Kış bu yıl şehre sessizce girdi ve kendini en çok grip dalgasıyla hissettiriyor.
Sokakta kime selam versem, ya burun çekiyor ya da “Ben de yeni atlattım” diyor. Antalya’nın o yumuşacık kışı bu sefer biraz nazlı geldi gibi.
Normalde kış deyince akla kar, soğuk, buz gibi hava gelir ama Antalya’da kış kendini genelde rüzgârla, nemle ve ani sıcaklık değişimleriyle hatırlatır. Bu yıl da öyle oldu. Bir gün tişörtle geziyoruz, ertesi gün mont arıyoruz. Hal böyle olunca bünyeler hemen şaşırdı.
Son bir haftadır neredeyse herkes aynı şikayetlerle dolaşıyor: Boğaz yanması, burun akıntısı, halsizlik, ara ara ateş… Hatta bazıları “Böyle grip görmedim” diye serzenişte bulunuyor. Biraz da Antalya’nın kalabalıklaşması, kapalı alanların artması ve toplu taşımadaki yoğunluk bu yayılmayı kolaylaştırıyor. Yani “Bana bir şey olmaz” dememek lazım.
Bu dönemde yapılacak en iyi şey, biraz yavaşlamak ve bedenimizi dinlemek. Antalya’nın o güneşli havası bazen bizi yanıltıyor; “Hava güzel, hasta olmam” diye düşünüyoruz. Ama rüzgâr bir çarptı mı, ertesi gün kendimizi battaniye altında bulabiliyoruz.
Bol su içmek, vitamin desteğini aksatmamak ve mümkünse kalabalık ortamlarda dikkatli olmak şart. Ayrıca, biraz kestirmek, sıcak çorba içmek ve havalandırmaya özen göstermek bile büyük fark yaratıyor. Bunların hepsi küçük ama etkili önlemler.
Unutmadan, hastayken dışarı çıkıp hem kendimizi hem başkalarını zorlamanın kimseye faydası yok. Bir iki gün evde dinlenmek, hem iyileşmeyi hızlandırıyor hem de yayılmayı azaltıyor. Hele bu dönem, kendimize ve çevremizdekilere ekstra özen göstermemiz gerekiyor.
Kısacası Antalyalılar, kış bu yıl kendini grip dalgasıyla fazlasıyla hissettiriyor. Birbirimize dikkat edelim, kendimizi fazla yormayalım. Şu dalga bir geçsin, yine güneşli Antalya günlerinde sağlıkla buluşalım.
Ben hatırlatmakla görevliyim aslında da bakmayın siz…