Ya da bir alt başlık daha yapmak istiyorum bu yazıma; Bir sandalet = Bir TV ediyor.
Kurban bayramında toplumdaki yalnızlaşmayı daha çok hissettik. Bayramda ne gelen ne giden oldu, kimse komşular bile bayram kutlamasına uğramadılar. 83 yaşındaki annem ‘’ Kimse gelmedi, bize küsler mi’’ Deyip durdu. Üstelik küs falan değil kimse, sadece herkes kendi dünyasında, kendi yalnızlığında…
Eskiden bayram denince ev ziyaretleri, komşuluklar, büyüklerin gönlünü almak, çocukların kapı kapı şeker topladığı o güzelim samimiyet akla gelirdi. Bayram öncesi çocuklar şeker toplamaya gelir diye gofretler aldım. Artık harçlık veremiyoruz bari gofret verelim değişiklik olsun diye. Kimse gelmedi, çocuklar bile kapı çalmadı.
Deniz mevsimi açıldı Allah’tan, sabahları denize gidip geldik. Deniz için başka kente gitmek zorunda olanlara üzüldük. Tatil masrafları artık karşılanabilecek gibi değil. Tabiii bu Banka hesaplarının %85ini elinde bulunduran 2 milyon kişi için geçerli değil, bizler gibi 87 milyonluk ülkenin yalnızca 85 milyonu için geçerli bir önerme.
Bir de size, alışveriş yapamama hikayesi anlatayım bu bayramda.
Kızım çok sıkıldım anne diye bayramın 3. Günü Teracity’ye gitmek istedi. Kalkıp gittik. 4 katlı kapalı otoparkta yer yok. Köşe kapmaca gibi araç park yeri arayıp, çıkan birine denk gelip park ettik. Konyaaltı- Lara arası trafik ne kadar rahatsa, Teracity içi AVM kalabalığı, trafiği bir o kadar yoğundu.
Neyse alt kattan Samsung mağazasından başladık. Televizyonumuz 2008 yılından, biz de artık değiştirmeli miyiz diye düşünüp, televizyon fiyatlarına baktık. 66 inç ekran LED TV ler, 35- 40 bin TL, QLED tv ler bir üst görüntü kalitesinde 5000 TL daha üzerine koyup alınabiliyor. Gerçi 3 harfli marketler 10 - 20 Bin aralığında satıyorlar pek bilmediğimiz markadaki büyük ekran televizyonları… "Marka Güveni" meselesi ayrı bir hikâye.
Sıra giysi ve ayakkabıya gelince üç sandalet bir televizyon fiyatıyla eşit olmuş durumda. Daha doğrusu iyi bir televizyon ile eşit. Yoksa diğerleri için bir sandalet = Bir TV ediyor.
10.000 TL civarında sandalet, 6000 TL terlikler, kışa botlar ne kadar olur bilemem artık. Bir iç çamaşırı 2500- 3000TL, gecelikler pijamalar 4000TL ortalama, çantaları pek sormadık ama bir bluz 2000 TL den başlıyor, 12.000 TL ye kadar çıkıyor. Tabii bu fiyatlar tanınmış markalara ait. Yoksa kapalı yolda 770 TL ile – 5000 TL arasında markasız pek çok ürün bulabiliyorsunuz. Bu da toplumdaki ayrışmayı net bir şekilde göz önüne seriyor.
Bu Rakamlar Vatandaşa Değil, Dövizi Elinde Tutan Yeni Tüketiciye Göre!
Yani Antalya Teracity’de fiyatlar pek vatandaşa göre değil sanırım.
Ama Teracity çok kalabalık ve alışveriş yapanların çoğu da yabancı, çevrenizde pek Türkçe konuşan duyamıyorsunuz. Gerçi Ruslar çabuk öğrenmiş Türkçeyi, çoğu mağazalarda çalışıyor kendi vatandaşlarına satış yapıyor. Kiminin de tomarla TL cebinden çıkıyor. Türki Cumhuriyetleri vatandaşları, Ruslar, Araplar, uzak doğulular, hem de nakit paralarla alışveriş yapıyorlar. Biz Türkler az sayıda kartla ve taksitlendirerek alıyoruz, tabiii bir kısmımız böyle. Yoksa bizde de nakit parayla, canının istediği gibi alışveriş yapanlar var.
Bayramın artık adı var, tadı yok. Aynı şekilde alışverişin de adı var ama bize tadı yok, hatta alışveriş de yok bu maaşlarla…
Ne emekli, ne ücretli AVM’lerin kapısından giremez, girse de alamaz. 15.000 TL verip bir ayakkabı alsanız ay boyu ne yeyip içeceksiniz, fiyatlar 3 ayda 2ye katlamış ayakkabılar 5bin civarında olduğunda 5M Migros’ta ben pahalı dediğimde satıcı ‘’Şimdi ucuz yaza 10.000 e alamazsın.’’ demişti. Haklıymış tabii enflasyon %35 deniyor hala. Hem de yıllık.
Alışveriş hikâyesinin sonunda ne mi aldık? Bir şampuan alarak günü bitirdik.
Bayramı da yaptığımız alışveriş gibi, dişe dokunur bir şey olmadan böylece sessiz, sakin, yalnız uğurladık. Tatlılarımızı ikram edemedik ama komşulara dağıttık, eşe dosta, akrabaya yine de bir iki ziyaret yaptık. Ama bu arada 100 kadar bayram kutlaması mesajı da aldım. Sevinmeli miyim bilemedim.
Bayram geldi-geçti, ama eski tadı, eski sıcaklığı getirmedi. Ne sokakta çocuk sesi vardı, ne kapı zili çalıp “Bayramınız mübarek olsun” diyen komşu. Kurban kestiğini övünerek anlatanlar, hiç dağıtmadan dolaplara tıkıştırıp, tatillere çıktılar. Oysa bayram, birlikti, paylaşmaktı, hatırlamaktı.
Şimdi AVM'lerde indirim etiketleri ve kalabalıklar arasında kaybolmuş birer "resmî tatil" gibi yaşanıyor.
Herkes bir yerlere gidiyor, ama kimse kimseye uğramıyor…