Nasıl olacak, bilmiyorum. Her yer, her şey sıkışmış durumda. Sen ve ben, siz ve onlar, canlılar, cansızlar sıkışıp kalmışız şu ‘yalan dünyada’. Aşırı derecede acı veren bir sıkışmışlık bu.

Mengenenin İçinde sıkışan Türkiye’yi daha önce yazmıştım. Ticaret, ziraat, mülkiye, adliye, emniyet, sağlık, eğitim,.. aklınıza gelen her şey sıkışmış durumda ve sıkışmaya devam ediyor. Sıkışmanın sonunda ne olacağını bilmek için bilgin olmaya da gerek yok. Bunu görüp önlem almak gerekir. Önlem almazsanız vay halimize.

Bu sıkışmışlığın nedenleri var. Bu sıkışmışlığı yaratan ve besleyen kişi ve gruplar var. Kendilerini Türk halkının üstünde görenler, bambaşka dünyalarda yaşayıp da bu halkın kaderi üzerine laf söyleyenler var. Geçenlerde bunlardan birine rastladım. Ülkenin sıkıştığını ve artık önlem alınması gerektiğini, yani iki yıl içinde seçime gitmek gerektiğini söylüyordu. Gazeteci İlnur Çevik. Süleyman Demirel’in ve Recep Tayyip Erdoğan’ın eski başdanışmanlarından biri.

Çok eski yıllarda gazetede yayınlanmış bazı yazılarını okumuştum. Makul liberal şeyler yazıyordu o zamanlar. O zamanlar doğanlar şimdi bir şirkette genel müdür falan olmuşlardır sanırım. Baba da, anne de olmuşlardır. Liseli ya da üniversiteli çocukları vardır. O kadar eski zamanlardan bahsediyorum. İlnur Çevik eğitimli, yetişmiş, normal biriydi bana göre. Geçenlerde televizyonda gördüm. Onu ekranda konuşurken görünce kanal değiştirmeyi bırakıp biraz izleyeyim dedim. Aman tanrım, o da ne!.. Karşımda adeta ince nezaket dilini kullanarak racon kesen bir mafya babası oturuyordu. Ne liberalliği kalmış, ne demokratlığı ne de insanlığı. Öyle cümleler kuruyor ki, insan kendi kendine soruyor; genç yaşlarda olgun ve sakin olan biri yetmişlerinde nasıl bu kadar agresif, acımasız, ilkesiz ve zalim bir dil kullanabiliyor?

Diyor ki, ‘Ekrem İmamoğlu erken öten horozdu. Sabırsızdı. Erken harekete geçti. Erken öten horozun başını keserler’. Kulaklarıma inanamadım. Yayını birkaç defa geri alıp tekrar izledim. Neler neler söylüyor, ne raconlar kesiyor... Yüzüne de öyle bir ifade takınmış ki, sanki yıllar önce yayınlanan Kurtlar Vadisi dizisinden bir karakter konuşuyor. Sanki Baba filminde biri racon kesiyor.

Bu kişi yıllarca cumhurbaşkanlarına, başbakanlara danışmanlık yapmış. Böyle birinin bu kadar acımasız, umursamaz, saldırgan bir üslupla, üstten bakışla, narsist duruşla ortaya çıkmış olması beni çok üzdü. Çünkü yakın dönemde mevcut Cumhurbaşkanının da 7 yıl danışmanlığını yapmıştı. Daha da üzücü olan, muhataplarını böcek gibi gördüğü duygusu vermesiydi. Kendisini nerede ve nasıl konumlandırıyorsa artık…

Eğer bu ülkede böyle kişiler ve böyle tavırlar yönetenlere danışmanlık yapıyorlarsa vay halimize. Gelinen duruma da şaşırmamak gerekiyor. Ah İlnur Çevik ah!.. Bir aynanın karşısına otur da böyle konuş bakayım. Muhatabın da sevdiğin aile fertlerin olsun. Kendine bir bak. Onca yıllık görgü, devlet olanaklarından yararlanma sonucunda bu halkı üstüne basılıp ezilecek bir canlı türü olarak algılaman normal mi? Nasıl bu moda girdin? Kimler seni böyle şımarttılar? ‘Sen üstün insansın, kes raconu, arkanda biz varız’ diyenler mi vardı? Kendinizi nerede görüyorsunuz? Hangi dünyada yaşıyorsunuz? Belli ki bu ülkenin gerçeklerinden bu kadar uzaklaşmışsınız? Bambaşka dünyalarda yaşıyorsunuz.

Bu mod meselesi önemli bir mesele. Siz bir moda giriyorsunuz ve sanıyorsunuz ki herkes o modda ve size katlanmak zorundalar. Herkes kendi zihninde ve minimal yakın çevresinde bir başka dünyada yaşıyor. Dağın başında sürekli birbirini öven küçük bir mutlu azınlık düşünün. Aslında berbat durumdalar. Ama bunu onlara söyleyecek kimse yok ki. Onlar kendilerini harika ötesi mükemmel sanıyorlar. Bir gün bir yabancı ya da bir küçük çocuk “Kral Çıplak!” diye bağırmadığı sürece hiçbir zaman da uyanmayacaklar.

Neyse ki onlar bir dağ başında izole olduklarından kendilerinden başka kimseye zararları yok. Peki ya bizim ülkemizde siyasette böyle abuk modlara girmiş, birbirlerini sürekli öven, pohpohlayan, hiçbir yanlışlarını görmeyen/söylemeyen klikler varsa. Ve bunlar önemli kesimlerin yönetim kademelerine kadar sızmışlarsa nasıl olacak bu işler? Peki ya yönetenlerin etraflarında çöreklenip böyle modlar/iklimler yaratıp ciddiye alınan kişileri etkiliyorlarsa nice olur bu memleketin hali?

Ülkemizin geldiği kritik noktada yargının bu kadar sert bir şekilde siyasete müdahil olması bu olasılığı oldukça güçlendiriyor. Mevcut bakanların uygulamaları ve söylemleri de halktan ve gerçeklerden ne kadar kopuk olup farklı dünyalarda ve farklı modlarda yaşadıklarını göstermiyor mu? İktidarın küçük ortağının sürekli oradan oraya savrulması ve seçmenlerinin de ardı sıra savrulabilmeleri onların da farklı bir dünyada yaşayıp farklı modda olduklarını gösteriyor. Hatta şimdilerde ülke ve dünya tarihine geçmeye aday bir yaklaşımla Kılıçtaroğlu vakası da bir grup insanın ülke gerçeklerinden kopuk ve bir çeşit hayal aleminde farklı bir modda yaşadıklarını göstermiyor mu?

Gerçekten ilginç olayların yaşandığı bir dönemden geçerken sanki çok zor bir sınavla yeni dünyaya hazır olmamız sağlanmaya çalışılıyor. Her türlü absürtlükle test ediliyoruz. Her türlü düşkünlükle, her türlü alçaklıkla, her türlü aptallıkla, her türlü ihanetle, her türlü asimetrik saldırılarla bileniyoruz. Zor bir dünyada zor bir yaşama doğru hızla yol aldığımızı hissediyoruz.

Bazı kişi ve gruplar bir moda girmişler ve etraflarını, yarını göremeyecek kadar kör etmiş gözlerini. Ya da tarihin en büyük ihaneti içindeyiz. Ne yapmalı?