Yaklaşık 85 yıl önce minik ellerin emeği ile inşa edilen Aksu Köy Enstitüsü mirasına seri kundakçı gölgesi düştü.
Zamanında Aksu Köy Enstitüsü olarak kurulup şu an Milli Eğitim Bakanlığına bağlı Aksu Fen Lisesi tarafından kullanılan lojmanlar bölgesinde iki aydır ara ara ortaya çıkan yangınları endişe içinde izliyoruz.
Bu konuda duygularımı, bilgilerimi ve önerilerimi paylaşmak istiyorum.
Nedendir bilinmez, üzerinde yaşadığımız coğrafyada iyi işler her zaman zor olur. İyi insanların iyi şeyler yapmasına engel olan bir iklimde yaşıyoruz. Bu konuda eskiden beri ülkeye dair bazı hikayeler duyarız.
Kendi olanaklarıyla denizaltı aracı yapan kişi kaçak sünger avladığı gerekçesiyle cezalandırıldı.
Kansere karşı bitkisel bir tedavi geliştiren kişi medyada linç edildi.
Suyla çalışan motor geliştiren kişi hakkında soruşturma açıldı.
Evinin garajında araba yapan kişiye ceza kesildi. Sürer gider böyle anlatılar...
Benzer bir olay kamu görevindeyken başıma gelmişti. Toplu olarak hizmet verilen bir birimde çalışanların önerisiyle çocuk esirgeme kurumundaki çocuklara bayram öncesi cebimizden giysi ve oyuncak almıştık. Ertesi gün çok hatırı sayılır bir fırça yemiştim.
“Yarın bu çocuklara bayram şekeri verecek olan validen daha mı büyüksün?”
“Validen büyük değilim ama çocuklar çok mutlu oldular.”
Köpürmüştü karşımdaki. Meslek yaşamım boyunca böyle şeyler yaptığım için başıma gelenleri anlatsam hem güler hem ağlarsınız.
İnsanlık tarihine bakacak olursak; farklı olan, sorgulayan, gelişen, geliştiren, icat yapan iyi insanların başına neler geldiğini daha net görürüz. Tarih sayfaları büyük bilim insanlarının, sanatçıların, mucitlerin, yazarların katlediliş öyküleriyle doludur.
Cadı damgasıyla diri diri yakılan insanların öyküleri halen kulaklarımızda.
Bu karanlık geçmişimiz insanların belleğinde çok büyük ve kalıcı hasar bırakmış olmalı ki; öne çıkmak, farklı olmak, sorgulamak, icat yapmak, iyilik yapmak toplumumuzda pek önerilen işler değil.
“-Memleketi sen mi kurtaracaksın? Başka işin mi yok? Boş ver. İcat mı çıkarıyorsun? İşine bak, sen de kim oluyorsun? Sana mı kalmış?”
Halkımız bunu bilip özümsediği için okula başlayan, işe giren ya da askere giden evladına dikkatli olması yönünde önerilerde bulunurlar.
“Öne çıkma, dikkat çekme, aklını ve yeteneğini gösterme, dışlanırsın, kıskanılırsın, engellenirsin, başına iş alırsın…”
Bu toplumda hayatta kalma güdüsü ilerleme güdüsünün önünde bir engel olarak duruyor. Hem hayatta kalma hem de ilerlemenin bir arada olduğu mekanizmayı kurmaktan uzağız.
Bu durum ne kadar sürer ve ne zaman kırarız bu cam tavanları, bilinmez. Böyle gitmeyeceği de kesin gibi.
Çünkü çağımızda ilerlemezseniz hızla gerileyeceğinizi bilmeniz gerekir.
İşte tam da bu noktada cehaletle mücadelenin birey birey değil de, sistemli olarak yürütülmesi ile bir şeylerin değişebileceği düşünülmüş.
Böylece Köy Enstitüleri çıkmış ortaya.
‘İcat çıkaracak’ bireyleri yetiştirmek ve toplum kalkınmasını hızlandırmak amaçlanmış.
Köy Enstitülerinde eğitim ve sağlık alanlarında çok önemli işler yapıldı. Genç Cumhuriyet’in kalkınmasına halkın katılımı sağlandı.
Bireyin üzerine cam tavan koyan bireyler bu defa sistemin üzerine cam tavan koymak için sistemli olarak çalıştılar. Bunu başaramayacaklarını anladıklarında ise kapatma yolunu seçtiler.
Köy Enstitülerimiz uzun ömürlü olmadı. Bireyin başına gelen bu defa sistemin başına getirildi.
Yine de bugünlere kadar gelebilmemizi ve halen cehaletle mücadele eden yurttaşların varlığını Köy Enstitülerine borçlu olduğumuzu biliyoruz.
On yıllardır ayakta durabilen Köy Enstitüsü binalarının bakımsız kaldıkları, bazılarının yıkıldığı, yakıldığı haberlerini gözlerimiz nemlenerek izliyoruz.
21 Eylül 2025 tarihinde mesaj panolarımıza bir yangın görüntüsü düştü. Aksu Köy Enstitüsünde ilk yıllarda öğrencilerin de emeğiyle yapılan binalardan birinin yandığını gördük.
