Boşlukta bir futbolcu var. Mavi ayakkabılı ve kırmızı formalı. Saçları siyah. Çok şık bir futbol hareketi ile sert bir vole vurmuş topa. Top, böğrüne aldığı sert darbeyle bilinmezliğe savrulurken üzerindeki yüzlerce nesne karma karışık olmuş halde dünyamızı ve uygarlığımızın 2026 yılındaki olası görünümünü illüstrasyon halinde bizlere sunuyor.
The Economist dergisinin 2026 takvim, tahmin ve öngörülerini içeren kapağından bahsediyorum. Bu kapağın önümüzdeki dönemde çok fazla konuşulacağını bilmek için kahin olmaya gerek yok. Geçmiş yıllarda da popüler kültürün kehanet söylemlerinin zirvesini Nortradamus, Baba Vanga ve Simpsonlar ile paylaşmıştı The Economist.
Diğer kahinlerin söylemlerinin sahte ya da uydurma olduklarını bilsem de, The Economist için aynı şeyleri düşünmüyorum.
Bunun başlıca nedeni; kapağın kehanetten çok gelecek yılın kronolojisini, süregelen olayları, beklenen küresel durumları birkaç merak uyandıran görsel sembol ile sunmaktan başka bir şey yapmadığını düşünmem.
Her yıl birçok kişi, kurum, yayıncı, fütürist, medyum ve astrolog yaklaşan yılda neler olabileceğini tahmin etmeye çalışır ve bunu yayınlar. Ortaya attıkları senaryolar tutmasa da bir şey olmaz. Unutulur gider. Hiç tutturamasalar bile neden ısrarla geleceği bildiklerini iddia ettiklerini soracak olursanız, çünkü insanlar bunu seviyor, derim. Bir çeşit eğlence.
Diğer kehanetçiler olan meraklı gençler, ilgi çekmeye çalışan sosyal medya tipleri, para kazanmaya çalışan bazı şarlatanlar abartarak öne çıkarmaya çalışsalar da; The Economist kapağını ciddi yazarlar, gazeteciler, siyasetçiler ve bazen bilim insanları da analiz ederler.
Bunun nedenini anlamak için bu dergiyi biraz okumanız gerekir. Gerçekten çok ciddi, ayakları yere basan kaliteli bir yayın organıdır The Economist. Okuduğunuzda anlayabileceğiniz gibi en kaliteli yazar, araştırmacı, stratejist ve uzmanlarla çalışırlar.
Aslında yayın işine özellikle de dergiciliğe bulaşanlar bilirler ki; kapak çok önemlidir. İlgi çekici görseller, çarpıcı renkler, merak uyandıran semboller ile içeriği yansıtan ve olabildiğince dikkat çeken kapak tasarımları derginin en vurucu gücünü oluştururlar. Kapağın altında dizilen sayfalardakileri kapakta sanatsal ve özet olarak göstermeniz gerekir. İşin doğası budur.
Oysa bizde olduğu gibi dünya da arka sayfaları okumadan sadece kapağa bakılarak saatlerce yorum yapabilen aklı evveller vardır.
Okuduklarında zaten kapakta ne anlatılmaya çalışıldığını anlayabilecekler. Tabi ki bunu yapmak zahmetli bir iştir.
“Bakarız kapağa bol bol çene çalarız. İki saatte programı bitiririz. Gelsin reklamlar, gelsin paralar. Soran, eleştiren, yaptırım uygulayan da yok zaten. Oh ne güzel dünya...”
Etik, ciddiyet, dürüstlük, mesleğe saygı, izleyiciye saygı... Nerdee?..
Bir de başladılar mı söze; “Zaten onlar mason, illüminati, kurukafa örgütü, tapınak şövalyeleri, dünyayı yöneten kötü güçler, reptilyan bunlar. Derginin sahipleri de zaten dünyayı ele geçirmiş Yahudi Rothschildler. Yapar abi bunlar, her şeyi yapar...” Sayar da sayarlar.
