Efendim işte, her sabahın ilk ışıklarıyla uyanıp işe koyuluyoruz. Kimimiz masanın başında, kimimiz tarlada, kimimiz bir atölyede. Alın teri döküyor, akıl yoruyoruz. Peki, tüm bu çabanın sonunda elimize geçen o kâğıt parçaları, yani para, bize ne anlatıyor?

Bu noktada "helal para" ve "bereket" kavramları devreye giriyor. Helal para, sadece yasal yollardan kazanılan para değildir. O parayı kazanırken attığımız adımların dürüstlüğünü, vicdanımızın rahatlığını ve başkasının hakkına girmeme hassasiyetini de içerir.

Birine yalan söyleyerek, bir çalışanın emeğini hiçe sayarak veya haksız bir kazanç elde ederek sahip olduğumuz paranın üzerinde, ne kadar çok olursa olsun, bir gölge bulunur bu da o paranın haram olmasına neden olur…

Bereket ise, banka hesabındaki sıfırların sayısıyla ölçülen bir şey değil. Aksine, o paranın hayatımıza kattığı huzur, bolluk ve faydadır. Bereket, eldeki az bir miktarın bile tüm ihtiyaçlara yetebilmesi, zor zamanlarda imdada yetişmesi ve beklenmedik güzelliklere kapı açmasıdır bana göre…

Bir işi "helal" kılmak için gösterdiğimiz çaba, aslında o işin bereketi için tohum ekmektir. Dürüstlükle kazandığımız paranın üzerindeki o "helal" mührü, içimize bir huzur ve güven duygusu yerleştirir.

Unutmamak gerekir ki, para harcarken de bereketin kapısını aralayabiliriz. İsraftan kaçınmak ve paylaşmak, bu kapının anahtarlarıdır. Lüks ve gösteriş uğruna yapılan gereksiz harcamalar, ne kadar çok kazanırsak kazanalım, paranın bereketini yok eder. Öte yandan, kazancımızın bir kısmını ihtiyaç sahipleriyle paylaşmak, iyilik yolunda kullanmak, o paranın çoğalmasına, yani bereketlenmesine vesile olur.

Cebimizdeki paranın sadece bir kâğıt parçası değil, aynı zamanda bizim aynamız olduğunu hatırlamakta yarar var. Onu nasıl kazandığımız, nasıl harcadığımız, neye değer verdiğimizi gösterir. Helal para ve bereket, sadece finansal hedeflerimiz değil, aynı zamanda hayatımızı anlamlı kılan, ruhumuzu doyuran ve vicdanımızı rahatlatan değerlerdir… Helal para bereketiyle gelir…