Aspendos Antik Tiyatrosu’nun büyüleyici taş duvarları arasında bir festival daha sona erdi. Ancak bu yılın ardından geriye kalan, alkışların yankısından çok bir sessizlik hissi oldu. Bir zamanlar uluslararası sanat takviminde parlayan, TRT ekranlarından canlı yayınlanan, günlerce konuşulan Aspendos Opera ve Bale Festivali artık aynı heyecanı yaratmıyor.

Peki sorun seyircinin ilgisinde mi, yoksa festivalin kendisinde mi?

Bu yıl Katılım nasıldı bilmiyorum ancak festival yavaş yavaş uluslararası niteliğini kaybediyor gibi geldi bana. Yalnız iki temsil yurtdışından gelen konukları ağırladı ve geçen yıllarda seyrettiğimiz aynı opera ve baleler yer aldı. Artık festivale bir yeni soluk mu gerekiyor? Maraton koşup sonunda yorulma mı yaşanıyor? Festival bu sene turizmde yaşanan krizi de bir nebze gözler önüne serdi. Antik tiyatro tıklım tıklım olur, nefesler tutulur büyük heyecan günlerce konuşulur, turistler sırf festivale gelmek için bile Antalya’ya gelirlerdi. Antik Tiyatrodan alınan kayıtlar birçok kez TRT ekranlarından yayınlanırdı. Şimdilerde sessiz sedasız bir festival başlıyor ve bitiyor neden?

Yanıt tekrar eden programlar, azalan heyecan mı?

Bu yılki programda Turandot, Tosca, La Traviata, Kuğu Gölü, Don Kişot ve Zorba gibi klasikler yer aldı. Elbette bunlar dünya sahnelerinin başyapıtları. Ancak dikkat çekici olan, son yıllarda aynı eserlerin tekrar tekrar sahnelenmesi; geçtiğimiz yıllarda da benzer repertuvarlarla karşılaştık

Seyirci, her festivalde aynı eserleri gördüğünde, “yenilik” duygusu kayboluyor.

Uluslararası kimliğiyle övünen festivalde bu yıl yalnızca iki temsil yurtdışından konuk toplulukları ağırladı. Oysa geçmişte dünyanın dört bir yanından gelen opera ve bale toplulukları Aspendos’un taş basamaklarını doldururdu. Bu daralma, festivalin “uluslararası” niteliğini gölgede bırakmıyor mu sizce de…

Bir başka açıdan bakarsak, seyircinin ilgisinin de azaldığını söylemek mümkün. Turizmde yaşanan kriz, yabancı seyirci sayısını düşürdü. Yerli izleyici ise aynı eserleri tekrar tekrar izlemek yerine farklı etkinliklere yöneliyor. Bir zamanlar biletlerin günler öncesinden tükendiği festival, artık sessiz sedasız başlayıp bitiyor.

Bu da akla festival yoruldu mu? Sorusunu getiriyor.

Aslında sorun seyirciden çok festivalin kendisinde olabilir. 30 yılı aşkın bir süredir düzenlenen bu etkinlik, adeta bir maraton koşucusu gibi yorulmuş görünüyor. Aynı eserler, aynı sahnelemeler, sınırlı sayıda yabancı topluluk… Bu tablo, festivalin cazibesini törpülüyor.

Aspendos’un büyüsü hâlâ yerinde. Antik tiyatronun taşları, her notayı, her adımı eşsiz bir akustikle taşıyor. Ancak bu büyünün yeniden parlaması için festivalin yeni bir vizyona ihtiyacı var.

Yeni eserler, sadece klasikler değil, çağdaş opera ve bale eserleri de sahnelenmeli.

Yeni ülkelerden topluluklar, Avrupa dışından, Asya’dan, Latin Amerika’dan topluluklar davet edilmeli. Türk opera ve bale toplulukları, yabancı sanatçılarla ortak projeler geliştirmeli.

Yeni kuşak besteciler, koreograflar ve solistler festivale dahil edilmeli. Genç sanatçılara alan açılmalı. Bu genç sanatçılar Aspendos’ta parlamalı ki, dünya sahnesinde adımız duyulsun.

Aspendos Opera ve Bale Festivali, Türkiye’nin dünyaya açılan en önemli sanat pencerelerinden biri. Ancak bu pencere bu yıl biraz buğulu göründü. İlginin azalması bir sonuç; asıl neden festivalin kendini yenileyememesi. Eğer yeni bir soluk, yeni bir vizyon kazandırılmazsa, Aspendos’un taş basamaklarında yankılanan alkışların yerini sessizlik alacak.