Ne zaman ki Antalya'nın sıcağından bunalsam, ne zaman ki o nemli hava üzerime çökse, içimden hep aynı duayı ederim: "Ne olur, tatlı bir rüzgar essin..." Son günlerde o dualarım kabul oldu galiba...
Neden diyecek olursanız, Antalya, bildiğimiz o yakıcı sıcaklığını bir kenara bırakıp, bize bambaşka bir yüzünü gösteriyor. Bir yandan güneş yakıyor, evet; ama o yakıcılığı hafifleten, içime ferahlık veren, tatlı bir meltem esiyor.
Hani denize girmeden önce, kumda uzanırken o tatlı esintiyi hissedersiniz ya... İşte o his, şimdi şehrin her yerinde. Otururken, yürürken, hatta araba kullanırken bile camı hafifçe aralayıp o esintiyi içeri almak, günün en güzel anlarından biri haline geldi. O rüzgar, sanki sadece havayı değil, ruhumuzu da serinletiyor hem de öyle böyle değil… Gece rahat uyuyorum.
Antalya'nın yazı, sadece güneş ve denizden ibaret değil. Bu şehirde yaşamanın en güzel yanı, her mevsimin kendine has bir karakteri olması. Kışın güneşli ama serin havası, baharın çiçek kokan sokakları... Ve yazın, o yakıcı sıcağı bile bir lütfa çeviren bu tatlı esintisi... Bu aralar şehirde dolaşıyor… Şehri sevenlerin, onunla bir gönül bağı kuranların anlayabileceği bir durum.
Bu rüzgar sadece havayı değiştirmiyor, insanları da değiştiriyor. Eskiden sıcaktan dışarı çıkmaya çekinenler, şimdi akşamüstü parklarda, sahillerde buluşuyor. İnsanlar daha neşeli, daha hareketli hale getiriyor.
Sadece ben değil, Antalya'nın simgesi olan portakal ağaçları, palmiyeler bile bu rüzgarla dans ediyor. Rüzgar estikçe, yaprakların hışırtısı, adeta bir ninni gibi şehrin üzerine yayılıyor. Bu ses, şehrin gürültüsünü bastırıyor, insana huzur veriyor. Doğa, bize "dur, dinlen ve anın tadını çıkar" diyor sanki.
Bu rüzgarla birlikte, aklıma bir anı daha geliyor. Uzun bir günün sonunda, yorgun argın eve döndüğümde, pencereyi açıp rüzgarın içeri dolmasına izin veririm. O serinlik, tüm yorgunluğumu alıp götürür. İşte şimdi, benzer bir rahatlamayı gün içinde defalarca yaşıyorum. Bu rüzgar, benim için bir mola, bir nefes alma anı.
Bu durumun geçici olduğunu biliyorum. Antalya'nın nemli havası, elbette ki geri dönecek. Ama önemli olan, bu anların kıymetini bilmek. Bu tatlı esintinin getirdiği ferahlığı, o iç huzurunu doyasıya yaşamak. Çünkü hayat, bazen en beklenmedik anlarda gelen bu küçük lütuflarla güzelleşiyor.
Antalya'da esen bu rüzgar, benim için sadece bir hava olayı değil. Bu, şehrin bize bir hediyesi. Sıcağıyla yaksa da, tatlı esintisiyle gönlümüzü almasını bilen, ne kadar sevilesi bir şehir olduğunu bir kez daha hatırlatıyor. İçim rahat, çünkü biliyorum ki bu şehirde her mevsimin kendine özgü bir güzelliği var…