102 yıllık bir nefes…
102 yıl önce, Anadolu’nun üstüne çökmüş bir umutsuzluk bulutunun ardından parlayan bir sabah güneşi vardı adı Cumhuriyet!
29 EKİM 1923, yalnızca bir yönetim biçiminin değil; bir halkın iradesinin, aklın, bilimin, vicdanın ve çağdaşlığın zaferiydi. Mustafa Kemal Atatürk, o büyük vizyonuyla, yeryüzünde eşi benzeri görülmemiş bir dönüşüme imza attı…
Küllerinden doğan bir millet ve onu geleceğe taşıyan bir Cumhuriyetti atılan imza…
Bugün dünya sahnesine baktığımızda, Atatürk’ün düşüncesinin neden evrensel bir değer taşıdığını daha iyi anlıyoruz. “Yurtta sulh, cihanda sulh” ilkesini yalnızca bir slogan olarak değil; global barışın omurgası olarak gören devlet adamları, bilim insanları, araştırmacılar Atatürk’ü saygıyla anıyor. Latin Amerika’dan Uzak Doğu’ya, Afrika’dan Avrupa’ya kadar Atatürk anıtları, heykelleri, akademik araştırmaları ve hayranlıkla söz edilen liderliği bunun en somut göstergesi.
Bugün Atatürk’e duyulan saygı; bir cephe kahramanına değil, bir medeniyet kurucusuna duyulan hayranlıktır.
Cumhuriyet Neden Hâlâ Yaşamsal? Diye sorarsanız, çünkü Cumhuriyet; Kadının toplumda görünürlüğünü ve eşitliğini savundu, eğitimi herkes için erişilebilir kılmayı hedefledi, doğruyu akıl ve bilim rehberliğinde aramayı öğretti, ulusa irade kazandırdı.
Bugün nefes aldığımız özgürlükler, 102 yıl önce atılan cesur imzanın gölgesinde büyüdü. Cumhuriyet; yalnızca tarihin sayfalarında gezinen bir anı değildir, hâlâ bugünü tasarlayan ve yarına yön veren bir yaşam biçimi oldu.
Peki Biz Ne Yapıyoruz?
Cumhuriyete sahip çıkmak yalnızca yıldönümlerinde kutlamak değildir. Haddini bilmek, yanlışa susmamak, bilimsel cesareti kuşanmak, kadına, çocuğa, doğaya saygı duymak, fikri hür, vicdanı hür nesiller yetiştirmek, bilime yatırım yapmak, sanatı desteklemek, vb. her biri Cumhuriyet’in devamını sağlayan temel taşlardır. Cumhuriyete ancak bu değerlerle sahip çıkabiliriz.
Çünkü Cumhuriyet; sandığın, sokağın, bilimin, adaletin, özgür iradenin ortak alanıdır.
Bugün bir vatandaş olarak sorumluluğumuz, Atatürk’ün mirasını yalnızca gururla anmak değil, onu yaşatmaktır. Cumhuriyetin ışığını taşıyan her birey, hem kendinden hem de geleceğinden sorumludur.
Atamıza tüm dünyanın hayranlığı neden diye düşündünüz mü?
Çünkü Atatürk, İşgal altında paramparça olmuş bir milleti ayağa kaldırdı, ulus egemenliğini devlet dokusunun merkezine yerleştirdi, kadınlara seçme ve seçilme hakkını Avrupa’dan önce verdi, bilim ve sanat akademilerine öncülük etti, uluslararası hukukun barışa uygun ilkelerini savundu.
Atatürk; savaş meydanlarının komutanı olduğu kadar, barışın mimarıydı. Bu yüzden adalet mekanizmasından askeri akademilere, dünya liderlerinin sözlüğünde Atatürk bir örnek, bir model, bir kılavuz olarak anılıyor.
102 yıl boyunca, Cumhuriyet’in nefesi nice sınavlardan geçti. Gelecek kuşaklar bu nefesi güçlendirmek zorunda artık.
Gençler, eleştirel düşünmeli, dijital dünyanın tüketicisi değil üreticisi olmalı, tarihine sahip çıkarken dünyaya entegre olabilmeli, kadın erkek eşitliğini yaşamın her alanına taşımalı, sorgulamalı, araştırmalı. Çünkü Atatürk’ün asıl devrimi, zihinde gerçekleşti.
102 yıldır yanarken sönmeyen bu ateş, kendiliğinden yanmıyor. Onu her gün yeniden tutuşturan; adalete inanç, barışa sadakat, kadına saygı, çocuğa sevgi, bilime bağlılık ve özgürlüktür.
Cumhuriyet yalnızca dünün mirası değil, yarının vaadidir.
Ve bu vaadi yerine getirecek olan biziz. Hepimiziz.
Ne mutlu Cumhuriyeti koruyanlara.
Ne mutlu Cumhuriyeti geleceğe taşıyanlara.
 
             
             
             
             
             
             
             
         
         
         
         
         
        