Aksu Köy Enstitüsü yerleşkesindeki 80-85 yıllık 20-25 adet yapı Aksu Fen Lisesi bünyesinde okul, müze, lojman ve depo olarak kullanılıyor. Yangının lojman olarak kullanılan bir binada çıktığını ve kullanılmayacak biçimde hasar verdiğini öğrendik. Neyse ki can kaybı olmamış.
Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği (YKKED) yönetimi olarak üzüntü ve endişe dolu çok sayıda mesaj aldık. Yaklaşık 70 yıl önce kapatılmasına rağmen o yerleşkede Köy Enstitüleri ruhunun halen yaşadığına inanan, oralardan güç alan ve bir gün mutlaka tekrar açılacağını düşünen duyarlı insanlarımızın sayısı hiç de az değil.
YKKED yöneticileri olarak yerinde görmek ve doğru bilgileri alarak duyarlı yurttaşlarımızı bilgilendirmek için Aksu’yu ziyaret ettik.
Aksu’da Manzara
Bahse konu alan oldukça geniş bir alan. İçerisinde çam ve zeytin ağaçlarının yoğun olduğu doğal bir ortam var. Sahaya serpiştirilmiş ve sayıları 20-25 kadar olan binaların bir kısmı Milli Eğitim lojmanları, bir kısmı da depo olarak kullanılıyor.
Bir lojmanın kullanılamaz hale gelecek şekilde yandığı, daha önce de bir lojmanda yangın çıkmış olduğunu öğrendik. Lojman etrafında bulunan kuru otların ve ağaçların zarar görmediği, yalnızca binanın yandığı açıkça görülüyor.
Son bir ayda yerleşke içinde 10-15 defa yangın çıktığı söyleniyor. Olaylar Temmuz ayından bu yana aralıklarla devam etmiş. Bazı günler üç defa yangın çıktığı ve yangınların kuru otların tutuşturulmasıyla çıktığı anlaşılıyor.
Yerleşkenin kuzey sınırına yakın bölgelerde çam ağaçları, biraz ileride zeytin ağaçları kısmen yanmış. Bu şekilde yaklaşık 10 noktada bölgesel yangın izleri var.
Olayların mevsimsel ya da tesadüfi olmayıp kundaklama olarak tanımlanabileceğini söyleyebiliriz.
Özgür Ansiklopedi Vikipedi’ye göre Kundaklama veya Kundakçılık; “Kötü amaçlarla herhangi bir malı, binayı veya araziyi ateşe verme.” Olarak tanımlanıyor. “Kundakçılık kasıtlı ve kötü amaçlı olması yönüyle kazara meydana gelen yangınlardan ayrılır.” deniyor.
Kundakçılığın Türk Ceza Yasası 151 ve 152. Maddelerinde belirtilen cezaları var. Mala zarar verme kapsamında 4 aydan 3 yıla kadar hapis cezası verilebileceği gibi Nitelikli hallerde bu cezalar 1-4 yıl olarak uygulanabiliyor. Verilen zararın büyüklüğüne ve ölüme sebebiyet verme gibi başka suçların da birlikte işlenmesine göre bu cezalar artırılarak uygulanabiliyor.
Kundaklama suçunu işleyen birinin çıkardığı yangının verebileceği zararı kontrol edebilme şansı yoktur. Bu yüzden kundaklama olayları kişilere ve çevreye verdiği zararın yanında yarattığı dehşet duygusu ile birlikte değerlendirilmelidir.
Çözüm için neler yapılabilir?
-Bahse konu alanın genel olarak bakımının ve giriş çıkış yerlerinin kontrolünün yetersiz olduğu söylenebilir. Konuya bu çerçevede bakılmasında yarar var.
-Ağaç diplerinde temizleme yapılmalı, alanda kuru ot, yaprak, çöp bırakılmamalıdır.
-Yerleşkenin giriş çıkış yerleri fiziki olarak güvene alınmalı, araçlı giriş yerleri güvenlik kameralarıyla izlenmelidir.
-Kontrolsüz yaya girişini engelleyecek şekilde çitler, duvarlar ve tel örgüler kontrol edilip sağlamlaştırılmalıdır.
-Piknikçi, tinerci, balici ve yabancı kişiler konusunda duyarlı olunmalı, yerleşkeye girişleri önlenmelidir.
-Yerleşkede ikamet durumu kontrol edilmeli ve ilgisiz kişi işgaline uğramış bina ya da metruk yapı bulunmamalıdır.
-Yangın çıkarılması muhtemel yerlere belli sayıda ‘Fotokapan’ konulmalıdır.
-Lojmanlarda yaşayanların bu tür olaylara karşı bilgilendirilmesi, bilinçlendirilmesi, yangın anında davranış şekli ve müdahale konusunda eğitime tabi tutulması da yararlı olacaktır.
-Yetkililerin bu konuyu hızlıca çözmesi ve suçlu ya da suçluların en kısa zamanda adaletin karşısına çıkarılması son derece önemlidir.
Öğrenciler, okul idarecileri, lojmanlarda yaşayanlar, İtfaiye, Emniyet, Aksu halkı ile birlikte bizler de her yangın haberinde hop oturup hop kalkıyoruz. Yangınlar gece ya da gündüz, her an başlayabiliyor. Bu strese kimse dayanamaz. Daha fazla zarar ziyan olmadan, canlara zarar gelmeden bu işi el birliği içinde çözmemiz gerekiyor.