Medyayı işgal etmiş bu postmodern dönemin hatalı üretimi sözde gazetecilere söyleyecek pek bir şey yok. Umarım en kısa zamanda kahve köşelerine dönüp olağan üstü yorumlarına orada devam ederler.
Bugünlerde çok sık duyacaksınız böyle masalları. Oysa işin aslı esası; bir dergiyi en iyi şekilde vitrine çıkarıp, dikkatleri çekip, satmak. Bunun için de binlerce reklam stratejisinden birini kullanıyorlar. Bu kadar.
Kimseyi aklamak ya da karalamak için yazmıyorum bunları. Ancak birilerinin bunları söylemesi gerekiyor artık. Toplumu korkutucu masallarla hayal aleminde yaşatmanın gereği yok.
Onu bunu öcü yapıp, insanlarımıza pasifist bir yaklaşım aşılanması doğru bir yaklaşım değildir.
Gençlere verilecek doğru mesaj şöyle olmalı:
“Senin dünyadaki gençlerden hiçbir eksiğin yoktur. Yeterince çalışırsan, disiplinli olursan, üretirsen; sen de en üst liglerde yer alır ve saygı görürsün.”
Buradan haber vermiş olalım. The Economist dergisi -daha doğrusu yayın grubu- Rothschild ailesinin değil.
Eski ortaklarından olan Lynn Forester de Rothschild, ailenin The Economist Group’taki %26,7’lik hissesini İtalyan Exor (Agnelli ailesi) ve çalışan ortaklara sattı. Hem de geçen Ekim ayında. Bizim –araştırmayan- araştırmacı gazetecileri terse düşürmek için böyle bir şey yapmış olmalı.
Açık kaynaklara göre; Rothschild ailesi, 180 yılı aşkın süredir bir parçası olduğu The Economist ile bağlarını tamamen kopardı.
The Economist’in Rothschild ailesinden kalan hisseleri ağırlıklı olarak Exor’a ve derginin çalışanlarına ait.
Yeni ortaklık yapısı:
Fiat ve Ferrari gibi markaların da sahibi İtalyan kökenli Exor (Agnelli ailesi) %43,4 ile en büyük hissedar.
Derginin editörleri ve çalışanları tarafından sahiplenilen hisseler %21 civarı.
Bağımsız yatırımcılar %35,6 civarı.
Bu satış sonrası Exor’un etkisi daha da arttı, ancak çalışanların sahip olduğu hisseler sayesinde derginin editoryal bağımsızlığı korunuyor.
Unutmadan belirtelim: The Economist, 1843’te İngiltere’de kurulan haftalık bir dergidir.
Bu kadar bahsettikten sonra ünlü 2026 kapağından söz etmemek olmaz. Biraz da biz fal bakalım.
İzleyebildiğim tüm yorumcular ortada duran –üzerinde 250- yazılı pastayı öne almışlar. Yılların beyin kodlamasıyla tabi ki en önde Amerikan Pastası olmalı, değil mi? Oysa tüm her şey yazının başında söz ettiğim futbolcunun nefis volesiyle başlıyor. Darbeyi yiyen futbol topu bizim dünyamızı temsil eder hale gelmiş. Yani zeminimiz futbol.
Kış Olimpiyatları, Atletizm ve boks sporlarını yansıtan görseller de var. Anlaşılan; spor konuları ile ilgili planlanmış ve bilinen olaylar 2026 yılında yaşamımızda önemli yer kaplayacak.
2026 FIFA Dünya Kupası 11 Haziran 2026 ile 19 Temmuz 2026 tarihleri arasında 48 ülkenin milli futbol takımlarının katılımıyla Kuzey Amerika Kıtasında (ABD-Kanada-Meksika) gerçekleştirilecek.
MILANO – CORTINA 2026 Kış Olimpiyat Oyunları 06-22 Şubat 2026 tarihleri arasında İtalya’da gerçekleştirilecek.
2026 yılında birçok önemli uluslararası spor etkinliği gerçekleştirilecek. Yıl boyunca dünyanın farklı yerlerinde önemli spor etkinlikleri ile eğlenip teselli bulacağız.
Başka neler var kapakta?
