Antalya, dört mevsim güneşli, cıvıl cıvıl bir kent. Ancak bu "cennet" görüntüsünün hemen altında, şehrin dört bir yanında yankılanan sessiz bir çığlık var. Sokak hayvanlarının yaşam mücadelesi ve bu mücadeleye cevap veremeyen yetersiz barınakları sorunu.

Antalya'nın sadece insanları değil, binlerce dostumuzu da barındıran bir yaşam alanı olduğu gerçeği göz ardı edilemez. Ancak yazın en sıcak, kışın en yağmurlu günlerinde sığındıkları tek yer olan hayvan barınaklarının durumu, şehrin medeniyet seviyesi hakkında düşündürücü bir karne sunuyor.

Resmi veriler ne olursa olsun, sokaklarda yaşayan kedi ve köpek sayısı, mevcut barınakların kapasitesini fersah fersah aşıyor. Barınaklar, sadece barınma değil, aynı zamanda kısırlaştırma, tedavi ve rehabilitasyon merkezleri olmalıdır. Oysa ki, birçok gönüllü ve hayvanseverin anlatımına göre, mevcut tesisler çoğu zaman bir "toplama merkezi" olmanın ötesine geçemiyor.

Yetersiz personel, kısıtlı bütçe ve aşırı yoğunluk, barınakları hem hayvanlar hem de çalışanlar için zorlu bir ortama dönüştürüyor. Kimi zaman hastalıkların hızla yayıldığı, kimi zaman da yeterli beslenme ve bakıma ulaşılamdığı haberleri, vicdanlarımızı sızlatıyor. Bir şehir, sokaklarındaki en savunmasız canlılara nasıl davrandığıyla ölçülür. Bu karnede Antalya, ne yazık ki zayıf not alıyor.

Meseleyi sadece "daha büyük barınaklar yapalım" indirgemek, sorunun kökünü görmezden gelmektir. Antalya'nın ihtiyacı olan, devasa, ruhsuz hapishaneler değil, "Kısırlaştır-Aşıla-Yaşat" ilkesine dayanan kapsamlı bir vizyondur.

Bu vizyonlar şunları içermelidir; Sokak hayvanı popülasyonunu insancıl yöntemlerle kontrol altına almanın tek you, agresif ve sürekli bir kısırlaştırma seferberliğidir. Brınaklara ulaşamayan, yaralı ve hasta hayvanlara yerinde müdahele edebilecek mobil ekiplerin sayısının artırılması. Barınak yönetimlerinin kapılarını gönüllülere açması, şeffar denetim mekanizmalarını kurması ve sivil toplum kuruluşlarıyla gerçek bir ortaklık kurması şarttır

Antalya, dünya çapında bir turizm destinasyonudur. Milyonlarca turistü şehrin plajlarını, tarihi dokusunu ve caddelerini ziyaret ediyor. Ancak medeni bir şehrin vitrini ne kadar parlak olursa olsun, arka sokaklardaki aç, hasta ve sahipsiz hayvanların durumu, o parlaklığı gölgeler. Misafirperverliğimiz sadece insanlara değil, şehrin doğal sakinlerine de uzanmalıdır.

Bu bir vicdan meselesidir. Belediyelerin bütçeleri, meclis kararları ve planları bu sessiz çığlıkları duyacak şekilde yeniden düzenlenmelidir. Hayvan hakları aktivistlerinin ve gönüllülerin omuzlarına yüklenen yük, artık şehrin tüm dinamikeri tarafından paylaşılmalıdır. Unutmayalım ki, barınsk yetersizliği sadece hayvanların değil, bizim de eksikliğimizdir. Barınak, merhametin somutlaştığı yerdir. Antalya'nın bu sınavı başarıyla geçmesi için, yetkililerin acilen harekete geçmesi ve bu sessiz çığlıkları dindirecek kalıcı çözümler üretmesi gerekiyor