Merhaba, Yaşadığımız her günün her saniyesini dolduracak kadar çok sorunla uğraşırken, dünya üzerinde yaşayabilmemize imkan sağlayan toprağı yazacağım size.

Üzeri betonla, asfaltla, taşla doldurulmuş, yakılmış, içine canlısından ölüsüne ne ararsanız gömülmüş, zehirlenmiş ve kirletilmiş toprağı…

Yerçekimi sayesinde havada uçmadığımız dünya üzerinde, yürümekten başka şansımız yok. Sanki farklı bir açık hava hapishanesi gibi görünen dünyadan uzaya çıkmak ve denizlerin derinliklerine inmek için özel kıyafetlere ihtiyacımız var. Kısacası yaşamak için toprağa basmak zorundayız.

Nedir bu toprak? Üzerine bastığımız, bize ağaçla, meyveyle, bitkiyle içinde ki tüm canlarla geri dönen toprak. Sevdiklerimize veda ettiğimizde bağrına bıraktığımız toprak. Topraktan geldik toprağa gideceğiz diyenler gerçekten bunun farkında olarak mı söylüyorsunuz yoksa üzerine bastığınız toprak gibi bir alışkanlık mı sözleriniz!

Toprak, bize yaşam enerjisi veren bitki örtüsünün beslendiği kaynakların ana deposu. Minareller, gazlar, sıvılar ve organizmalardan oluşan muhteşem bir karışım. 1 gram toprağın içinde ekosistemin devamı için milyonlarca canlının bulunduğunu biliyor musunuz? Peki 1 cm toprağın ortalama 1000 yılda oluştuğunu…

Toprak Ana, en derinden en üstüne, içinde ve üzerinde yaşayan tüm canlara ev sahipliği yaparken toprak üzerindeki ölü bitkileri, tarlanızdan hasat sonrası kalan kökleri, dalları yakarken hiç düşündünüz mü? Toprak yakılır mı? Para kazanmak için ekilen tarlalar ekildiği kadar nazik bir şekilde yeniden temizlenip sürülemez mi? Nedir bu aceleniz…

Toprak üzerindeki ölü bitkileri yakmak toprağa çok büyük zararlar verdiği gibi toprağımızı verimsizleştirir ve zamanla toprak tıpkı insan gibi sağırlaşır. Halbuki toprak üzerindeki ölü bitkiler, dallar, yapraklar fosilleşerek gübre görevi görür ve toprağımızı zenginleştirip, nemlendirir.

Üzerinden binlerce medeniyet geçen toprak kim bilir neler sakladı hafızasında! Tıpkı su gibi. Tarihi bir su kanalından içtiğiniz su ile evinizde metal aksamdan içtiğiniz suyun hafızası gibi. Toprağın bilgeliği ve inanılmaz bir hafızası var.

Ve küçük bir fidan toprakla buluşmanın mutluluğuyla, bazen su bulmak bazen daha da köklenmek için yayılır da yayılır nemli toprağın içinde. Büyür kocaman olur küçük ağaç ve ekildiği yerdeki toprak bütünlüğüne yardım etmek için başlar tüm gücüyle çalışmaya. Orman ağaçlarının kökleri toprağı sıkı sıkıya tutarak erozyonu önler. Ve hatta ağaç ve bitki kökleri toprağın üst tabakasını tutarak rüzgar ve su ile taşınmasını engeller…

Barınmanın yatırıma dönüştüğü günümüze gelirsek… Ne kadar yaşayacağınızı bilmediğiniz dünya üzerinde yatırım adı altında ev almak için sıraya giriyorsunuz ya! Ağaç yoksa toprak yok, toprak yanarsa gıda yok ve her ikisi yoksa hayat yok! Torunlarınıza, çocuklarınıza ve hatta geleceğinize yaptığınızı zannettiğiniz bu yatırım dünyanın yaşam kalitesini düşürüyor ve dünyanın ekosistemini bozuyor. Kısacası yarın yok!

Dilerseniz daha fazla geç kalmadan ağacın mutlulukla toprakla buluştuğu gibi sizde sevgiyle küçük fidanları ekmeye gidin. Sadece bir ev alın barınmak için! Ev biriktirirken doğayı öldürmeyin! Ben mitinglerde doğa için çığlık çığlığa bağırırken sanki benim gibi düşünüyormuşcasına doğayı sevdiğinizi söylemeyin! Doğayı seven ona sahip çıkandır. Yakan, yıkan, zehirleyen, yeni bir ev için yok eden değildir.

Dünyanın misafirhane olduğunun farkına varıldığı bir sistemde, kuş sesleriyle ve huzurla yaşamak için sadece betonlaşmaya dur diyerek ilerlemeliyiz yarınlarımızın hedeflerine. Çocuklarımıza içi meyve dolu bahçeler miras bırakmalıyız. Çiftçimizi eğiterek ekolojik sisteme zarar vermesini engellemeliyiz. Betonun yenmeyeceğini insanlara gerekirse zorla öğretmeliyiz. Çünkü bu dünya hepimizin bir avuç zenginin değil…

Her değişime ayak uyduran doğanın bilgeliği ve sanatın ışığında yeniden görüşene dek sağlıkla ve sevgiyle…