Şu an bu yazıyı okurken gözlerinin satırlar arasında kayışının farkında mısın?

Vücudunun şeklinin, mesela oturuşunun farkında mısın?

Belki çok eğiliyorsun boynun veya sırtın rahatsız… Peki bu satırları okuyunca istemsizce duruşunu düzeltmiş olduğunun farkında mısın?

Çoğunlukla değiliz, kendimize dair farkındalığımız çok az, bunda bilinçli zihnin fark etme kapasitesinin az oluşu çok önemli bir faktör. Araştırmalar, bilinçli zihnimizin saniyede yalnızca yedi parçaya kadar bilgi işleyebildiğini gösteriyor bu sırada bilinçaltının saniyede yaklaşık 11 milyon parça bilgiyi işlediğini hesaba kattığımızda, bu neredeyse önemsiz bir sayı. Bu bilinçaltının, bilinçten 200.000 kat daha fazla bilgi işlemesi anlamına geliyor. Tek bir günde bilinçsizce ne kadar bilgi algıladığımızı hayal edin. Önceki yazımda bilinçaltının ne kadar güçlü bir makine olduğunu söylediğimde abartmamıştım.

Sonuç olarak milyonlarca bilgi, beş duyumuzdan, sezgilerimizden gelen bilgilerin neredeyse hepsi doğruca bilinçaltına gidiyor. Örneğin biriyle tanıştın, bilinçli olarak kişiyi görür, sesini duyar, konuşulanı dinlersin ama bilinçaltı bu sırada ses tonunu, duruşunu, ifadesini, mikro mimiklerini algılar, bu yüzden bazen birine nedensizce güvenirken kiminden de rahatsız olursun.

Demek oluyor ki dışarıya yönelttiğimiz ilginin bir kısmını bilinçli olarak kendimize aktarmak zorundayız ki kendimizin farkında olalım. Bu elbet bir çaba işi. Fakat bunu yapmazsak, bilinçaltı ancak acil bir durumla karşılaştığında bize bir sinyal yollayacaktır. Bu sinyal duygular ve ağrılardır. Böylece bilinçaltı dikkatimizi çekmeye çalışır.

Ancak günümüz insanı ağrıları bile artık çekilmeyecek hale gelene kadar göz ardı ederken duygularını nadiren ciddiye alır. Oysa duygu, ağrıdan da önce bilinçaltının bizimle iletişim kurmasının en temel yoludur. Duygularınızı görmezden gelmeyin çünkü duyguları görmezden gelmenin sonuçları sanılandan daha vahimdir. Görmezden gelinen duygular önce davranış, sonra karakter ve sonra da zihinsel veya fiziksel bozukluklar şeklinde ortaya çıkarlar. İşte ağrılar ve hastalıklar bu en son aşamada ortaya çıkıyor. Yani her hastalığın temeli ciddiye alınmayan duygulardır. Korku örneğin bir duygudur, korktuğunda çoğu insanın midesi ağrır değil mi? yani duygular bedende iz bırakır, bir enerji bırakır. Ve bu izlere zamanında müdahale edilmezse, onlarla hastalık olarak mücadele edilmesi gerekir.

Yazılarımda bilinçaltımızı tanımaya, farkındalığımızı geliştirmeye yönelik yöntemlere sıkça yer vermeyi planlıyorum. Her yola küçük adımlarla çıkılır, farkındalığınızı kendinize çevirmek için ilk adımları atmaya hazır mısınız?

O zaman sessiz olun…

Gün içinde çok kısa anlar bile olsa kendinize biraz sessizlik armağan edin. O sessizlik anlarında sadece varlığınızı duyumsamaya çalışın belki aldığınız nefesi, belki teninize değen güneşi, isterseniz 2 dakika ile başlayın, kendi hızınızda bu sürenin uzamasına izin verin. Süre uzadıkça günlük sıkıntılar zihninizde belirebilir ancak geçip gitmelerine izin verin, bu anlarda hep kendi bedeninize dönün, nefesinizi fark edin, duruşunuzu fark edin. Zamanla kolaylaşacak ve biraz daha büyük adımlar için hazır olacaksınız.