Antalya, Akdeniz'in masmavi kalbi, güneşi hiç eksik olmayan kadim bir şehirdir. Eskiden, burada yaşamak bir ayrıcalıktı. Şimdi mi? Şimdi Antalya, kiraların yuttuğu, hayallerin rehin alındığı, orta sınıfın sessizce boğulduğu bir cehenneme dönüştü.
Bu satırları yazarken bile içim acıyor. Çünkü bu, sadece ekonomik bir veri değil, bu bizim yaşam mücadelemiz. Benim komşumun, meslektaşımın, bu şehirde doğup büyüdüğümüz gencecik insanların hikayesi.
GÖZÜMÜZ ÖNÜNDE ÇALINAN BİR ŞEHİR
Ne oldu da cennetimiz, bir avuç fırsatçının oyun alanına dönüştü? Yanıt basit, kontrolsüzlük ve vurdumduymazlık. Göz göre göre, bir yandan dövizle, diğer yandan günlük turistik kiralamalarla şişirilen bir balonu izledik. Evler, "barınma ihtiyacı" olmaktan çıktı. Bir anda, kimin ne kadar yatırım yaptığına bakılan bir lüks metası haline geldi.
Şimdi bir bakın. Şehrin en güzel semtleri, biz yerel halk için adeta girilmez tabelası asılmış reserv alanlar. Üniversiteyi yeni bitirmiş bir genç, maaşının tamamını tek odalı bir stüdyoya verse bile yetmiyor. Memur, esnaf, emekçi... Herkes ya merkezin çok uzağındaki yorgun evlere sığınmak zorunda kalıyor ya da doğduğu şehri terk etme acısıyla yüzleşiyor. Bu, bir şehrin sosyal dokusunu dinamitlemek değil de nedir?
LAFA GELİNCEE TURİZM İCRAATA GELİNCE KİMSESİZLİK
Sürekli turizmden bahsediyoruz, yabancı yatırımcıdan bahsediyoruz. Peki, bu şehrin çarklarını döndüren, hastanede nöbet tutan, otelde garsonluk yapan, markette çalışan kendi insanımız nerede yaşayacak?
Biz, kendi şehrimizde kiracı bile olamazken, birilerinin "güvenli liman" arayışıyla fiyatları on katına çıkarması, dürüstçe söyleyeyim, adaletsizliktir! Artık lafa değil, icraata ihtiyacımız var. Kira tavanı, arz artışı, kısa süreli kiralamaya net bir "dur" demek... Ne gerekiyorsa yapılmalı. Antalya, bizim şehrimiz. Kiralık bir mülk değil. Yetkililer, bu fahiş artışa sessiz kaldıkları her gün, aslında sadece ekonomik bir kriz değil, büyük bir toplumsal çöküşü izlediklerini unutmamalılar. Taleplerimiz nettir. Yaşam alanlarımızı geri istiyor, kiradan cehenneme dönen bu cennette, yeniden huzurla nefes almak istiyoruz.
 
             
             
             
             
             
             
             
         
         
         
         
         
        