“Baba oğula bağ bağışlamış, oğul bir salkım üzümü çok görmüş.” Anadolu’nun içli atasözlerinden biri, şu sıralar Antalya’nın kulaklarında yankılanıyor. Çünkü bu söz, tam da Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek ile oğlu Gökhan Böcek arasında yaşanan derin sessizliği özetliyor.
Bazı suskunluklar var ki, yankısı taş duvarlardan çok kalpleri yıkar.
Bazı ihanetler var ki, yalnız bir adamı değil, koca bir kenti yaralar.
Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek, bugünlerde hem bir hukuk mücadelesi hem bir insanlık sınavı veriyor. Ama en ağır yükü ne adalet salonları ne siyasi rekabet…En ağır yük, bir oğlun vefasızlığı.
Muhittin Böcek; yıllarca kente hizmet etmiş, siyasetteki mücadelesini birçok badireyle harmanlamış bir isim. Aynı zamanda bir baba.
Her şeyden önce bir baba. Ancak ne acıdır ki, yıllar boyunca özveriyle büyüttüğü, yol açtığı, bağ kurduğu tek evladı Gökhan, bugün ne babasının yanında ne torununun başında.
Muhittin Böcek, yıllarca kent için mücadele etmiş, siyasetin sarp yollarında dimdik kalmış bir lider. Şimdi en yalnız sahnesini cezaevi koğuşunda yaşıyor. Ziyarete gelen dostlar, avukatlar var; fakat en yakın olması gereken kişi, oğlu, çoktan yurt dışına kaçmış deniyor.
Antalya Ayakta, Oğul Yok
Şehir susmadı. Partisi, yol arkadaşları, Antalyalılar el ele verdi; "Biz buradayız Başkanım, seninleyiz!" Dedi. Ama evin içinden gelen tek bir ses yok. Oğlu Gökhan Böcek, bu en karanlık günlerde yanında yok.
Yalnızca yok değil… Adeta yokmuş gibi davranıyor. Ses seda yok…
Bugün Muhittin Böcek cezaevinde. Kendisini seven binlerce insan, destek mesajları veriyor.
Ama bir tek evladı… Ne kapıdan içeri giriyor, ne de sesini duyuruyor.
İddialara göre yurt dışında. Ve sadece babasını değil, kendi çocuğunu da geride bıraktığı söyleniyor.
Sessizlikte Çelişki var… Muhittin Böcek’in torununun nerede olduğu belirsiz
Medya, Gökhan’ın eşi ve üç yaşındaki oğlu Muhittin Aslan’ı da alarak önce İtalya’ya gittiğini yazmıştı. Ancak babaannesi Havva Minta’nın son açıklaması bambaşka bir gerçek ortaya koydu. Torun, İtalya’ya gitmemiş babaanne evinde büyütülüyormuş. Gökhan, hem babasını hem de kendi çocuğunu terk etmiş.
Havva Minta açıklamasında, “Başkan Muhittin Böcek gözaltına alındığında KKTC’de aile dostlarımla beraberdim. Olayı öğrenir öğrenmez döndüm. Daha önceden kanser tedavisi gördüğüm için değerlerim alt üst oldu ve hastanelik oldum. Günlerce tedavi gördüm. Yazılanlar gibi ne İtalya’ya gittim ne ara bulucu oldum. Evde torunum Aslan’a bakıyorum” demiş.
Başkan Böcek, bir süredir cezaevinde. Yalnız. Ziyaretine gelen birkaç dost, birkaç dava arkadaşı… Ama en yakınında olması gereken kişi yok: Oğlu. İddialara göre Gökhan Böcek, yurt dışında yaşıyor. Üstelik geride sadece babasını değil, küçük çocuğunu da bırakarak. Torun, babaanne tarafından büyütülüyor. Oğul, hem babasına hem oğluna sırtını dönünce, iki kez yetimlik düşüyor bir soyadının üzerine.
Bir dönem Gökhan Böcek’in özel yaşamı ve evliliğiyle gündeme gelmesi, hatta boşanma sürecindeki çıkışları ve aile içi kırılmaları, medyada yer bulmuştu. Ancak o dönemden sonra başlayan sessizlik, bugün tam anlamıyla bir "kopuşa" dönüşmüş durumda.
Muhittin Böcek’in geçmişi bir mücadele tarihidir.
Muhittin Böcek şimdi en büyük savaşı duvarlar arkasında değil, evladının yokluğuyla veriyor.
Baba olmak kolay değil. Muhittin Böcek, yalnızca siyasette değil, özel yaşamında da mücadeleyle yoğrulmuş bir isim. Ölümden dönmüş, hastanede aylarca kalmış, tekrar ayağa kalkmış bir adam. Böylesine dirençli bir yaşamdan geriye kalan tek dilek, evladın omzunu yanında hissetmektir. Ama o omuz, bugün bir başka kıtada, bir başka gündelik telaşta.
Evlat olmak, yalnızca genetik bir olgu değil; ahlaki ve vicdani bir sınavdır. Ve o sınavda sınıfta kalmak, yalnızca babaya değil, kendine de ihanettir.
Biz Antalyalılar Muhittin Böcek’in sadece Belediye Başkanı değil, şehrin evladı olduğunu biliyoruz. Antalya halkı ve Cumhuriyet Halk Partisi dimdik arkasında. ‘’Evladı unuttu ama bu şehir unutmaz!” dediler.
Gökhan’a Sesleniş!
Belki bir gün bu yazı gözlerine çarpar Gökhan. Ve o zaman anlarsın: Bir baba her şey olabilir; kahraman, lider, halk adamı… Ama bir oğulun sevgisinden mahrum kaldığında yalnızca bir insandır.
Bir oğul yalnızca doğarak değil, durarak evlat olur.
Baban senden yalnızca bir telefon, bir ziyaret, bir ses bekliyordu.
Ama sen ne kendi çocuğunun dedesini, ne de kendi soyadını sahiplendin.
Evlatlık mirasla değil, vicdanla taşınır.
Bir salkım üzüm kadar sevgiyi çok gören evlat, yalnız babasını değil, toplumun vicdanını da yaralar. Bir mirası, bir hikâyeyi, bir yüreği kırar.
Bir salkım üzüm kadar sevgiyi çok görmeyen bir evlat ise bir yıkımı durdurabilir.
Muhittin Böcek, bugün yalnız değil yanında Antalya var. Kentine hizmet etmiş, sevdiklerine bağ kurmuş biri olarak suskunlukla sınanıyor. Ve bu sınavda en çok eksik olan şey, bir oğlun eli, bir torunun sesi… Çünkü gerçek miras, mal değil; vicdandır. Evlat, ona sahip çıktığında büyür. Yoksa, bir soyadı daha kimsesiz kalır.