Antalya siyaseti, bu yazın sıcaklığını yalnızca güneşten değil, peş peşe gelen siyasi operasyonlardan da hissediyor.

Büyükşehir Belediyesi’ne uzanan gözaltılar, yolsuzluk iddiaları ve sert açıklamalar… Hepimiz biliyoruz: Bu süreç, yalnızca belediyeyi değil, partimizin Antalya örgütünü de derinden etkiledi. Ve şimdi, tam da bu atmosferde örgüt seçimlerine gidiyoruz.

Operasyonlar sonrası partimizde iki farklı ses yükseliyor. Bir kısmımız, “Bu siyasi bir operasyon, safları sıklaştıralım” diyor. Diğer kısmımız ise “Bu noktaya nasıl geldik, hatalarla yüzleşelim” diyor. Doğrusu şu: Hangimiz haklı olursak olalım, bu seçim sürecinde birbirimizi yıpratacak, kamuoyu önünde partimizi tartışma konusu yapacak her söz, yalnızca karşımızdakine yarar. Antalya’da bugün en çok ihtiyacımız olan şey, birlik görüntüsü.

Üyelerimiz, güven veren, tartışma yaratmayan, sokakta karşılığı olan isimleri görmek istiyor. “Temiz sayfa” söylemi boş bir söz değil; krizi aşmanın tek yolu. Bu süreçte görev almak isteyen herkes şunu unutmamalı: Örgüt yönetmek, yalnızca kongre kazanmak değil; kongre sonrası aynı çatı altında tüm üyelerle omuz omuza çalışabilmektir.

Antalya’da örgüt seçimleri her zaman rekabetlidir ama bu kez risk daha büyük. Operasyonların yarattığı saflaşma, eğer dikkat etmezsek, seçim sonrası yaraları kapatmayı zorlaştırır. Kongreyi kazanmak bir şeydir, partiyi birlikte geleceğe taşımak bambaşka… Birbirimizi yıpratmadan, geçmişin hesabını değil, geleceğin yol haritasını konuşarak bu süreci yönetmeliyiz.

Antalya, CHP için yalnızca bir şehir değil, Türkiye siyasetine yön veren bir vitrin. Bu vitrinde birlik, güven ve inanç olursa, halkın desteği büyür. Aksi halde, kendi kavgamızla hem vitrine hem de geleceğimize zarar veririz. Gelin, bu kongreyi “hesaplaşma” değil, yeniden kenetlenme sürecine dönüştürelim. Çünkü bu parti hepimizin; bu şehir hepimizin.