Antalya’nın Bahçelievler semti bugün kentin bilinen yerleşimlerinden biridir. Ancak bu mahallenin nasıl kurulduğunu, parkının ve okulunun hangi fedakârlıklarla ortaya çıktığını çok az kişi bilir. Ben ise hem tanığı hem de bir bakıma mirasçısıyım bu hikâyenin.
1950’li yıllarda Antalya büyümeye başlayınca dönemin eşrafı yeni bir yerleşim alanı oluşturmak için bir araya gelir. “Bahçelievler Kooperatifi” adıyla örgütlenir, bölgeden arsalar satın alır, parselleri düzenler ve üyelerine dağıtır.
Ancak bu insanların amacı ev yapmak, sosyal alan da düşünülür. Parseller arasında bir park, bir pazar yeri ve bir karakol alanı ayrılır. Bugün bildiğimiz Barbaros Hayrettin Paşa Parkı ve eski pazar yerinin kökeni budur.
Pazar yeri tek katlı dükkânlardan oluşur. Caddenin karşısına ise falezlerdeki mağaranın kuzeyine konumlanan Bahçelievler Karakolu yapılır. Mahallede uzun yıllar anlatılan bir söylentiye göre, mağaranın bir ucu denize açılır ve azılı suçlular buraya kapatılırmış. Elbette böyle bir şey olmadı; ama her mahallenin kendi efsaneleri vardır.
Zamanla dükkânlara kiracı çıkmayınca kooperatif üyeleri önemli bir karar alır:
Pazar yerindeki dükkânlar ve yanındaki park belediyeye bağışlanır.
Bu park, arkadaki evlerde oturanların yaz sıcaklarında serinlediği bir yaşam alanıydı. Parkta biri büyük biri küçük iki havuz bulunurdu. Havuzlar arasındaki kot farkı nedeniyle küçük havuzdan büyük olana doğru akan suyun sesi bir şelale etkisi yaratırdı. Bu ses parkın atmosferini belirler, insanlar sohbetlerini bu ses eşliğinde yapardı.
Ben tüm bunları yalnızca duyan değil, aynı zamanda yaşayan biriyim.
1967 yılında ilkokula burada başladım. Evimiz parkın hemen arkasındaydı. O yıllarda okulumuz, pazar yerindeki dükkânlardan dönüştürülmüş, küçük tek katlı ve sevimli bir yapıydı: Barbaros Hayrettin Paşa İlkokulu.
Bayramlarda ailelerimizin özel olarak diktirdiği beyaz deniz subayı elbiseleriyle törenlere katılırdık. O okulda geçen beş yılım, çocukluğumun en güzel dönemlerindendir. Zaman içinde okulun adı Barbaros İlkokulu olarak anılmaya başlandı. Parkın adı da Barbaros Parkı oldu.
Yıllar sonra benim için anlamlı bir gerçeği öğrendim:
Parkı ve okulu bağışlayan yedi kişilik grubun içinde dedem de varmış.
Bu gerçeği, ancak 1990’lı yıllarda oraya bir belediye hizmet binası yapılmak istendiğinde, bağışçıların varisleri bir araya gelip itiraz edince öğrendim.
Bu alanın başlangıçta mahalle için ayrıldığını ve bağışçıların da bu doğrultuda hareket ettiğini 1990’lı yıllardaki girişimler sırasında öğrendim.
Sonraki dönemlerde çeşitli belediyeler ve kamu otoriteleri burayla ilgili farklı planlarla bu alanı ele geçirmek için girişimlerde bulundu. Ancak artık konu çok nettir:
Burası Bahçelievler halkının ortak alanıdır.
Bu park da o okul da mahallenin hafızasında yer eder.
Ve Bahçelievler halkının bu alanı koruyacağına inanıyorum.