Antalya’da yaşıyoruz. Her yer deniz, her yer yeşillik. Alttan su kaynakları fışkırıyor, dereler şırıl şırıl akıyor. O kadar çok su görüyoruz ki, suyun bir gün bitebileceği fikri bize çok uzak, hatta komik geliyor. Ama gerçek yolda…

O yemyeşil bahçeler, o portakal ağaçları, o tarlalar... Hepsi suya muhtaç. Ama su kaynaklarımız, artan nüfus, bilinçsiz tüketim ve tabii ki iklim değişikliği yüzünden hızla azalıyor.

O kadar kurak bir döneme girdik ki, doğa bize "Alarm!" diyor, biz ise o sesi duymamakta ısrar ediyoruz. İnatla görmüyoruz!

Bu sorun sadece tarımı etkilemiyor, bu sorun hepimizin sorunu. Gelecek nesillerin sorunu…

Peki, ne yapıyoruz? Saniyelerce açık kalan musluklar, tazyikli sularla yıkanan araba yolları, boşa akan musluklar...

Eskiyen boru hatlarından sızan su, her gün milyonlarca litre suyu toprağın altına gömüyor. Her yerde gördüğümüz o patlak borular, aslında yavaş yavaş geleceğimizi sızdırıyor. Bu konuda da yetkililere büyük iş düşüyor.

Su kıtlığı, sadece bir çevresel sorun değil, bir sosyal ve ekonomik sorun. Yeterli su olmadan tarım yapılamaz, fabrikalar çalışamaz, şehirler yaşanamaz hale getiriyor

Uyanmamız lazım... Suyun her damlası, bir hayat demek. Gelin, o hayatı koruyalım. Çünkü su bittiğinde, her şey biter.