Hayatımızı sürdürmek, yani yaradılışın getirdiği etkinliği yapma vereceğimiz çabaya bağlıdır. Buna biz üretim ve tüketim sarmalı diyoruz. Her şey üretim ve tüketime bağlıdır. İnsanoğlu uzun süre üretimden yoksundur.

Sömürümüz bebeklikten itibaren başlar. Bebek doğar doğmaz, bebek ana kucağına verilir. Bu durum bir sömürme işidir. Ana kokusu dediğimiz çocuğun ana kucağı ile ilgilidir. Ana çocuğuna sevgisini verir. Bu sevgi en büyük tüketimdir. Atık anne gönüllü sömürgedir. Çocuk büyüdükçe, ihtiyaçlarının çoğalmasına göre çocuk sürekli sömürendir. Ağlamakla isteklerin gidermeye meyildir. Çocuğun istekleri bitmez.

Çocuk büyüyüp eli iş tutunca; eğer ana baba üretmeyi öğretmişse, üretime katılır. Üretim aynı zamanda tüketici olma gibi görevi vardır. Tüketimde dışalıma gereksinim duyar. Yani sömürür ve sömürülür. En ilki yiyecek içecek temininde sömürmeye başlarız. Birilerini sömürmeden yaşam zorlaşır.

Yaşamımızın her aşama ve adımı savaşa devam etmektir. Öğrenciler derste savaşmazlarsa, savaşı kaybeder. Yani notları düşüktür... Öğrenci, öğretmenin bilgisini hakkıyla sömürmelidir. Öğretmeninden aldığı bilgiyi kendine ait özgün bilgi üretilirse o zaman ürettiği ile sömürülür. Tüketim zahmetli iştir. Savaşta başarı kazanır. Kendine yeterliydi. Ülkemiz kendinden başa yedi düvele yetecek kadar istihsali vardı.

Türkiye’de üretim: Ülkemizde seksenli yıllara kadar kendi nüfusuna yeterli tarımsal ve hayvansal ürünler bakımından kendine yeterliydi. Ne oldu da üretmez, çalışmaz olduk?

Doğum oranı azaldı. Çocuk sayısının az olması, üretimde gerekli insan gücü düştü.

Devlet eli ile; doğum kontrolü uygulandı.

Kentleşme sorununa çare bulunmadı. Kentlerin etrafı gecekondu köyleri oldu. Siyasilerin basiretsizliği ile bu bölgeler imara açıldı. İmara açılan kent köylerde, alt yapısı kurulamadı. Malikler, kısa zamanlarda daire sahibi oldular ve beton zengini oldu. Kimse çalışmak istemediğinden, bunlar tüketici oldular. Köylerde bıraktıkları araziler vasıfları yitirdi.

Boş kalmak koşulu ile çiftçiye 10’000 TL Destek pirimi verildi.

Okular, büyük illerde toplandı.

Bazı köyler de Büyükşehir’e dayalı mahalle oldu. Otlaklara ve hazineye ait yerler devletçe üzerine çöküldü. Bazılarını gönlü görüldü.

Yürütme organı bütçeye koyduğu desteği sağlayamadı.

Ülkemizde yetişen ürünlerin çoğunun yabancı ülkelerden ithal edildi.

Mutlak fakirlik kader mi?