Genellikle deniz, kum ve güneşle anılan Antalya, aslında dört mevsimin de kendine has güzelliklerini yaşatır. Yaşatırdı. Ancak son yıllarda mevsimlerin karakteri değişmiş gibi. Özellikle kış ayları, alıştığımız "kış" olmaktan çıkıp, adeta uzatılmış bir sonbahara dönüştü.

Hava durumunu kontrol ederken "Gündüz 25-30 derece gece 19-20 derece " ibaresini görmek artık şaşırtmıyor. Montlar dolapta, kışlık kazaklar bir köşede gözlemci rolünde. Herkesin dilinde aynı soru: "Bu kış ne zaman gelecek?"

Antalya, kış dendiğinde Ege veya Marmara'daki gibi sert, buzlu bir soğuk beklemez elbette. Bizim kışımız, bereketli yağmurları, dağların zirvesine düşen bembeyaz karı ve insanı saran iliklerine işleyen o hoş "Akdeniz serinliği" demektir. Oysa şimdi yaşadığımız, ne tam kış ne de tam sonbahar. Bir tür ılık bekleyiş hali... Bu durumun en çok hissedildiği yerler ise, aslında kışının tadının en çok çıktığı meyve bahçeleri ve yaylalar. Yeterli soğuklama süresini alamayan narenciyeden, kış turizmine umut bağlayan tesislere kadar birçok sektör bu durumdan dolaylı yoldan etkileniyor. Yükseklerde kar göremeyenler, kış sporlarının keyfini çıkaramayanlar için de durum hayal kırıklığı.

"Küresel ısınma kapıda mı?"

Bu mevsim kaymalarını sadece bir talihsizlik olarak görmek safdillik olur. Uzmanlar yıllardır küresel iklim değişikliğinin etkilerine dikkat çekiyor. Akdeniz havzası, bu değişimden en çok etkilenen bölgelerden biri. Kışların ılımanlaşması, yazların daha sıcak ve uzun sürmesi, düzensiz ve şiddetli yağışlar... Tüm bunlar, yeni normalimiz mi olacak? Bu ılık hava, gündelik hayatı kolaylaştırsa da, uzun vadede ekolojik ve ekonomik dengeler için risk taşıyor. Çocukluğumuzun kış masallarındaki gibi camları buğulandıran, sobanın yanına oturmaya davet eden o soğuk hava o kış hasreti, sadece kişisel bir nostalji değil, aynı zamanda doğanın da bir ihtiyacı. Umut ediyoruz ki, bu uzatılmış sonbahar sona erer ve Antalya, kendine yakışan o bereketli kışına kavuşur. Dağları karla, şehir ise beklenen o huzurlu Akdeniz serinliğiyle yeniden tanışır. Çünkü bir şehrin ruhu, mevsimlerin döngüsüyle tamamlanır. Ve Antalya, kışını özlüyor!

Sizce Antalya'nın bu kış hasreti ne zaman son bulacak? Yoksa bu ılıman günler artık kalıcı bir değişimin habercisi mi?