Prof. Dr. Hilmi Uysal, söz alarak Antalya Arkeoloji Müzesinin Kapanışına dayanak olarak gösterilen “Rapor”un Müzenin kapatıldığı tarihten bir hafta sonra çıktığını ve bunun büyük bir skandal olduğunu vurguladı.
Bu bilgiye göre Antalya Müzesi 23 Temmuz 2025 tarihli rapora dayanılarak 16 Temmuz 2025 tarihinde ziyarete kapatıldı.
Burada bir iş var. Ama ne? Ya zamanda yolculuğu icat etmişler ya da ne yaptıklarının farkında değiller.
Günlerdir çırpınan duyarlı yurttaşların çabalarına rağmen halen müze içinde birtakım çalışmalar devam ediyor. Büyük küçük araçlar girip çıkıyor, bir şeyler yapılıyor. Doğru düzgün bilgilendirme yapılmıyor. Müze girişine birtakım rapor parçalarının duvar boyunda monte edilmiş olması gereksiz masraf ve saygısızca bir davranış.
Bu satırlar yazılırken müzemizin yıkımına başlandığını öğreniyorum. İçim sızladı inanın.
Müze konusu çok su götürür. Antalya Arkeoloji Müzesi hakkında böyle hoyratça davrananların ileride çok büyük hukuksal sıkıntılar çekeceklerini öngörmek için kahin olmaya gerek yok sanırım. O gün geldiğinde mahkemede olup Hermes heykeli gibi sessiz ve donuk, hiçbir acıma belirtisi göstermeden siz, vandalların hesap verişinizi izleyeceğim.
Bu ülkeyi müzesizleştiremeyeceksiniz. Bu ülkeyi anayasasızlaştıramayacaksınız.
Sempozyumdan sevdiğim bir cümleyi burada ifade etmek isterim. “Evlatlar, vatandaşlar, koruyucular hiçbir şey yapmıyorsa o anayasa ölmüştür zaten.”