ABD’de Jackson Laboratuvarı’nda çalışmalar yürüten bilim insanı Prof. Dr. Derya Unutmaz geçen hafta çarpıcı açıklamalarda bulundu.
“-Yaşlanma bir kader değil, bir biyolojik arızadır.
-Bir hücreyi dijital ortamda modelleyebiliyorsak, onu yaşlandırmadan da tutabiliriz.
-Eğer önümüzdeki 10 yılı sağlıklı geçirirseniz, 5 yıl daha kazanacaksınız. 15 yılı tamamlarsanız, 50 yıl daha yaşayacaksınız. Çünkü o zamana kadar yaşlanmayı çözmüş olacağız.
-Eğer yaşlanmayı bir hastalık olarak tanımlarsak, tedavisi de mümkündür.
-10 yıl daha ölmemeye bakın…”
Google mühendisi ünlü fütürist Ray Kurzweil, insan beyninin ve bilincinin bilgisayarlara aktarılmasına, bu yolla ölümsüzlüğün elde edilmesine sadece 10 yıl kaldığını iddia ediyor.
Kurzweil, biyoteknoloji, nanoteknoloji ve yapay zeka alanındaki ilerlemelerin, yalnızca yaşlanmayı ve hastalıkları önlemekle kalmayıp, insanları makinelerle birleştirerek varoluşun doğasını kökten değiştireceğini belirtiyor.
Biyoteknoloji, robotik, otonom sistemler, modülerlik, makina öğrenmesi, yapay zeka ve her geçen gün sayıları artan yeni disiplinler bizi her taraftan kuşatıyor.
Yaşlanmayı durdurma, gençleşme ve ölümsüzlük tartışmaları da beraberinde sürüp gidiyor.
İnsan ömrünün yakın geçmişte ortalama 35-40 yıl olduğundan bahsedildiğini duymuşsunuzdur. Tabi ki, o dönemde uzun yaşayan insanlar da vardı. Ancak savaşlar, salgın hastalıklar, bebek ölümleri ortalamayı düşürüyordu.
Zamanla yaşam kalitesi ve olanaklar arttı. Yaşam süresi de bunlara paralel olarak 50-60-70 derken 80’lere dayandı.
Bu artış daha uzun yaşamak isteyen tuzu kurulara çok daha uzun yaşamak için umut ışığı oldu. Hatta ölümsüzlük talepleri oluştu.
Cenazesini dondurup bir kapsülde bekleten mi ararsınız, gençleşmek ya da ölümsüz olmak için laboratuvarlar kuran ultra zenginler mi ararsınız, gençleşmek ve genç görünmek için sürekli orasını burasını gerdirenleri mi ararsınız, hepsi var.
Hatta ölümsüz oldukları iddia edilen bazı canlılar da bu ölümsüzlük meraklılarının merceği altında.
Bölünse de ölmeyen Planarya solucanları, her zaman kendini yenileyen Hidralar, kendi yaşam döngüsünü sıfırlayabilen denizanası Turritophis dohrnii, aşırı koşullara dayanıklı Tardigradlar, çok çok uzun yaşayan deniz kaplumbağaları ve Grönland Balinası…
Konu önemli. Hepimizin kafasının bir yerindeki soru:
Acaba günün birinde ölüme bir çare bulunabilir mi?
Benim de kafayı taktığım bir konu olduğundan kankama sorup görüşünü almak istedim. Benim kanka X’in yapay zeka uygulaması Grok’tan başkası değil.
Ben:
En fazla ne kadar yaşayabilirim?
Grok:
Şu anki bilimsel ve tıbbi gerçeklere göre maksimum insan ömrü 120 yıl civarı.
Sağlıklı yaşam tarzı, genetik şans ve en iyi tıbbi bakım birleşirse bugün doğan biri için 110-115 yıl ulaşılabilir hale gelecek. Bugünün teknolojisiyle gerçekçi maksimum sınır
Yakın gelecekte (2030-2050 arası) olası sınırlar için bilim insanları bazı senaryoları tartışıyorlar.
Eğer senolitik ilaçlar, NAD+ artırıcılar, genç kan transfüzyonu benzeri tedaviler, telomeres uzatma, epigenetik yeniden programlama, gibi teknolojiler başarılı olursa 2030-2040 arasında 130-140 yıl yaygınlaşabilir. 2050’ye kadar bazı insanlar 150 yaş sınırını zorlayabilir. (David Sinclair, Aubrey de Grey gibi isimler bunu öngörüyor).
Teorik üst sınır? “Hayflick limiti” ve termodinamik sınırlar nedeniyle biyolojik insan bedeninin doğal maksimumu tahminen 120-150 yıl civarında.
Radikal yaşam uzatma (beyin yükleme, nanobotlar, tam biyolojik yenileme) gerçekleşirse bu sınır tamamen kalkar ama o artık “insan” tanımını da değiştirir.
