Şu Antalya'nın halini bir de benden dinleyin canım. Hani derler ya, "Eskiden buralar hep dutluktu," işte bizim de o dutlukları arayan gözlerimiz yoruldu artık. Güzelim Antalya, cennet şehir, Akdeniz'in incisi... Ama gelin görün ki, bu inci son yıllarda öyle bir uğultuya, öyle bir gürültüye teslim oldu ki, insan kendi sesini duyamaz hale geldi.
Hani balkonunuza çıkıp bir deniz havası alayım dersiniz ya da yıldızları seyredeyim... İşte o anlarda bile kulağınıza dolan, ruhunuzu yoran bir kakofoni var. Şehrin stresi, o gürültüyle birlikte damarlarınıza işliyor sanki. Gündüz deseniz dert, gece deseniz daha büyük dert. Çünkü gecenin o doğal sakinliğini bile çalan bir patırtı muhakkak oluyor.
Biliyorum, şehir büyüyor, gelişiyor, hayat devam ediyor. Ama bu "gelişme" illa ki huzurumuzu çalmak zorunda mı? Bizim Akdeniz insanının o rahatlığı, o keyifli yaşam tarzı nereye gitti? Sanki herkes birbiriyle yarışıyor, en çok sesi çıkaran kazanacak sanıyor. Oysa kazanan yok, hepimiz kaybediyoruz. Gürültüye boğulmuş bir yaşamın neyinden keyif alabiliriz ki?
En çok da o motorların sesine takılıyorum. Sanki bilerek, isteyerek o sesi sonuna kadar açıyorlar. Bir anlık keyifleri için koca bir mahalleyi uyandırıyorlar. Düşüncesizlik mi dersiniz, saygısızlık mı? İnanın ben de bilemedim. Ama bildiğim tek şey var: Bu durum, komşuluk hukukunu, insan olmanın nezaketini ayaklar altına alıyor.
Bir de inşaatlar var tabii. Sabah 8'den akşam 6'ya kadar süren o kesintisiz darbe sesleri, o kepçelerin gıcırtıları... Evde çalışmaya çalışan, çocuğu uyutmaya çalışan, hatta sadece dinlenmek isteyen binlerce insanın çilesi...
Kocaman bir şehri bir anda sessizliğe büründüremeyiz elbette. Ama küçük adımlar atabiliriz. Mesela, her birimiz sesimize sahip çıkabiliriz. Aracımızın kornasını çalmadan önce bir kez daha düşünebiliriz. Motosikletin egzozunu susturmayı deneyebiliriz. Empati kurabiliriz falan filan…
Biraz sessizlik, biraz saygı ve biraz da huzur hepimize iyi gelecek. Ne dersiniz, küçük bir sessizlik harekâtı başlatsak mı?
Birlikte daha sessiz ve daha mutlu olabiliriz, inanıyorum...