Bugün savaşı, yoksulluğu, işsizliği, şiddeti bir kenara bırakalım. Size çoook acayip davalardan bahsetmek istiyorum birkaç yazıda. Benim ve yakınlarımın birebir yaşadığı, tanıklık ettiğim davalardan.
İki buçuk yıldır annem ben de kalıyor, bakıma muhtaç çünkü. 2 yıl önce de kızım İstanbul’dan geri döndü. Burada olduğu gibi İstanbul’da da kiralar aldı başını gitti. Cebimizdeki paranın da, piyasadaki paranın da değerinden bir sıfır atıldı.
Artık 200 TL banknot olarak var ancak değer olarak 2020’nin 20’TL si kadar değerli.
Fırına girip 200 TL vereceğim bir zamanlar aklıma bile gelmezken pazarda 1500 TL harcamak normal karşılanıyor.
Neyse ben emekliyim, emeklinin hali ortada. Annem 83 yaşında ve %82 engelli. Artık hafif demans hali de var.
Kızım kirasının 6 ayda bir iki katına, hatta 3 katına çıkması karşısında Antalya’ya dönüş yaptı.
Biz 3 kişi aynı evde yaşamaya başladık. Emekli olurken evime yakın ufak bir daire aldım 35 yıllık emeğim artı kredi çekerek.
Kiraya verdim kiracım tek yaşayan, Adli Tıp’ta çalışan bir kimyager. Kızım geldi üçümüz rahat edemiyoruz, annem sorun çıkarıyor diye kendisine çıkmasını söyledim, hatta kızımın gelişi bir iki ay ertelendi iyi niyetle bir süre daha oturabileceğini belirttim.
Ancak buna rağmen benimle diyaloğu kesti ve çıkmadı. Kızıma ev aradım ancak 20000 TL nin altında Konyaaltı’nda bir oda bir salon bile bulamadım. O sırada bana kira olarak 3000TL ödeniyordu. Kiracıma kızıma ev arıyorum, kuzenimin kızıyla ortak tutsa bile kirayı ödeyemiyoruz 5000 TL yapar mısın dedim ‘’Hayır!’’ dedi. Devlet bana bu olanağı tanıyor fazlasını yapmam dedi. Haklı çünkü yasa öyle ama gerçekler bambaşka.
Pandemi süresince yasal artıştan da eksik artış yaptım. Evde doğal gaz, klima ankastre fırın seti benden, yeni yapılı ev olarak oturdu. 2024 Haziran’a kadar yani 5 yıl bitiminde 3000 TL ödüyordu Konyaaltı Altınkum’daki eve.
5 yıl bittiği için güncelleme yapması gerekirken hiçbir iletişime geçmeden kendisi 10000 TL yaptı kirayı güncellemiş oldu ve çıkmadı.
Arabuluculuk süreci sonrası dava süreci başladı, bir yıldan fazla sürdü hakim davayı reddetti.
Karar; biz samimi değilmişiz. Nasıl böyle bir yargıya varabildi?
Ben, kızım ve annemin aynı evde oturduğu zaten belli. Bu iki daire dışında bir mal varlığımın olmadığı her yerde kayıtlı. Annemin engelli kartı ile onayı var.
Üstelik devlet memuru arkadaşım yaşadığımız zorluklara tanık olduğunu evimize sıkça girip çıktığını söyleyerek yeminli tanıklık yaptı.
Hakim karşı tarafın tanığı evi kiraya verirken ricacı olan komşu kızını dinledi. O ben hiç bilmiyorum yalnızca kiracı olan arkadaşımın anlattıkları böyle dediği halde nasıl bir samimiyetsizlik görmüş olabilir. Ben öyle düşündüm deyip kanıtlara bakmadan mı karar verebiliyor. Yemin ettirdiği şahidi yalancılıkla mı itham ediyor. Siz söyleyin.
35 yıl çalışıp, borç harç bir ev alıp kendi ailemi bile oturtamıyorsam bu nasıl bir hukuk süreci.
Sistemin sorunu olan ev sahibi- kiracı meselesini bizim boynumuza mı geçiriyorlar*
Ayrıca daha dava süreci bitmemişken karşı tarafın avukatı avukatlık ücretini taleple icra başlatmış.
Benim avukatım etik değil ama böyle bir hakkı var diyor. Demek ki sistemde etik ayrı, hukuk ayrı çalışıyor.
Neyse benim 35 yıllık emeğim ve üzerine hala çektiğim krediyi ödemekte olduğum evde oturup karşılığında ben de araba aldım, aileme para gönderiyorum diyebilen bir genç kadın için diyecek lafım yok.
Barınma krizinin yaratılma sürecinde onlarca ev sahibi olan yeni nesil milletvekillerinin payını da unutmadan kiracılara da hak vermeli.
Ama yıllarının emeğini tek daireye yatıran ev sahiplerinin de hakları biraz gözetilmeli mi acaba.
Ancak bu davada bir acayiplik var.