Uydular, dronlar, İHA’lar, robotlar, robot köpekler, işçi robotlar, füzeler, roketler, savaş başlıkları, tanklar, eriyen buzlar, şırıngalar, vitamin hapları, zayıflama hapları, fitness sporcu takviyeleri, şarap kadehleri, yangınlar, seller, paralar, balonlar...
ABD, Hindistan, Avrupa ve arkalarında Ukrayna liderleri bir tarafta; Çin, Rusya, İsrail liderleri diğer tarafta görülüyor. Uzakta bir yerde roket atmaya hazırlanan biri daha var. Kim olduğunu varın siz tahmin edin.
Ortada yara almış USD sembolü ve yara almış adalet tokmağını görüyoruz. Bunlar Trump’ın yolu üzerinde duruyor.
Hemen üzerinde bir finansal grafik var. 2026 yılına uyarlarsak “yılın başında zirve, ikinci çeyrekte dip, yıl ortasında zirve ve dip, üçüncü çeyrekte toparlanma ve zirveyi göremeden yılsonuna doğru tekrar dip” gösteriyor.
Bu grafik üzerinde de çatılmış iki kılıç var. Bunlar farklı kabza özelliklerine sahip. İki farklı kültürün çatışmasının ekonomiyi dalgalandıracağını öngörmüş olabilirler.
Bir tarafta yelkenli kayık var. Eski uygarlıkların biraz büyük kayıklarına benziyor. Üzerinde desenli bir yelken ve iki kişi eski uygarlıkların giyimine benziyor. Kayıktaki küplerle uğraşan iki kişiden biri küpü birine uzatıyor. Karşısında da Ukrayna lideri var. Diğeri küpü dolduruyor gibi. Bu yelkenliden sanki bir savaş uçağı fırlamış gibi. Giyim ve desenlerden Osmanlı, İran, Hindistan gibi eski uygarlıkları çağrıştırdığını düşünebiliriz. Biraz ilerde de denizaltı aracı ilgisini o yöne çevirmiş.
Her tarafa yayılmış paraların arasında birkaç ağaç yaprağı var. Çevre duyarlılığı ile ilgili konulmuş olabilir.
Bir oyun kumandasına kablo ile bağlı bir beyin figürü ortalarda yerini kapmış. Beyin kontrolü, teknoloji kullanarak insanların düşünce ve davranışlarının yönetilmesi vurgusu olarak değerlendirilebilir.
Gelelim ortadaki pastaya. Üzerindeki 250 rakamı ABD’nin doğum günü olarak kabul edilen 4 Temmuz 1776 yılına işaret ediyor. Amerikan pastasının yanındaki en büyük füzeler onu korurken sol taraftan büyük bir konteyner gemisinde gizlenmiş silahlarla pastaya saldırı yapılıyor.
Çok fazla görsel ve çok fazla hikaye barındıran kapak fotoğrafında manzara bu. Genel olarak yorumlayacak olursak; bol spor, bol silah, bol ilaç, çatışmalar, restleşmeler, parasal bolluk, krizler ve teknolojik gelişmelerin görüleceği kaotik bir 2026 bizi bekliyor.
Tıpkı 2025 yılında olduğu gibi.
Kapakta 4 renk kullanılmış. Mavi, Kırmızı, siyah ve beyaz. Siyah ve beyazı bir kenara bırakırsak mavi ve kırmızı iki kutuplu dünyanın belirginleşebileceğini ifade eder. Resmi ortadan bölersek -renkler karışsa da- yine aynı sonucu görebiliyoruz. İki kutuplu bir dünya.
Detaylarda boğulmamak adına genel bir bakış açısı sunmak istedim. Bu illüstrasyonu yapan sanatçıları kutluyorum. Görsel ve derinlik anlamında çok iyi olmuş. Yine de ne kapakta ne de görsellerde çok fazla derine dalıp akıl sağlığını riske atmaya gerek yok.
Geçen seneki gibi biraz kaotik biraz umutlu bir dünya bizleri bekliyor.
The Economist kapak yapmasa da biz bunları biliyoruz. Çünkü dünya artık böyle bir yer.