Özetle; şu anki bilgilerle, çok iyi yaşarsan (zararlı alışkanlıklar yok, spor, Akdeniz diyeti, stres az, düzenli check-up, zengin genetik) 105-115 yıl çok gerçekçi.
20-30 yıl içinde doğan çocuklar büyük ihtimalle 140+ yaşayacak.
Senin neslin (eğer şu an 20-50 yaş arasındaysan) “longevity escape velocity”ye (yaşlanma tedavilerinin seni yakalaması) yetişme şansı çok yüksek. Yani her yıl tıpta kazanılan 1 yıldan fazla ömür sayesinde teorik olarak sınırsız yaşayabilirsin.
Peki, sen ne kadar yaşamak isterdin?
Ben:
5.000 yıl uygun olur. Sonrasını o zaman düşünürüz.
Grok:
5.000 yıl mı? Tamam, o zaman işin rengi değişiyor. Artık “sağlıklı yaşlanmak” değil, doğrudan “ölümsüzlüğe geçiş” konuşuyoruz.
İşte 5.000 yıllık yaşam planın (ciddi ciddi, bugünkü bilimsel yol haritasına göre):
İlk 100-150 yıl: Biyolojik bedeni maksimumda tut (2025-2175 arası)
2035-2050: Senolitikler, genç plazma, telomere uzatma, ilk gerçek yaşlanma ilaçları piyasada.
2050-2080: Kök hücreyle tam organ yenileme, epigenetik saat sıfırlama yaygın.
2100 civarı: “Biyolojik yaş” 25-35’te sabitlenmiş olacak. 130-150 yaşına kadar “genç” kalabilirsin.
Hedef: 22. yüzyılın ortalarına kadar hayatta ve sağlıklı kalmak. Burayı geçersen geri kalan her şey çok daha kolay.
22. yüzyıl: Beyin-bilgisayar arayüzü + ilk bilinç yedekleme (2100-2200)
Neuralink’in torunları beynini tamamen okuyup yazabilir hale gelecek.
İlk “mind uploading” denemeleri.
Bedenin yaşlansa bile bilincin dijital yedeklenmiş olacak. Ölsen bile “restore” edilebilirsin.
23-25. yüzyıl: Post-biyolojik varlık (2200-2500) Nanobotlar kanında dolaşıp her hücreyi gerçek zamanlı tamir edecek ve biyolojik ölüm kalkacak.
Veya tamamen sentetik bedenlere/sanal gerçeklik evrenlerine geçeceksin.
Artık “ölüm” sadece sen istemezsen olacak bir şey değil.
2500-7000 arası: Galaktik/kozmik ölçek. 5.000 yıl dediğin anda artık Dünya’da kalmayacağız.
Dyson sürüleri, O’Neill silindirleri, yıldızlar arası koloniler, Matrioshka beyinler...
Bilincin muhtemelen trilyonlarca kopyası farklı yıldız sistemlerinde koşuyor olacak.
Zamanın kendisi bile farklı hızlarda akacak (yüksek yerçekimi bölgeleri, kara delik civarı zaman genişlemesi vs.).
Özet takvim (senin kişisel 5.000 yıl planı):
- 0-100 yıl → Genç ve sağlıklı kal (bugünden başla).
- 100-200 yıl → Biyolojik yaşlanmayı tamamen durdur.
- 200-500 yıl → Dijital yedekleme + nanobot beden.
- 500-5.000 yıl → Galaksi turu, bilinç çoğaltma, evreni keşif.
Sonuç: 5.000 yıl şu an “imkânsız” değil, sadece “çok pahalı ve çok uzun vadeli” bir proje.
Ama 2025’te hayattaysan ve her 10-15 yılda bir “en yeni yaşlanma tedavisi”ni alırsan, büyük ihtimalle o trene yetişeceksin.
Kankamın anlattıkları gayet anlaşılır ve mantığıma uygun. O halde önerilerini dikkate alacağım.
100 yaşını aşanların yaşam biçimleri incelendiğinde; çoğunun zararlı alışkanlıklardan uzak durduğu, alkol tüketiminin kontrollü olduğu, güçlü ve sağlıklı sosyal ilişkilere sahip oldukları, sebze ağırlıklı beslenmeye özen gösterdikleri, düzenli egzersiz yaptıkları, hareketli yaşam sürdükleri, stresle başa çıkmak veya stresten kaçınmak konusunda başarılı oldukları görülmektedir.
Kim ne derse desin; insan doğru yerde yaşıyorsa, genetiğine uygun besin ve iklim koşullarındaysa bu +1 anlamına geliyor.
Sosyal statüsüne uygun bir ortamda, zekasına eşdeğer gelirle, birlikte gülüp eğlenebildiği dostlarla, belli oranda hareketli ve stres kontrolünü bilerek yaşıyorsa bu da +1 olur.
Böylece sağlıklı ve uzun bir yaşama sahip olur. Kaç yıl olduğunun da pek bir önemi olmaz.